Kekova Gezi Rehberi: Kekova Adası

Kekova Gezi Rehberi: Batık Şehir Kekova’nın İzinde

Batık Şehir olarak bilinen Kekova Adası hakkında bilmedikleriniz? Kekova ve civarındaki yerleşimler, kalıntılar, gizemli yapılar, Kekova tekne turları ve dahası...

Batık Şehir Kekova’nın izini sürüyoruz bu kez. Türkiye’nin en gizemli, en otantik yerlerinden biri olan Kekova Bölgesi (Üçağız, Kaleköy (Simena), Kekova Adası) doğası ve tarihi ile mutlaka görmeniz gereken rotalardan.

Bu yaz nereye gidebilirim?” sorunuza cevap mı istiyorsunuz? Tarih ve doğanın iç içe geçtiği, şaşkınlık ve hüznün yüzlere yansıdığı, kadim Likyalılar’ın ışığında bir tatile ne dersiniz? Yönümüzü Türkiye’nin Akdeniz kıyılarına çeviriyoruz. Muhteşem bir rotaya hazırsanız; işte depremlerin sulara gömdüğü Kekova Adası, turkuaz tonlarda müthiş bir gizem...

Akdeniz Bölgesi’nin en dikkat çeken turistik noktalarından biri olan Kekova Adası nerede yer alıyor? Kekova’nın ismi nereden gelir? Hangi bölge sınırlarında yer alıyordu? Yaşadığı hangi felaket sonucu “Batık Şehir” olarak ünlendi? Kekova Tekne turlarında görecekleriniz neler? Kekova hakkında bilmek istediğiniz her şey Kekova Gezi Rehberi'nde…

Kekova’nın Konumu

Peki Kekova nerede ve Kekova’ya nasıl ulaşım sağlanır?

Kekova, Akdeniz Bölgesi’nde, Antalya ilimizin Demre ilçesi sınırlarında yer alır. Kaş ile Demre arasında bulunan Kekova Adası, Üçağız Köyü’ne ve Kaleköy’e çok yakındır. Hatta bu köylerin ön tarafında bulunur ve bir set gibi önlerini kapatır.

Demre’ye mesafesi 50 km, Kaş’a 35 km, Adrasan'a 80 km, Olimpos'a 100 km olan Kekova, yollarının biraz virajlı oluşundan ötürü dakika olarak yolunuzu uzatsa da kesinlikle görmeye değerdir. 

Antik dönemde ise tarihi Likya Bölgesi sınırlarında yer almaktaydı Kekova.

Kekova Neresidir?

Şunu baştan söylemek gerekirse; bugün “Batık Şehir” olarak ün yapan Kekova Adası tüm bölgeye de ismini vermiştir. Kekova dediğimiz yer aslında burada yer alan ve tekne turlarıyla gidip yakınından geçerek ziyaret ettiğimiz adadır. Kekova Adası bu körfeze ve bölgeye ismini vermiştir.

Teknelerin kalktığı Üçağız Köyü; tekne turunda gidilen Kaleköy (Simena) ve civar koyları içine alan bu bölgeye genelleme yapılarak “Kekova” denmiştir. Yani günlük konuşma dilinde herkes Kekova diyerek bu bölgeyi kasteder. Çoğu zaman buradaki köylerin ve antik yerleşimlerin adı anılmaz ve bilinmez. Çünkü dediğim gibi bölgeye genel olarak Kekova yakıştırması yapılmıştır.

Kekova İsmi Nereden Gelir?

Antik Likya Bölgesi’nde yer alan Kekova yine Likya dilinde “Dolichiste” olarak bilinmekteydi. Işık Ülkesi Likya’nın tarihi kentlerine kucak açan bu coğrafyada Kekova Adası üzerinde Dolichiste Antik Kenti yer alıyordu. Kekova’nın isim kökeninin ise “Khawakuwa” kelimesinden geldiği iddia edilmektedir. Zamanla da Kekova olarak dillere yerleştiği bilinmektedir.

Kekova Denilen Bölgede Yer Alan Yerleşimler Hangileridir?

Geçmiş ve günümüzü ele aldığımızda antik dönemde bölgenin çok daha hareketli olduğunu söylemek mümkün. Şimdilerin sakin ve sessiz coğrafyası burası. Antik dönemin ise hareketli ticaret bölgesiydi. Bu bölgede yer alan yerleşimler:

Üçağız (Theimussa): Bazılarının Kekova Köyü dediği yer burası. Küçük, şirin, kendi haline, sakin ama bir o kadar da popüler. Antik dönemde Theimussa Antik Kenti’nin yer aldığı köydür Üçağız.

Doğal bir liman özelliğine sahip Üçağız Köyü bölgenin merkezi sayılabilecek köy. Karayolu ile geldiğinizde ulaşım sağlayabileceğiniz tek yer çünkü burası. Aracınızla Üçağız’a gelip buradan kalkan teknelerle ancak Kekova Adası’na ve koylara ulaşabiliyorsunuz. Kaleköy’e ise karadan ulaşım mümkün.

Theimussa Antik Kenti’nin geçmişi yaklaşık 2500 yıl geriye gidiyor. 25 asırlık bu antik kentin ayakta kalan bazı yapıları Üçağız köyünün içinde karşınıza çıkıveriyor. Özellikle lahitler ve kaya mezarları dönemin ölü gömme adetleriyle ilgili ipucu veriyor size. Genellikle Hellenistik ve Roma dönemi izleri taşıyan mezarların bakımsız hali gözlerden kaçmıyor.

Üçağız Köyü sakinlik arayanlar için bire bir. Köyün içerisindeki taş evlerin otantikliği göz alıcı. Sizi alıp nostaljiye sürüklüyor adeta. Pansiyonlar ise ahşap ve taş mimarisi ile bölgeye uyum sağlamış. Burada balık restoranları mevcut, hatta birkaç kafe de var. Limanda kurulu balık restoranlarında taze balık ve mezeler denenmeli. Otantik hediyelik eşyalar, köylü hanımların kendi el emeği ürünleri ve takıları ise satın alınabileceklerden.

Bir de tatmadan dönmek istemeyeceğiniz Keçi Sütlü Dondurmaları. Dilerseniz Üçağız Köyü’nde dilerseniz Kaleköy’de keçi sütlü dondurmanın tadına mutlaka bakın.

Tarihi Likya Yürüyüş Yolu güzergahında bulunan Üçağız bu açıdan da son derece popüler. Manzarası, masmavi suları ve huzur veren havası ise büyüleyici.

Limandan kalkan tekneler ile hem Kaleköy’ü hem de Kekova Adası’nı ve koyları keşfetmek burada yapacağınız ilk etkinlik olsun.

Kaleköy (Simena): Üçağız Köyü’nden buraya karadan ulaşım sağlayabilirsiniz. Fakat tavsiyem tekne ile gidin Kaleköy’e ve manzarasının keyfini çıkarın. Üçağız’ın doğu istikametinde kalan Kaleköy ağzınızı açık bırakacak kadar güzel. Tekne ile karşısına geldiğiniz an yamaçtan aşağı kurulu tarihle iç içe geçmiş muhteşem bir görsel karşılar sizi. Yağlı boya tablosunu andıran Kaleköy, Kekova bölgesinin en kıymetlilerinden.

Burada ilk dikkatinizi çekecek olan şey tepedeki kale oluyor elbet. Antik dönemin Simena Kenti burası, şimdilerin Kaleköy’ü. Simena Antik Kenti’nden günümüze ulaşan kalıntılar müthiş bir gizem katıyor buraya. Dikkatinizi çekecek ikinci şey ise suyun içindeki lahit oluyor. Kekova’nın reklam yüzü olan bu lahit yaşanan depremin sonucu olarak deniz suyunun içinde kalmış.

Simena, Likya Uygarlığı’nın kıyı şehirlerinden biriydi. Sahip olduğu konumun stratejik önemi itibariyle tepeye bir kale inşa edilmiş, savunma ve gözetleme buradan yapılmıştı.

Şehrin akropolünün en üst kısmında sağlam duran Simena Kalesi’ne çıkmak biraz yorucu olsa da köyün sokakları arasında kıvrılarak kaleye yol almak keyif verici. Tarihi bir köyün sokaklarını arşınlayarak zirveye hele de o nefes kesen manzaraya ulaşmak gezinizi unutulmaz kılacaktır. Burada biraz sizin de nefesinizin kesileceği aşikar ama olsun kesinlikle çıkmaya değer.

Kaleye girişte müzekart geçiyor. Müzekartınız yoksa da ücretini ödeyip içeriye girebiliyorsunuz. Kurulan ahşap iskele ve basamaklar sayesinde yürüyüş daha kolay.

Akropolde yol alırken karşınıza çıkacak olan antik tiyatro ise yüz gülümseten cinsten. 300 kişilik bu antik tiyatro 7 oturma sırasına sahip. Buradaki doğal ana kayaya oyularak inşa edilmiştir.

Anadolu’nun ve Likya Bölgesi’nin en küçük antik tiyatrosu olarak biliniyor. Manzarası enfes, insan düşünmeden edemiyor bu noktada. Binlerce yıl öncesi küçük de olsa tiyatroya sahip olan bir yerleşim ve sanata verilen değer...

Kalenin içindeki su sarnıçları, tapınak-kilise-cami olarak dönemine göre hizmet vermiş yapı ve gözetleme kuleleri, surlar yer alır.

Kalenin arka tarafına doğru baktığınızda ise nekropol (mezarlık) alanını görürsünüz. Yaklaşık 2500 yıllık bir antik yerleşim olan Simena’da Likya ev tipi lahitler dikkat çeker. Ölümden sonraki hayata inanan Likyalılar ev tipinde lahitler inşa etmişlerdi. Bu lahit mezarların şekli ve görüntüsü hakikaten cezbedici güzellikte.

Ama durun durun kimsenin aklına ölüm gelmesin bu noktada, daha Kekova’da yapılacak ve yaşanacak çok şey var. Kaleden göreceğiniz manzara sizi alıp bir yerlere sürükleyecek kadar güzel, büyüleyici ve her yerde olmayan türden. Manzaranın tadını çıkarmak lazım...

Kaleköy’de Rahmi Koç tarafından restorasyon yaptırılan bir zamanların medrese yapısı şimdilerde Rahmi Koç adıyla ilkokul olarak hizmet veriyor. Tepedeki kaya mezarlarının hemen üst kısmında ise Rahmi Koç’un villası yer alıyor.

Rahmi Koç daha önce burada satın aldığı bazı taş evleri yeniletti ve kendisine de bir villa inşa ettirdi. Sadece Koç değil, birkaç işadamının daha evlerinin olduğunu belirtelim Kaleköy’de. Bu şu demek aslında; Kaleköy bugün Türkiye’nin en pahalı köylerinden biri. Buradan ev almak milyonları gözden çıkarmak demek.

Kaleköy’ün dar, taş kaplı ve tarih fısıldayan sokaklarında yürüyüp o meşhur lahite ulaşın mutlaka. Suyun içinde kalan lahit Kekova bölgesinin sembolü haline geldi. Kaktüs incirlerinin çokça yer aldığı köyde dilerseniz (mevsimine göre şayet varsa) kaktüs inciri (mısır inciri) dilerseniz keçi sütlü dondurmadan tadın.

Kekova Adası Hakkında Genel Bilgi

Türkiye’nin Akdeniz’deki en büyük adasıdır Kekova Adası. “Batık Şehir Kekova” Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmiş durumda. Dolayısıyla yüzmek, dalış yapmak kesinlikle yasak. Adanın üzerinde yaşam kesinlikle yok. Burası artık bir açık hava müzesi niteliğinde.

Tekneyle katılacağınız Kekova turunda adanın sadece kıyısına yaklaşıyor ve yavaş yavaş ilerleyip adada kalan kalıntıları izleyebiliyorsunuz. Bu noktada bir rehber eşliğinde dinleyerek gezmek ve anlamak çok daha anlamlı oluyor.

Kekova Adası yaklaşık 7 kilometre uzunluğunda, 500 metre genişliğinde, 188 metre yüksekliğinde bir ada. Kekova (Dolichiste) tarih boyunca hiçbir zaman karşısında bulunan iki önemli Likya kenti Theimussa ve Simena gibi bir şehir olmamıştır. Kekova Likya’nın ticaret merkezlerinden biri olarak daha çok bir limandı ve gelen gemicilere barınak olmuştu.

Bu iki şehrin önünde set gibi duran ve koruyucu bir görev üstlenen Kekova’da tersane bulunuyordu. Gemilerin bakımı ve onarımı yapılıyor, limana yanaşan ticaret gemileri mallarını bırakıyor bazen de mal yüklüyordu. Amphoraların sıklıkla bulunduğu Kekova’da ticaretin yoğun bir şekilde sürdüğü apaçık. Akdeniz’deki deniz ticaretinin kıymetli limanlarından biri olmuştu Kekova Adası.

Bugün Batık Şehir diye ünlenen ada bir zamanlar karşı kıyısındaki Simena Antik Kenti’nin bulunduğu ana kara ile birleşikmiş. Fakat malesef tarihte yaşanan depremlerle sular altında kalmıştır.

Bilinen ilk deprem M.S. 68 yılında Mısır civarında oluşmuştur. Bu deprem beraberinde tsunamiyi doğurmuş ve dev dalgaların etkisi Antalya kıyılarına da vurmuştur. Bu tsunami sonucu Myra, Simena, Patara gibi bazı kentler sular altında kalmıştır.

Sonrasında M.S. II. Yüzyılda Kekova yeni bir deprem daha yaşamıştır. Meydana gelen bu şiddetli büyük deprem ile göçük yaşayarak bir ada haline gelmiştir. Depremin sonucunda ise sular altında kalan batık şehir ortaya çıkmıştır. II. yüzyılda yaşanan bu depremin yine Antalya bölgesinde çok etkili olduğu, batıdaki Patara civarından doğusudaki Aspendos’a kadar şiddetini gösterdiği bilinir.

Son olarak 7. yüzyılda yaşanan depremlerle de artık şehir yaşanmaz hale gelir. Hatta Likya bölgesindeki bazı kentler bu şiddetli depremden sonra terkedilir. Kekova Adası’nda ise geriye sular altında kalan bir şehir kalır. Bugün gezdiğimiz ve izlerini gördüğümüz ada, depremlerin sonucu terkedilen ve “Batık Şehir” olarak bize miras kalan arkeolojik sit alanıdır yani bir müzedir aslında.

Batık Şehir turunu yaparken göreceğiniz evlerin kalıntıları, sokaklar, merdivenler, su toplama sarnıçları ve dahası hem hüzünlendiriyor hem de şaşırtıyor.

Evlerin ana kayaya oyulmuş arka cepheleri sık sık karşınıza çıkıyor. Ön cepheler belli ki depreme yenik düşüp sulara gömülmüş. Evlerin içlerindeki küçük nişler de dikkatlerden kaçmıyor.

Bazı evlerin kapıları ya da pencere kısımları da ayakta kalmış. Sokak aralarındaki merdivenler ise yine ana kayaya oyularak yapılan basamaklar şeklinde. Tekneden aşağı baktığınızda suyun içinde ara ara ev tabanlarını ve temellerini görüyorsunuz.

Hamam ve kilise ise açıkça görülüyor. Limanı ve işlek bir ticari yaşamı olan Kekova’da hamam yapısının bulunması pek normal elbet. Antik dönemde pagan inanışın yerini, Bizans ile Hristiyanlık alınca da kilise inşa edilmiştir buraya. Geziniz sırasında kilise kalıntılarını da görüyorsunuz.

Bunların dışında en dikkat çekici olan ise artık suyun neredeyse 3 metre altında kalmış olan mendirek. Bir zamanların limanı tamamen sulara gömülmüş yaşanan deprem felaketleri ile. Mendirek ise usulca yaşamaya devam ediyor suyun altında.

Tekne turlarında bazı teknelerin alt kısmında camekanlı bölüm oluyor. Kaptan gezi sırasında bu camekanlı bölümden sizlere amphoraları gösteriyor. “Çift kulplu” anlamına gelen ve özellikle deniz ticaretinde kullanılan amphoralar parçalanmış halde suyun dibinde yer alıyorlar. Zamanında malesef soyguncular tarafından yapılan dalışlarda çoğu amphora parçalanmış ve zarar görmüştür.

Şunu belirtelim ki Kekova Adası’nda özel bir çalışma ya da kazı yapılmadı. O yüzden hala bilemediğimiz ayrıntılar var. Şimdilik bildiğimiz en büyük gerçek ise depremin son verdiği yaşamlar ve sulara gömdüğü koskoca tarih...

Yüzmek kesinlikle yasak, fakat adanın batı tarafına düşen Tersane Koyu’nda yüzme molası verilebiliyor. Koyda yer alan tarihi kalıntılardan özellikle Bizans dönemine ait olan kilise kalıntısı (apsis dikkat çekici) Tersane Koyu’na ayrıcalık katıyor. Tertemiz denizi ile en güzel koylardan biridir burası.

Kaş’tan Kekova’ya Tekne Turu

Üçağız Köyü’nden kalkan teknelerle Batık Şehir Turu yapmanız mümkün. Fakat bir önerimiz daha var ki; şayet Kaş’ta tatil yapıyor ya da konaklıyorsanız Kaş’tan Kekova’ya Tekne Turu yapma şansınız var. Öncelikle şunu belirtelim Kaş-Kekova arası deniz yolu ile 1 saat 15 dk dürmektedir. Kaş’ta bazı acentalar ziyaretçilere bu turun 2 buçuk saat sürdüğünü söyleyerek, karayolu ile Kekova’ya gidip Üçağız’dan tura başlamaktadırlar. Oysaki Kaş limanından tura başlamak çok daha keyiflidir ve bölgede daha kapsamlı bir tur yapma şansınız doğmaktadır. Yani Kaş’tan Kekova’ya deniz yolu ile tur yapmanızı öneririm.

Bu noktada bizim tavsiyemiz Kaptan Ergun teknesi ile demir alıp Batık Şehri keşfetmeniz olacaktır.

Ergun Kaptan ve ekibi gerek günübirlik gerekse haftalık tekne turları ile ziyaretçilerine kaliteli bir hizmet sunmaktadır. Bölgeye son derece hakim olan Ergun Kaptan ile Kekova Adası ve civarında yer alan, karadan ulaşımı olmayan enfes koyları görebilir, masmavi Akdeniz sularında serinleyebilirsiniz. “Gürültülü tekne istemem, mavi koylarda sükunet ararım” diyenlerdenseniz Ergun Kaptan ile mutlaka iletişime geçmelisiniz.

Kaptan Ergun öncülüğünde Kaş ve Kekova’yı adım adım keşfetmek; keşfederken de lezzetli yemeklerin ve ikramların tadına bakarak gününüzü mükemmelleştirmek için daha detaylı bilgiyi Boattripturkey adresini tıklayarak alabilirsiniz. Ayrıca Kaptan Ergun instagram hesabından iletişime geçip takipte kalabilirsiniz.

Kaş'ta yapılacak en güzel şey tekne turuna çıkmak. Kaptan Ergun bu işin Kaş'taki profesyoneli. boattripturkey.com sitesinden tekne turlarını inceleyin. Gerekirse telefonla kendisine ulaşın (☎️ 0 542 7312358). Önceden rezervasyon yapın👍

Küçük bir hatırlatma daha; REHBERNAME İndirim Kodu ile Kaptan Ergun’e ulaşarak günübirlik Kaş-Kekova tekne turlarında % 10 indirim kazanma şansınız var. Bu enfes tur kaçmaz...

Kekova Tekne Turlarında Nerelere Gidilir?

Tekne turları dediğim gibi sadece Üçağız’dan kalkmıyor. Mesela Çayağzı’ndan (Demre yönünde) ya da Kaş’tan kalkan teknelerle de Kekova’yı keşfedebilirsiniz. Tekne turlarının fiyatı da saati de değişebiliyor. Dilerseniz tüm gün dilerseniz saatlik turlar var ve fiyatlar satın alacağınız turun saatine göre değişiyor. Hatta yatılı olan turlar da var ki bir hafta ya da birkaç gün ailenizle tekne kiralayıp tüm bölgeyi keşfedebilirsiniz.

Tekne turlarında Kekova Batık Şehir turu mutlaka yapılıyor. Bunların dışında teknelerin uğradığı koylardan birisi az önce de bahsettiğimiz Tersane Koyu. Bu koy yüzmek için en ideal yerlerden biridir.

Akvaryum Koyu tekne turlarında mola verilen enfes koylardan biri. Berrak denizi masmavi suları ile gerçek bir akvaryumu andırıyor. Gelenlerin aklını başından alan muhteşem yüzme molası tekne turlarının programında yer alabiliyor.

Adanın diğer tarafında yer alan Salyangoz Koyu (Karaloz Koyu) yüzme molası verilen yerlerden değil. Labirenti andıran bu koy Kekova Adası’nın saklı cennetlerinden. Şayet fırsat yaratabilirseniz bir tekne kiralayarak kendiniz gidin bu koya.

Tekne turlarında Kaleköy’e mutlaka uğranıyor, Simena kentinin kalıntıları gezilip kaleye çıkılıyor. Burada da duruma göre yüzme molası verilebiliyor.

Hamidiye Koyu ise Kaleköy’ün doğusunda yer alan yakın mesafedeki yüzme molaları için ideal koylardan biridir. Hamidiye’nin tarihi bir öyküsü de vardır. 1903 yılında Osmanlı donanmasında yerini alan Hamidiye Kruvazörü, 1912’de Balkan Savaşları’nın patlak vermesiyle Rauf Orbay’ın (Hüseyin Rauf Bey) komutasında göreve başlamıştır. Önce Karadeniz’de ardından Ege Denizi’nde görev alan Hamidiye, düşman gemilerine karşı büyük mücadeleler vermiştir.

Beyrut’tan Ege Denizi’ne dönüşü sırasında ise 25-26 Şubat 1913 senesinde bu koyda mola vermiştir. Rauf Orbay komutasındaki Hamidiye iki gün bu koyda dinlenip düşman gemilerini atlatmayı başarmıştır. Koyun yüksekliği sayesinde Hamidiye’nin direkleri gözükmemiş ve düşman gemileri burada Türk kruvazörünün gizlendiğini anlayamamıştır.

İşte bu koya Balkan Savaşları sırasında yaşanan bu olaydan dolayı “Hamidiye Koyu” denmiştir. O gün kruvazördeki askerlerin karadaki bir taşın üzerinde boyadığı al bayrağımız bugün de görünmektedir ve gururla gelenleri selamlamaktadır.

2010 senesinde bu koya 2 adet şükran levhası asılmıştır. Rauf Orbay ve askerleri anısına dikilen levhalarda Hamidiye gemisinin tarihçesi ve Rauf Orbay’ın resmi yer almaktadır. Bu koyda verilecek yüzme molasında hem gurur dolu hem de keyifli dakikalar geçiriyorsunuz.

Civarda Gidebileceğiniz Yerler

Aperlai Antik Kenti: Sıçak Yarımadası’nın kıyısında kurulu, depremden nasibini almış su içinde kalan yapıları ile ünlü yerleşim. Üçağız’ın batısında kalıyor fakat karadan ulaşım yok buraya. Sadece denizden varabileceğiniz koy hem çok sakin hem de çok otantik. Likya yürüyüş yolunun tam ortasından geçtiği yerleşim doğa ile baş başa kalacağınız bir yer. Konaklama imkanı da var. Burada yer alan tek pansiyon The Purple House.Vaktiniz doğrultusunda buraya gitmenizi ve huzura yelken açmanızı da öneririz.

Koyun diğer tarafında ise Yörük Ramazan’ın işletmesi yer alıyor. Küçük ama yürüyüş yolu üzerinde bulunan ve odun ateşinde pişirdiği balık-patates kızartması ile iştahları kabartan Ramazan Bey gelenleri aç döndürmüyor. Yine burada yer alan Aperlai Restaurant-Pansiyon da gelenlerin memnun ayrıldığı işletme.

Gökkaya Koyu: Bazı tekne turlarının öğle yemeği molası verdiği koydur. Denizi muhteşem doğası harika olan bu koy rüzgara kapalı olmasından dolayı da sıkça tercih edilir. Gündüzü muhteşem gecesi ise sessiz ve huzur verici. Konaklamalı tekne turlarında tercih edilen koylardan.

Korsan Mağarası: Bölgenin en popüler olan mola yerlerinden biridir. Yandan bakıldığında girişinin kalp şekline benzediği mağaraya tekneler girebildiği kadar giriyor. Daha önce korsanlar tarafından kullanıldığı düşünülen mağaraya o yüzden Korsan Mağarası denmiştir. Kekova’ya gelip de görmeniz gereken yerlerden birisi de bu koy.

Sakaltutan Koyu: Sakaltutan ise çok bilinen ya da duyulan koylardan değil. Fakat denizi ve sakinliği ile gelenlerin müptelası olduğu koy. Özel bir tekne turu planlarsanız bu koy da dahil edilebilir.

Kekova’da Yeme-İçme ve Konaklama

Peki Kekova’da ne yenir, nerede kalınır?

İlk baştan söylediğimiz gibi Kekova bölgesi çok lüks otel ya da restoranlarla dolu değil. Sade, küçük pansiyonların ve butik otellerin yer aldığı bölgede Üçağız Köyü pansiyonları Kaleköy’e göre biraz daha ucuz. Şayet Kaleköy’de kalmak isterseniz fiyatların Üçağız’a kıyasla daha yüksek olduğunu belirtelim.

Üçağız Köyü’nde hem yemek hem de konaklama imkanı sunan mekanlardan biri İbrahim Restaurant’tır. Burası bir aile işletmesi ve restoranda günlük taze balık, karides, kalamar ve dahasını bulacaksınız. Yöresel tatlarında bulunduğu restoranın sahibi İbrahim Bey aynı zamanda Baba Veli Pansiyon’un işletmecisi. Dilerseniz konaklama için burayı tercih edebilirsiniz.

Koç Pansiyon ise Üçağız’ın yine en ideal pansiyonlarından. Cennet Pansiyon, Kekova Pansiyon da tavsiye edilecekler arasında.

Üçağız’daki Kordon Restaurant’ı da deneyin derim. Üst kattaki Kekova manzarası eşliğinde güzel bir akşam yemeği için ideal mekanlardan.

Kaleköy’de konaklamak isterseniz Kale Pansiyon ve restaurantı da tercih edilebilir. Konumu güzel deniz kıyısında Kale Pansiyon.

Ankh Pansiyon ve Restaurantı da en doğru tercihlerden biri olacaktır. Odaları temiz, düzgün, otelin konumu ideal. Üstelik kendi yaptıkları orjinal meyveli dondurmaları da çok lezzetli. Zaten konaklama yapmasanız bile Ankh Kafe’de mutlaka oturup keyif yapın ve dondurmalarının tadına bakın derim.

Kekova’yı gerçekten yaşamak için en azından 3-5 gün lazım. Etrafta var olan daha nice eşsiz tertemiz koyları, tarihi, kültürü, doğası ve sakinliği ile burası hayata mola vermek isteyenler için doğru adres.

Eğlenceli ve hareketli bir tatil arayanlara burada yer yok. Burada huzur var, sükunet var, gönlünüzü mest edecek koylar var, kadim Likyalılar’ın izleri, koca bir tarih ve gökyüzü var. Siz yeter ki o gökyüzünün altında kendinize bir yer bulmak isteyin. Batık Şehir Kekova sizi tüm inceliğiyle kucaklayacak.

Batık Şehrin İzinde, kalan ömrünüze bir unutulmaz anı daha eklemek için geç değil...

Seyahatleriniz RehberName tadında olsun...

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.