Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi

Profesyonel Turist Rehberi Hatice TABAK'ın Kaleminden;

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Gezi Rehberi. Anadolu Medeniyetleri Müzesi nasıl gezilir? Tarihçesi ve eserleri nelerdir?

İçerdiği koleksiyonları ile dünyanın en değerli müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde gezmek, rehberler ve ziyaretçiler için hem çok rahat hem zordur..

Rahattır bu müzeyi gezmek çünkü; Anadolu’nun müthiş tarihi birikimini bir arada görüp bu zenginliği tarih sırasıyla anlamak ve anlatabilmek konforu sunar.

Zordur çünkü; onbinlerce yıllık bu değerli coğrafyanın onlarca medeniyetinin zengin değerlerini anlamaya veya anlatmaya yetememe tatlı telaşını da içerir.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi, sadece bir arkeoloji şehir müzesi değildir, aynı zamanda Türkiye Tarihi Müzesi'dir. Bu nedenle de Anadolu turlarının ve şehir gezilerinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Hadi gelin şimdi müzemizi biraz tanıyalım ve gitmiş kadar olalım;

Ankara’da ilk müzemiz 1921 yılında Ankara Kalesi’nin Akkale Burcunda eserlerin toplanmasıyla kurulmuştur; kale gezilerimizde gördüğümüz bayrak dalgalanan noktada. Ulus’taki Augustus Tapınağı çevresinde ve Roma Hamamı etrafında da eser toplanmış bir zamanlar.

Şu andaki müzemiz ise, restore edilmiş iki Osmanlı yapısından ibaret; Mahmut Paşa Bedesteni ile Kurşunlu Han.

Kurşunlu Han’da idari bina, konferans salonu, laboratuar ve atölyeler varken, Mahmut Paşa Bedesteni müze sergi salonudur.

Müzemiz 1997 tarihinde İsviçre'de "Avrupa'da Yılın Müzesi" seçilmiştir.

Ve Kolleksiyonları;

Bilet gişesi ve kontrollü giriş noktası bahçe kapısından giriştedir. Bahçede etrafımıza serpilmiş çeşitli heykeller arasından geçerek binaya giriyor ve sağa yönelerek kronolojik geziye başlıyoruz.

Öncelikle girişin tam karşısındaki interaktif haritaya göz atmak, hangi çağlarda hangi bölgeler yerleşim görmüş anlamaya çalışmak güzel bir ilk adım.

Sağdaki İlk Bölümümüz;

PALEOLİTİK (Yontma / Eski Taş Çağı) BÖLÜMÜ

Anadolu’da 2 milyon yıl önce başlayıp 11.000 yıl önce son bulan Paleolitik Çağ bölümünde; kuvars ve çakmak taşından yapılmış yontma taş aletlerini bu bölümde inceleyip o dönem insan yaşamının örneklemesini ekranda görebiliyoruz.

Bu bölümdeki eserlerin çoğu Antalya Karain Mağarası’ndan. Ayrıca çok güzel açıklamalı bir kronolojik harita görseli de bu bölümde mevcut..

İkinci ve Daha Kapsamlı Bölüm ise Hemen Devamındaki NEOLİTİK ÇAĞ BÖLÜMÜ’dür.

Yerleşik yaşama geçme devrimini içeren bu dönem eserleri arasında; örnek bir Çatalhöyük Evi,

“Ana Tanrıça” heykeli olarak bilinen ama son yıllarda daha çok “bereketin, doğurganlığın, doğanın ve yaşam bilgeliğinin simgesi kutsal kadın” imgesi olarak ifade edilen heykel ile,

“Dünyanın ilk şehir planı” olarak anlattığımız Çatalhöyük duvar resmi çok ilgi görür.

Son yılların en önemli neolitik dönem keşfi Göbeklitepe’den ise 2 dikilitaş kopyası mevcut. (Müzede sadece “İn situ” dediğimiz yani yerinde sergilenen birkaç eserin kopyası burada. Onun dışında eserlerin hepsi orjinaldir.)

Tarihi Sıralamaya Göre KALKOLİTİK (TAŞ – MADEN DÖNEMİ) Bölümündeyiz.

Köylerden kentleşmeye doğru giden süreci anlayabileceğimiz bu bölüm; Anadolu’nun kültür çeşitliliğini gözler önüne serer.

Burada Hacılar’dan daha çok olmak üzere, Canhasan, Alacahöyük, Alişar ve Tilkitepe eserlerini, diğerlerinden farkı hemen belli olan geometrik desenli kapları, bakırdan asa başını, metal ve taş mühürleri görebiliyoruz.

Ülkemizin Birçok Yerinde Yerleşime Sahne Olmuş Oldukça Önemli Bir Bölüm Var Önümüzde; ERKEN TUNÇ ÇAĞI

M.Ö. 3000-1950 tarihleriyle anlattığımız bu dönemi; Alacahöyük ve Horoztepe’deki  Kral veya Prens mezarlarındaki (Alacahöyük’tekilerde prenses / hanım mezarları da mevcuttur.) tunç, altın, gümüş madenlerinden yapılmış dini - törensel objeler, idol ve takılar temsil etmekte.

Bu çağda şehir devletleri veya yerel beylikler kurulmuş, bakıra kalay karıştırarak tuncun elde edilmesi büyük bir çağ devrimine yol açmıştır. Müzemizde bu çağ için; balmumu heykellerle ve hatta ateş başında çalışan madencinin alnındaki tere kadar çok başarılı bir canlandırma mevcut.

Hepimize en tanıdık gelecek buluntu ise belki de; ATATÜRK’ün kendi parası ile başlattığı ilk milli kazımız olan Alacahöyük’ten  “HATTİ GÜNEŞ KURSLARI” olacaktır. Ankaramızın da sembolü olan bu güneş kursları, ilk bulunduğunda Hitit şehir katında çalışıldığından “Hitit Eserleri” olarak ilan edilmişse de, tarihlendirmesi ve buluntu katı itibariyle Hititlerden en az 500 yıl önceki Hatti Prens Mezarlarına aittir.

Ayrıca 4000 yıllık tunçtan “çocuğunu emziren kadın heykelciği” çok ilgi gören buluntulardandır.

Sırada Anadolu’ya Getirdikleri  Yazı ile Yeni Bir Devir Başlatmış Olan ASUR TİCARET KOLONİLERİ BÖLÜMÜ var.

Her bölümde ilerlerken; sağlı sollu vitrinlere göz atmayı ihmal etmemek lazım zira her bir camekan diğerinden ilginç.

Başlangıcı M.Ö. 2000 kabul edilen bu dönemde; Büyük Mezapotamya devleti Asur ile Anadolu arasında, merkezi Kayseri Kültepe - Kaniş olmak üzere gelişmiş bir ticaret sistemi kurulmuştu. Bu dönemde çoğunlukla Anadolu’da Hattilerin şehir krallıkları egemendi. Asurlular beraberlerinde dillerini ve “Çivi Yazısı”nı  getirmişlerdir.

Kültepe, Acemhöyük, Alişar ve Boğazköy kazılarında bulunmuş olan binlerce yazılı pişmiş toprak tablet (Kültepe Tabletlerinin özelliği devlet değil, şahıs arşivi olmaları ve para içeren hemen her konuda yazılmış olmalarıdır.), çömlekçi çarkında yapılmış, sanatsal yönü ağırlıklı pişmiş toprak kaplar, mühürler ve altın takılar bu bölümde ilgiyle geziliyor.

 

Kültepe buluntuları arasında;

1- Hititlerin ilk kralı olarak bilinen "Anitta'nın Hançeri",

2- Pişmiş topraktan zarflı çivi yazılı tabletler ve içerikleri (Ki en meşhurlarından biri; Anadolulu bir kadın tüccarın 1000 km. mesafedeki Asur şehrine gidip mahkemede hakkını aradığını öğrendiğimiz..) çok ilgi görmektedir.

Ve Nihayet Anadolumuz’un En Eski ve Önemli, Araştırıp Anlayabilmek İçin Adına Üniversitelerde Bilim Dalı Oluşturulmuş HİTİT ÇAĞI Bölümündeyiz.

M.Ö. 1750 - 1200 yılları arasında tüm Anadolu’yu ve Kuzey Mezapotamya’yı kasıp kavuran, Akkadca çivi yazılı devlet tablet arşivi, Luvice ‘Hiyeroglif’li kaya yazıtları (Müzemizin logosu da bir Hitit hiyeroglifidir.), 1000 Tanrılı Panteonu, mimarisi ve muazzam heykeltıraşlık örnekleri ile Hitit Devleti örneklerle karşımızda.

Temeli Koloniler Dönemi’nde atılan Hitit sanatı, bu büyük imparatorluğun topraklarında zenginleşmiş ve nerede görsek tanıyacağımız şekilde özgün bir sanat halini almıştır.

Başkent Boğazköy, İnandık, Eskiyapar, Alacahöyük, Alişar ve Şapinuva önemli Hitit şehirleridir.

Hitit kabartmalı vazo geleneğinin eşsiz örneklerinden olan “İnandık Vazosu” (interaktif uygulama ile üzerindeki sahnelerin anlamlarını seçerek öğrenmek mümkün) büyük boyutlu hayvan biçimli törensel kaplar, binlerce konu içeren çivi yazılı kil tabletler, Hitit krallarına ait anallar (yıllıklar) ve Anadolu’daki tek örnek olan tunç tablet yazışma, sur ‘Kral Kapısı’ bu bölümde özellikle ilgi gören eserlerdir.

Biliyorum yorulur gibisiniz ama az kaldı; biraz sonra müze içindeki kafemizde çay-kahve molası bizi bekler.

Peki ama bu büyük imparatorluk yıkılınca neler oldu? Gelin;

GEÇ HİTİT ÇAĞI Bölümünde Anlamlandıralım.

Batıdan gelen Ege Göçlerinin saldırılarından kurtulabilen Hititler, Güney ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'ne çekilerek M.Ö.700’lere kadar varolmuşlardır.

Bu küçük krallıklar döneminde Anadolu’da, Frig, Urartu ve Asur güçleri de vardı.

Gaziantep-Karkamış, Malatya-Aslantepe, Sakçagözü ve Karatepe bu dönemin önemli şehirleridir.

Hitit Hiyeroglifli yazıtlar, şehir surlarını kuşatan ‘ortostadlar’ (kabartmalı taş blok) ve heykellerle, bu dönem sanatı taş eserlerde görülmekte ve en çok eser artık baraj suları altında yatan Karkamış’tan. Tüm bunları müzenin ortasındaki ‘Taş Eserler Salonunda’ görüyoruz..

Bu dönemde adı ‘Kubaba’ olan tanrıça kabartmaları, çok kimlikli yaratık betimlemeleri ile belki de dünyadaki ilk ‘Kimerizm’ eserleri, benim de en çok sevdiğim 2750 yıl önce bizim gibi ‘Beş Taş ve Topaçlarla Oynayan Kral Çocukları’nın betimlendiği ortostadlar çok ilgi çekmekte.

Müzenin tam ortasında bulunan Taş Eserler Salonundan, tekrar Hitit Bölümünün bitimine dönüyoruz ki burada bir diğer önemli Anadolu Uygarlığı var;

FRİGLER BÖLÜMÜ

Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra kültürel ve sanatsal ögelerde köklü değişiklikler göreceğimiz eserler sergilenmekte burada.

Friglerin özellikle maden, dokuma ve ahşap işçiliğinde ne denli ileri bir düzeyde olduklarını görebilmekteyiz.

Friglerin başkenti Ankara - Polatlı’daki Gordion Tümülüsleri (125 civarı Tümülüs-yığma mezar tespit edilmiştir.) içinde;

Birçoğu Eşek Kulaklı Kral Midas’ın (veya babası Gordios) muhteşem mezar odasından çıkarılmış kafatası, tunç kazanlar, hayvan başı şeklindeki situlalar (törensel içki - sunu kabı), Friglere özgü fibulalar (çengelli iğne), göbekli taşlar, ahşap oymalı-kakmalı sehpalar ile pişmiş toprak kaz biçimli ritonlar (Kaz hala bugün de Polatlı civarında yetiştirilmektedir.) ile ana tanrıçaları Kybele, bölümün en dikkat çeken eserleridir.

Kral Midas’tan bahsetmişken, “Tuttuğun altın olsun” sözü bir dua mı, yoksa beddua mıdır acaba?

Friglerden Sonra Kurulmuş Ama Yine de Çağdaş Olan, Yükseklerin Hakimi URARTULARA Misafiriz Bu Bölümde.

M.Ö. 900 - 600 tarihleri arasında Doğu Anadolu’da kurulan Urartu Devleti’ne ait, Van - Toprakkale, Ağrı - Patnos, Erzincan - Altıntepe ve Adilcevaz’da bulunan eserlere göz atalım;

Feodal bir sistemle yönetilen Urartular, Doğu Anadolu’nun zorlu coğrafyasını da içine alan geniş topraklarında, krallarının övündüğü büyük imar çalışmaları, çok sütunlu özgün sarayları, kaleleri, mabetleri, su yolları ve sulama kanalları ile dağları ve madenleri dize getiren bir uygarlık. Doğu Anadolu turlamızda onlara üç-beş kat daha hayran oluyoruz.

Bu bölümde göreceğimiz eserlerden; Altıntepe kazılarında keşfedilen ve yüzden fazla fildişi parçanın birleşmesinden oluşmuş, üç ayaklı bir sehpaya ait aslan ise, Ön Asya coğrafyasında fildişinden yapılmış en büyük aslan heykelciği olma özelliğindedir. Ayrıca bugünün modasını da belirleyen doğal taş takılar şahanedir.

Buradaki Son Bölümümüz Geç Hitit Çağı İçin Göz Attığımız; TAŞ ESERLER SALONUMUZ

Hitit İmparatorluk Dönemi Alacahöyük sur duvarı kabartmaları ve kapı sfenksleri, Geç Hitit Beylikleri heykel ve sur duvarları, Frig kabartmaları ve heykel kaideleri burada görülebilir. Ayrıca bu salondaki oturma yerlerinde gruplara sunumlar yapılabilmekte.

Bereket sembolü Nar tutan Kubaba, Hitit sfenksleri ve Gılgamış Destanı en meşhurları.

Bu katı bitiriyoruz; Müze kafede küçük bir molacık ve özel kolleksiyonların kopyası olan takı ve aksesuarlara bir göz atmak istersiniz belki.

ALT KAT (restorasyon nedeniyle şu an kapalıdır);

Müzenin orta bölümünden merdivenlerle aşağıya iniliyor.

Bu bölümün sağ yarısı, M.Ö. 1200’lerden itibaren Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar olan devletler;

Sol yarısı ise, tarihteki isimleri ANCYRA, ANGORA, ENGÜRÜ olan ÇAĞLAR BOYU ANKARA bölümü olarak düzenlenmişti..

Bakalım yeni halinde neler olacak?

Evet, bu muazzam müzeden sonra gördüklerimizi sindirmek ve dinlenmek için müze yanından Ankara Kalesi sokaklarındaki otantik kafelere, restore edilmiş keyifli hanlara bırakıyoruz kendimizi.

Leziz bir Ankara dönerine ve sonrasında çay – kahve keyfine ne dersiniz?

 

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.