Harran’da Bir Turizm CEO’su; Ali Kızıl Ağa

Turizm sektöründe elinize birçok iş fırsatları geçebilir, ya çok iyi değerlendirirsiniz ya da hiç?

Ülkenizde turizm yaparken hep paranın peşinden koşarsınız veya değişik ülke ve şehirlerde ticari girişimlerde bulunursunuz parayı ve kariyeri ararsınız bulduğunuzu sanırsınız ama bulamazsınız.

Kısacası hayatta ailesini ve kendinizi refah içinde yaşatmanın yöntemlerinden biri bizlerin içinde olduğu turizm profesyonelliğidir.

Ama gelin görün ki bir turizmci önce olduğu yere yani doğduğu şehre, semte, mahalleye ne kadar odaklanabiliyor kaynaklarını ne kadar değerlendirebiliyor acaba?

Ticarette ana bir kural vardır. Herkes bildiği işi yapsın yoksa duvara toslarsınız derler. Zarar üstüne zarar edersiniz derler. Doğrudur. Bir işi veya o işin konumunu çok iyi bilmezseniz o maça her zaman 3-0 yenik başlarsınız.

O nedenle turizm veya herhangi sektörde; herhangi bir işe başlarken de önce öz kaynaklarımızdan ve bulunduğumuz çevreden başlamak en doğrusudur.

Özelden, genele giderek yaşadığınız şehrin kültürünüzü tanıtırsanız, hem daha emin adımlarla daha düzgün yürür, hem de bildiğimiz ve sevdiğimiz çevreyi geliştirip yüceltebiliriz.

Tüm bunları, yapmak içinde çok süper bir turizm kültürü veya eğitimine ihtiyaç yoktur aslında. Hatta ömrünüzde hiç okul görmemiş bir insan olmak bile hiçbir şey fark ettirmeyebilir.

Sadece yanınızdaki boşlukları görebilmek ve onları nakış gibi işlemek için biraz zekâ ve sabır yeterlidir.

“Urfa’da Oxford Vardı da Biz mi Okumadık” Meselesi...

Şimdi bu yukarıda bir ünlü söz ışığında Güneydoğulu yerel bir turizmciyi sizlere tanıtmak isterim. Adı, HARRANLI ALİ AĞA.

Harran bildiğimiz Şanlıurfa iline 44 km uzaklıkta. Tüm yolların kesiştiği yer anlamına gelen Harran’ın bilinen  4000 yıllık bir tarihi olduğudur. Fakat Harran'da Göbeklitepe'den bile daha eski neolitik oluşumlara rastlandı ve Kuzey Mezopotamya'nın bir parçası olan bu kadim toprakların tarihi 8000 yıl daha geriye giderek 12.000 yıla ulaştı. Karahantepe için kazı çalışmalarının ivedikle başlanması gerekiyor.

Harran’ın adı neredeyse tüm din kitaplarında kutsal şehir olarak geçer ve dünyanın ilk İslam Üniversitesine ve rasathanesine sahip ve orada Cabir Hayyam, Batani ve Kurani’nin ilim ve öğretmenlik yaptığı kadim bir şehir.

Arıkovanı şeklinde olan tuğla evleri ile dünyanın ilk yerleşim bölgelerinden olan tarihi şehir Harran.

Ali Kızıl’ı 2001 yılından beri tanırdım, geçtiğimiz yıl aramızdan ayrıldı.

On çocuk sahibi olduğunu duyardık. On çocuğunu da Harran da kurmuş olduğu Harran Kültür Evi sayesinde büyüttü ve evlatlarının bazıları lise ve üniversite düzeyinde eğitim almakta. Tur rehberi oldu, bürokrat oldu ve de otel işletmecisi. Tam bir topyekûn mücadele ve başarı öyküsü.

40 yıl boyunca Harran’daki evlerin özelliğini, çevredeki tarihi eserleri ve medeniyet izlerini çok iyi değerlendirerek yerel turizmden para kazanmış ticari zekâlardan biri.

Dünyanın ilk İslam üniversitesinin bulunduğu kabul edilen kadim bir kentte, ne yazık ki çocuklarının bazılarına istediği eğitimi verememiş nedeni ise ekonomik yani parasızlık. “Maddi gücüm olmadığı için ilk etapta çocuklarımı istediğim gibi okutamadım” diyordu.

Ama tüm çocukları Harran evi etrafında oluşan turistik ve kültürel ortamda büyüdükleri için gelen gidenlerden edindikleri pratik konuşmalar sayesinde Korece ve Japonca dahil 6-7 dil yarım yamalakta olsa da öğrenmişler. Ayrıca halkla ilişkiler ve animasyon yönlerini oldukça geliştirmişler, yani turizmden para kazanma yöntemini çözerek hayata geçirmiş bu Harranlı müteşebbisler.

Ali ağanın kızlarından birine Japon bir damat adayı olmuş ama dinler farklı olduğu için kızlarını yabancı damata uygun görmeseler de hayat tesadüflerle doludur derler ya Harran için bu söz çok geçerli.

Babaları ilham kaynağı ve bulundukları turizm çevresi onları çok ama çok iyi eğitmiş ve oldukları yerde yükseltmiş ve gelişmişler hep birlikte.

{blog@56}

Bir boşluğu görmüşler ve diğer ahali de onları taklit etmiş ama taklitler asıllarını yaşatır derler ya onlar bu işi çok iyi becerdikleri için tüm tur grupları daha çok onları ziyaret etmeyi tercih etmişler.

Otantik yöresel kıyafetler giydirme, kostüm fotoğrafçılığı, kaliteli yöresel elbiseler, poşu, tülbent tarzı ürünleri uygun fiyatlarda satış Harran da üretilen tahıl ve organik ürünleri satarak yan gelirler ettiler.

22 odalı atadan kalma arsa da bulunan 250 yıllık Harran Evi’ni bir kültür evine çevirmek gerçekten bir ticari zekâdır. Olanı iyi kullanmaktır.

Zaten olan tarihi ve coğrafi zenginliği, Suriye’ye 10 km olan bir köyde üstelik terör ve savaş ortamına rağmen bir kültürel zenginliğe çevirerek oradan tüm ailesini geçindirmek bir ticari ve kültürel zekâ ister.

Bazen tüm paranızla Efes’te Kapadokya’da veya İzmir’in en lüks semtinde bir turistik işyeri açarsınız ama zarar eder kapatırsınız çünkü o işe inanmamışsınızdır ya da o iş insanlara inandırıcı gelmemiştir.

İşte turizm böyle bir şey; geniş görüşlülük, inanç ve ruh ister.

Ali Kızıl’ın ilginç ve girişim dolu hayat hikâyesi şöyle;

Harran’dan yola çıkar, arayış içindedir, önce İstanbul’u gezer sonra Kapadokya’ya gider, oraları inceler ve gözlemler. Turizmin ne olduğunu görür ve keşfeder. Dünyası genişler.

Turizmin ana taşları ve malzemesi kültür ve Tarih’tir der kendine ve sonra düşünür İnsanlar, kültür, tarih ve eğlence için geliyorlar, geziyorlar.

Ben Harranlıyım. Kültür ve tarih esas burada var der ve yola koyulur.

Elinde olanlar, dünyada sadece üç yerde bulunan ilginç mimarisiyle Arıkovanı evler, dünyanın ilk İslam üniversitesinin ve Emevi Sarayının kalıntıları, Hz İbrahim in bir zamanlar koyunlarını otlattığı kutsal ovalar ve en önemlisi Tevrat’ta adı geçen bir şehir de yaşamaları yeterdi ve artardı kültür turizmi yapmak için.

Atalardan kalma ve bir zamanlar 40- 50 kişi birlikte yaşadıkları 250 yıllık 21 odalı Harran evinin tüm odalarını tadilattan geçirerek turizme açtılar.

Ailece işe sarıldılar, turizm işini, gelen giden yerli ve yabancı misafirlerle birlikte öğrendiler. İşin içinde geliştiler. Para ve tecrübe kazandılar.

Harran, onları geliştirdi, onlarda Harran’ı en iyi şekilde temsil ettiler.

Simyacı kitabını herkes bilir. Kitaptaki kahraman, varoluşunu ve yaşama amacını farklı ülkelerde arar ve uzun yolculuklar yapar. Ömrü boyunca arar ama bir gün başladığı yere döner ve hazineyi orada bulur.

Harranlı Ali Kızıl’ın doğup büyüdüğü yer olan Harran’da bir turizm cenneti yarattı ve kendi hazinesini doğduğu yer olan yerde buldu.

Japonya’dan; Birleşik Devletlerden, Almanya dan dan, Çin’den; İngiltere’ den arkadaşları ve hayranlar edindiler. Dünya insanı oldular.

Tüm, dünya Harran kültürünü ve onları görmek tanımak için ayaklarına kadar geldi.

Dünya ona ve çocuklarının ayağına kadar geldi. Kültürler üstü bir kültür turizmi yapmayı hep birlikte başardılar, sıfır eğitim ama girişimcilik ruhu ile.

Başlangıçta eğitimsizdiler ve ana amaç para kazanmak olsa da birer kültür elçisi oldular çünkü doğru yerde durdular ve başardılar.

Bu bir net başarı öyküsüdür. Yerelden Global’e ulaşabilme başarısıdır.

Unesco için insan ögesi, tarih ve kültür mirasının ana parçasıdır. Orada kalmalı ve kültürünü yaşamalıdır. Fener, Balat ve Ayvansaray gibi.

Bu hikâye, biz turizmciler ve girişimciler için harika bir örnektir.

Çünkü bizler, çok geziyor, çok görüyor ve birçok insanla tanışıyoruz.

Acaba gerçek anlamda bulunduğumuz kent ve ilçelerdeki turizm ve kültür potansiyelini acaba ne kadar değerlendirebiliyoruz?

Önce yerel potansiyeli çok iyi kullanarak turizm yapmalıyız.

En iyi bildiğimiz mahalle, kasaba ve şehirlerin hikâyelerini ve tarih noktalarını bularak özgün tur programları ortaya çıkarmalıyız.

Ve kendi turizm cennetimizi yaratmalıyız. Harranlı ALİ KIZIL gibi.

Bir TV röportajında, spiker alaycı bir şekilde Ali Kızıl’a şöyle soruyor?

“ALİ AĞA BU HARRAN EVİNİ BANA KAÇA SATARSIN?”

Ağa şöyle cevap geliyor, “ATA KÜLTÜRÜ SATILMAZ!”

Aslında bu cevap her şeyi net bir şekilde anlatıyor.

Ait olduğun kültürü kaybetmeden turizm yapacaksın diyor.

Acaba bu cevaptan kaç akademik yazı çıkar sizce!

Ali ağayı geçen yıl, yazık ki kaybettik, huzur içinde yatsın…

{blog@63}

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.