Kazdağları’nda Bir Günde Gezilebilecek 5 Yer

Kazdağları’nda Bir Günde Görülebilecek 5 Yer

Kuzey Ege denince ilk akla gelen yerlerden biri Kazdağları’dır. Mitolojilere konu olan Kazdağları’nda bir günde gezilebilecek,  görülebilecek 5 yer tavsiyesi...

Kuzey Ege’nin en güzel ziyaret noktalarından birisi Kazdağları’dır. Burası trafiğe ve gürültüye uzak, huzur köşelerimizden biridir. Biraz Çanakkale biraz da Balıkesir’dir aslında. Biga Yarımadasının en yüksek dağı... Köyleri, hikayeleri, dereleri, kültürü ile içine girdikçe kaybolduğumuz, asla tam anlamıyla keşfedemediğimiz bir doğal güzelliktir. Sizlerle birlikte Kazdağları’nda bir gün geçirelim ve bir güne bu 5 noktayı sığdıralım.

Kazdağları Hakkında Genel Bilgi

Kazdağları’nın en yüksek tepesi  1774 metredir. Burası her zaman görmeye alışık olmadığımız bir coğrafi yapıdır aynı zamanda. Zirvede buzullar tarafından meydana getirilen, yuvarlak taşlar bulunur. Sanki elle kesilmiş ve oraya serpilmiştir. Ona en yakın zirveler 1765 metre ile Baba Tepe ve 1726 metre ile Sarıkız Tepe’dir. Bu isimler bir tesadüf müdür? Yoksa dağın hüzünlü hikayesinin bir yansıması mıdır bilinmez.

Yeşilin her tonuna sahip bir orman örtüsüne sahiptir. Makiler, kayın, çınar, ceviz ağaçları. Ara ara defneler, mersin, sumak çalılıkları. Kızılçam, karaçam ve bolca zeytin ağacı.

Tüm ağaçların ilki olan zeytin, bu bölgede çok önemli bir geçim kaynağı. Sadece Edremit civarında 9 milyon civarında zeytin ağacı bulunması bunun kanıtı sayılabilir.

Hatta Troya Savaşı’nda Anadolu’ya karşı kullanılan tahta at hilesindeki Troya köknarı. Onlarca anıt ağaç, 30’a yakın endemik bitki türü. Yani sadece Kazdağı’nda bulunan türler. Ayrıca çınar ağaçları, kestane ve palamutlar... Burayı mesken edinmiş yüzlerce hayvan; karaca, kurt, tilki, ayı, kartal, atmaca, doğan, tavşan, sincap... Saymakla bitmez.

Homeros boşuna dememiş: “Hayvanların anası, kaynağı bol, bin pınarlı İda...”

Kazdağları’nın  diğer ismi “İda Dağı”dır. İda, aynı zamanda Girit Adası’nın en büyük dağıdır. Mitolojik kaynaklarda baş tanrı Zeus’un bu dağlarda doğduğu ifade edilir. Yani İda kutsaldır. Belki de Kazdağları da benzer kutsallık imgesi altında bulunmaktadır. Çünkü eski Türk inanışında dünya sularla kaplıydı. Ve tanrı kaz şekline girip su üzerinde uçuyordu…

Hristiyanlık dünyasında da önemli bir yere sahipti. St. Paul, Avrupa’ya geçmek için Kazdağları güzergahını seçmişti.

Doğal güzelliğine bir de kültürel zenginliği eklenen dağın eşi benzeri yok. Dağın bir çok yeri deniz manzaralı. Yani sırtınızı ormana yaslayıp Ege’nin buz gibi maviliğine dalabilirsiniz.

Ancak bu kadar güzelliğin içine saklanmış çok da acı var dağda. Mübadele yılları çok sancılı geçmiş. Yöre halkı Girit ve Midilli Adası’na gitmek zorunda kalmış. Orada yaşayan Türkler ise sevdiklerini, topraklarını, anılarını bırakarak buraya gelmiş. İki taraf için de tarifi imkansız, yorucu bir yolculuk olmuş. “Refahın ve bolluğun sembolü zeytin” in topraklarında uzun yıllar keder ve hüzün hiç eksik olmamıştır bu yüzden.

Bu hüzün biraz Refika’dır. Aynadan farklı yansıyan Emine ve Hasan’dır. Belki de Kuyucaklı Yusuf’tur. Hatta hala arkasından ağıtlar yakılan Sarıkız’dır... Sabahattin Ali, Tuncer Kurtiz, Seyid Onbaşı, Mustafa Seyit Sutüven, Ali Ekber Çiçek, Şükrü Tunar ise dağ ile özdeşleşmiş önemli  isimlerdir.

Mitolojik olarak da çok zengin olan Kazdağları, Aeneas efsanesi ile bilinir. Troya Savaşı’ndan sağ kurtulan Afrodit’in oğlu Aeneas, kurtardığı halkı ile birlikte burada yaptıkları gemilerle yola çıkarlar. İtalya’ya vardıklarında ise, Aeneas "Lavinium" kentini kurar. Bu kent yıllar sonra Roma kültürünün mihenk taşlarından biri olacaktır. Bu yüzden Aeneas ve onu kendisine bağlayan Antandros Kenti, Kazdağları’nın dünyaca ünlü bu kahramanı için önemli bir platformdur. Yine antik kaynaklara göre İda yani Kazdağları’ndan elde edilen keresteler, gemi yapımında kullanılırdı. Bu yüzden eski çağlarda tersane olan bu kent, stratejik bir öneme sahipti.

İda, aynı zamanda toplum adına bir başkaldırışın da simgesidir. Prometheus, Zeus’un  Kazdağları’nda  sakladığı ateşi ele geçirerek, onu insanlığa hediye etmiştir. Buna çok kızan Zeus, Prometheus’u kimsenin ulaşamayacağı Kafkas Dağları’na zincirletir. Her gün bir kartal göndererek, Prometheus’un karaciğerini yedirir. Gece olunca karaciğer yeniden oluşur ve acı dolu bu ceza yıllarca sürer.

Ama bir gün Herakles çıkar ve insanlığın kurtarıcısını kurtarır. Ama Zeus insanlardan intikam almak istemektedir. Bu yüzden güzeller güzeli Pandora’yı yaratır ve onu Prometheus’un ikizine, elinde bir kutuyla gönderir. Epimetheus, bu güzellikten etkilenerek onunla evlenir. Bu arada kutuyu açmaması tembih edilen Pandora, merakına dayanamayarak kutuyu açar. Ne yazık ki kötülükler tüm dünyaya buradan yayılır.

Ve köknar ağacı... Kazdağları’nın önemli sembollerinden biri. Prens Aeneas’ın bugünkü İtalya’nın temellerini atmadan önce, Anadolu topraklarından ayrılmak zorunda kaldıklarında yaptırdıkları gemilerin kerestesiydi.

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethinde kullanılan gemilerin ve kızakların kerestesi de bu toprakların köknar ağacıydı. Fatih’in atamız dediği Hektor’un öldüğü Troya Savaşı’nda, hile ile surları geçmek isteyen düşman, Troya köknarından tahta bir at yapmış ve onu Troyalılara armağan etmişti. Hatta Hitit ve Hurri arasındaki bir anlaşmada şöyle deniliyordu. “Hurriler bu anlaşmanın ve yeminin sözlerine uymazsa, bir köknar ağacı kesilip devrildiğinde artık büyümeyeceği gibi... Biz Hurrileri karımız, çocuklarımız ve ülkemizle birlikte bu köknar ağacı gibi bırak. Kesilmiş köknar ağacının nasıl zürriyeti yoksa... Biz Hurrileri ülkemizle ve çocuklarımız ile birlikte zürriyetsiz bırak...

Görüldüğü gibi Kazdağları coğrafyasının zenginliği sayesinde tarihin birçok safhasında kendine yer bulmuş, ismini hafızalara kimi zaman Aeneas, kimi zaman köknar, kimi zaman Sarıkız, kimi zaman da Refika gibi farklı ifadelerle kazımıştır. Kazdağı İda, İda Kazdağı’dır. Kazdağı ise hem ata hem de anadır. Çok değerlidir.

Yüzlerce yıl öncesinden beri savaşlara, acılara, soğuğa, sıcağa, özleme ve günümüzde de madencilere karşı direnmiş, ayakta kalmayı da başarmıştır.

 

Bu kadar efsaneye, hikayeye sahne olan heybetli ve güçlü dağı burada anlatmak imkansız. Gidip görmek gerek. Ama çoğunlukla gidip görmek de yetmez. Onlarca ziyaret rotası vardır. Yürümek, kalmak, gece yıldızlara yattığınız yerden bakmak gerek. Görenlerin de aklı kalır, dönmek istemez, bir daha gelmek ister Kazdağları’na. Efsunlu gibidir. Göreni kendine aşık eder. Keşfedilecek, öğrenilecek çok yeri vardır. Ama yukarıda da belirttiğim gibi, koca dağı buraya her detayıyla aktarmak mümkün değil. Bu yüzden görülmesi gereken yerleri 5 rakamıyla sınırlandırmaya çalışacağım.

İster İzmir tarafından, ister İstanbul - Çanakkale, ister de Bursa - Ankara yönünden gelen her ziyaretçi için uygun bir rota oluşturulduğunda, bahsedeceğim ziyaret noktaları yerler arasında değişiklikler yapılarak gezilebilir.  Üstelik mevsim kısıtlaması da olmadan. İster yazın, isterseniz kışın her zaman güvenle bu noktaları ziyaret edebilmeniz mümkün. İşte Kazdağları'nda bir günde gezilebilecek, görülebilecek 5 yer;

Kazdağları’nda Gezilmesi - Görülmesi Gereken 5 Yer

1. Adatepe Zeytinyağı Müzesi

Küçükkuyu’da yolun kenarında dünyalar güzeli bir resim karşılar bizi: Refika...

Adatepe Zeytinyağı Müzesi’nin yüzüdür Refika. Yıllar önce Adatepe Köyü’nde yaşayan Refika köylülerin çok sevdiği bir Rum kızıdır. Ancak mübadele döneminde o da bu topraklardan ayrılmak zorunda kalır. Birgün O’nun izini sürmek için Sakız Adası’na giderler. Antikacının birinde bir resim denk gelir. Yüzündeki ifade o kadar etkileyicidir ki. Resmi alıp köye getirince köylüler, resimdeki kadının Refika olduğu söylerler. Bu yüzden Adatepe Zeytinyağı Müzesi Refika’yı ölümsüzleştirir. Markasına onun resmini basarak, Refika’nın saf ve doğal güzelliğini, kendi markalarında yaşatırlar böylece.

Burası yaşayan bir müzedir. Misafirleri bahçeye adım atar atmaz onları üretimden kalan eserler karşılar. Eski bir sabunhane binasıdır burası. Çok emek verilerek bina arkeolojik ve etnoğrafik eserlerin sergilendiği özel bir müze haline getirilmiştir. Girişi ücretsiz olan müzede, güleryüzlü personel size zeytinyağının yapım aşamalarını her seferinde aynı heyecanla anlatmaktadır. Vaktiniz varsa mutlaka dinleyin. Zeytin ve zeytinyağını daha yakından tanıyacak ve daha çok seveceksiniz.

Zeytin sepetleri, saklamada kullanılan küpler, presler. Zeytine dair aklınıza ne gelirse…

Müzede hediyelik eşyaların satıldığı bir bölüm de var. Burada zeytinyağı ile ilgili ürünlerin yanı sıra Kazdağları’nı anlatan kitaplardan temin edebilirsiniz.

Benim size tavsiyem bu müzeyi gezdikten sonra, bahçede oturup kahvenizi içerken bir de telefonunuzdan ressam Mona Muzo’nun sadece zeytin ağacını imgelediği şahane resimlere bakmanız. Bu resimlerde zeytın ağacı biraz kadındır, biraz çocuk. Biraz da da direniştir. İşte artık Kazdağı’nı gezmeye hazırsınız. Zira zeytin ağacına farklı açılardan baktıkça, onu daha iyi anlayacak, daha çok seveceksiniz.

Unutmayın; Kazdağları’nda bulunan zeytin ağaçları binlerce insanın geçim kaynağıdır. Bu yüzden zeytin, İda’dır, Kazdağı’dır. Şifadır; güzellik ve umuttur.

2. Adatepe Köyü ve Zeus Altarı

Küçükkuyu’nun en güzel köşelerinden biri olan Adatepe Köyü’nün girişinde, orman içine giden toprak bir yol bulunmaktadır. Aşağı yukarı gidiş dönüş 1.5 km olan yolun bitiminde Zeus Altarı isminde bir kayalık vardır. Burası meraklıların neredeyse hiç boş bırakmadığı, ender güzellikte bir manzarası olan bir sunaktır.

Deniz seviyesinden yaklaşık 250 metre yükseklikteki batı tepesinde bulunan ve bir noktadan sonra taş merdivenlerle çıkılan bu yer, insanları göktanrıya yaklaştırırken, sunağın içindeki boşluk yeraltını göstermektedir.

Sunağın tepesinden baktığınızda ise Ayvalık, Midilli Adası, Altınoluk net bir şekilde görülebilmektedir. Kazdağları’nın zümrüt yeşili omzuna başınızı dayayıp Ege’nin huzur verici maviliğini seyretmek, tertemiz havayı ciğerlerinize doldurmak size çok iyi gelecektir.

Zeus Altarı’ndan geriye dönüp, çamların arasından yürüyerek köyün girişine ulaşıyorsunuz. Köy meydanı iki dakikalık yürüme mesafesinde. Eski kilise meydanı, bugün çınar ağacının altında dinlenen insanlara ev sahipliği yapmaktadır.

Bir zamanlar köy hem Rum, hem de Türk komşuların huzur içinde yaşadığı bir yerdi. Köyün alt kısmı, yani kilisenin olduğu yer Rum mahallesi iken, köyün üst tarafı Türk mahallesidir. Bazı binalarda duvar kalınlığının bir metreye yakın olduğu evler, onları inşa eden ustaların imzalarını da taşımaktadır. Bir zamanlar  400 hane, 3 zeytinyağı fabrikası, terzisi, ayakkabıcısı, nalbantı, meyhaneleri, sinema salonu da bulunan köy bugün daha sessiz, sakin.

Burada tavsiyem mutlaka Mahmut Boynudelik’in "Adatepe Öyküleri" adlı kitabını okumanız. Sicim Ali, Hacı Nine, Kahveci İsmail... Adatepe’nin insanını tanımak, oradaki yaşamı anlamak için.. Bir de yöresel ürünlerden mutlaka satın alın, hepsi doğal hepsi Kazdağları’ndan...

3. Hasanboğuldu ve Sütüven Şelalesi

Kazdağları’nın merkeze en yakın gölet ve şelalesidir. Milli Park sınırları içinde bulunmaktadır. Zeytinli’den geçerek milli park girişine ulaşılabilir. İlk gördüğümüz yer, girişin sol tarafında bulunan Sütüven Şelalesi’dir. Dilerseniz önce Sütüven’e uğrayın ardından gölete doğru yürüyün.

Biraz ileride keskin kayaların arasında buz gibi Hasanboğuldu Göleti bulunmaktadır. Sabahattin Ali’nin kalemiyle ölümsüzleşen Hasan, ya da balık tutarken düşüp boğulan Hasan. Kim bilir...

Yer Edremit pazarı. Günlerden Çarşamba. Emine ve Hasan birbirlerini görür ve severler. Emine Kazdağı’nın 1500 metre yüksekliğinde bulunan Yüksekoba’nın güzel kızıdır. Hasan da Zeytinli’nin gençlerinden. Evlenmek isterler. Emine’nin babası, Hasan’ın zor dağ koşullarına  dayanıp dayanamayacağını öğrenmek ister. Bir çuval tuz verirler Hasan’a. Bunu dört saatlik yolda taşıması gerekmektedir.

Önce kolay gelir Hasan’a. Emine de ona eşlik ederek güle oynaya yürümeye başlarlar ama bir süre sonra çuval ağırlaşmaya başlar. Hasan’ın sırtını kanatır ve yakar. Yürüyemez daha fazla. Emine’ye yalvarır kaçmak için. Çünkü çuvalı taşıyamadığı için evlenmelerine izin vermeyeceklerdir. Emine kabul etmez. Bırakır gider Hasan’ı orada. Fakat sonra Emine çok pişman olur. Hasan’ı arar, her yere bakar ama onu bulamaz. Günler sonra gölette Hasan’a hediye ettiği yazmayı görür. Bu yazma ile Emine kendini oradaki çınara asar. Bugün Hasanboğuldu denilen yer, işte bu aşkın acıyla bittiği yerdir.

Göletten aşağı inerken de bu hikaye kulaklarınızda yankılanır hep. Buranın buz gibi suları yemyeşil doğası ise yeniden hayat verir gibi olur. Buradaki doğal ürünler ise bölge insanının kendi el emeği. Zeytinyağları, zeytin sütleri, kantaron yağları, kekikler, doğal meyveler ve dahası... Bakmadan geçmeyin sakın.

4. Tahtakuşlar, Alibey Kudar Etnoğrafya Galerisi

Türkiye’nin ilk özel köy etnoğrafya galerisidir. Rahmetli Alibey Kudar’ın kurduğu bu güzel müze, Tahtakuşlar Köyü içindedir. 1994 yılında UNESCO’dan ödül alan müze, ayrıca farklı kurumlardan 34 ödüle de layık görülmüştür. Çok emek harcanmış, mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir.

Orta Asya’dan günümüze kadar gelen Türk kültürünün bazı yansımaları, hatta yaşayan bazı gelenekleri burada karşımıza çıkmaktadır. Tahtakuşlar Köyü, Orta Asya’dan gelmiş, Oğuz boylarındandır. Tahtacı Türkmenleri olarak da adlandırılırlar. Tahtacı Türkmenleri aynı zamanda çalışkanlardır. Eğitime ve bilime de önem verirler. Köy de tüm bu özelliklerinin yanısıra şaman geleneklerinin devam ettiği nadir güzellikteki yerlerden biridir. Müze de bu güzellikten nasibini bolca almıştır.

Örneğin; doğal malzemelerin takana güç verdiği, hastalıkları iyileştirdiğine inanılırdı. Anne sütünü arttıran tohumlardan, farklı özellikteki tohumlardan yapılan takılara kadar onlarca çeşidini burada görmeniz mümkün. Dünyanın en büyük dondurulmuş kaplumbağası, Türkmen kıyafetleri, çadır, böcek ve sürüngen türleri, ayrıca kütüphane sergi alanı da görülebilir.

Kazın ayağı öyle değil” denildiğinde neyin kastedildiğini burada öğreneceksiniz. Keçi kılının üzerinden akrep gibi tehlikeli böcek ve sürüngenlerin geçmediğini, aile üyelerinin evlerine bağlı olması için kapıya at nalı asıldığını da... 

Burada yine tavsiyem müzeden bir kitap satın almanız. Selim Kudar’ın yazdığı “Muatazmayinşatürta”. Yani ‘’Mu, Atlantis, Aztek, Maya, İnka, Şaman, Türkmen, Takı” sözcüklerinin ilham verdiği kitap. Müzeyi, köyü ve dahası Türk kültürünü farklı açılardan görebilmek için. Mutlaka gidin, gezin, okuyun...

5. Yeşilyurt Köyü

Kazdağları’nın en güzel ve popüler köylerinden biridir. Küçücük köy meydanından ayrılan her sokak, ziyaretçileri ayrı bir dünyaya götürmektedir. Köyün bir tarafında Gargara bir tarafında da Skepsis kenti bulunması da onu farklılaştıran güzelliklerdendir.

Oğuzların 24 boyundan biri olan Çepni boyu beyleri tarafından kurulmuştur.  Eski ismi Büyük Çepni olan Yeşilyurt Köyü’nde Türk ve Rum komşular, uzun yıllar beraber yaşamışlar. Ancak mübadele sonrasında aynı Adatepe Köyü’nde olduğu gibi, Rumlar köyden ayrılmışlardı. Yıllarca beraber yaşayan iki halkın evleri, hala ayaktadır. Kimisi ev, kimisi otel olarak yaşamaya devam etmektedir. Zeytinden, bademe, reçelden meyveye kadar bir çok köy ürününün satıldığı tezgahlar da, bu tarihi eski köklere dayanan taş binaların altında köy insanına can suyu olmaya devam ediyor.

Belki yeri değil ama bir tavsiye. Köyün meydanında Çiçek Tuvalet var. Türkiye’de bu kadar temiz, bu kadar özenilmiş, bu kadar bakımlı başka bir köy tuvaleti var mıdır bilinmez, ama burasının pandemi döneminin parlayan yıldızı olduğu da muhakkak...

 

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.