Arslantepe Höyüğü: Devletin ve Kentleşmenin Doğduğu Yer

Arslantepe Höyüğü: Devlet ve Kentleşmenin Doğduğu Yer

Arslantepe Höyüğü nerede? Arslantepe’nin tarihi süreç içindeki önemi nedir? Neden devlet ve kentleşmenin doğduğu yerdir? Arslantepe’de hangi kültürler tespit edildi? 

Kadim Anadolu tarihi açısından çok önemli bir önemli bir yere sahip olan Arslantepe Ören Yeri, Malatya'nın Battalgazi sınırları içinde yer alır. Bilinen kültürel katmanı 30 metre yükseklikte olan bir höyüktür. M.Ö. 5. binden M.S. 11. yüzyıla kadar aralıksız yaşam alanı olarak kullanılan bu höyük, M.S 5. ve 6.yüzyılda bir Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu köyü olarak da yerleşime tabii olduğu yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. Yüzeyde de yine bu döneme ait olduğu bilinen bir nekropolis bulunmaktadır.

Fotoğraf: Ahmet Hanlıoğlu

Arslantepe adını, M.Ö. 1. yüzyılda sarayın girişine yapılı taş malzemeden yontulmuş bir aslan heykelinden alır.

Arslantepe Kazıları

Arslantepe’de yapılan ilk arkeolojik kazılar, 1932 ile 1939 yılları arasında Delaporte adlı arkeolog tarafından başlatılır. Başlangıçta, Hitit kalıntılarının ortaya çıkartılmasına yönelik kazılar yapılır. Bu ilk kazılardan sonra 1947 ve 1948 yılları arasında Schaller'in kazı başkanlığında Arslantepe Höyüğü’nün tarihsel tüm tabakalarını belirlemek amacıyla 2. dönem kazıları başlatılır.

Fotoğraf: Ahmet Hanlıoğlu

1961'de epigrafik (yazıbilim) buluntular elde etmek amacıyla Pavra Üniversitesi’nden P. Merrige tarafından başlatılan arkeolojik çalışmalar, yeterince bulgu elde edilmeyince 1963 yılında S. Puglisi başkanlığına devredilmiştir. Daha sonra Palmieri’nin devam ettiği kazılara 1990 yılındaki ölümünden sonra La Spainza Üniversitesi adına M. Frangipane devam eder. Tüm bu gelişmeler sonucunda Arslantepe'deki kazı çalışmaları ortalama 38 yıldır kesintisiz sürmektedir.

Arslantepe’nin Tarihsel Süreci

Arslantepe Höyüğü'nün tarihsel süreci M.Ö. 5000-3900 yılları ile başlar. Katmanlardaki saptanan ilk yerleşkenin, Güney Mezopotamya kökenli bir halk olan Ubaid kültürüne ait bir topluluk olduğu belirlenmiştir.

Fotoğraf: Ahmet Hanlıoğlu

Höyük katmanlarında ortaya çıkan en belirgin özellik, yerleşkede kent toplumlarına özgü birçok mimari özelliğin oluşmaya başlaması ve kentleşmenin ortaya çıkışına zemin hazırlamasıdır. Bunun için kentleşmeye giden süreçte Arslantepe'nin önemli bir adım olduğu düşünülmektedir.

Ubaid yerleşkesi kültürü, Irak topraklarında ortaya çıkan tarım toplumu olması dolayısıyla şehirleşmenin ve merkezileşmenin öncüsü olarak kabul edilmektedir. Ubaid kültürü ihtiyacı olan maden ve kereste için Mezopotamya ile ticari bağlantıya geçmiştir. Gerçekleşen ticari ilişkilerin sonucunda Malatya Değirmendere bölgesi, Ubaid kültürünün öncü bir karakolu özelliği göstermektedir.

Fotoğraf: Ahmet Hanlıoğlu

Arslantepe ekolü yavaş yavaş dönen çömlekçi çark etkisi ile seramik alanında seri üretime geçmiş ve bununla beraber form ve boyutları standartlaştırmıştır.

Öncül kent döneminin ikinci kültür evresi M.Ö. 3900 -3100 yıllarına tarihlenen Uruk dönemidir. Ancak bu dönemde henüz bu topraklarda Uruk kültürü yansımaları görülmez.

Çoğunlukla lokal kültürlere ait niteliklerin ortaya çıktığı bu süreçte öncelikle madencilik özelinde yüksek düzeyde teknoloji ve uzmanlaşma görülür.

Bu dönemde bakır üretimi devam ederken, Arslantepe yerleşkesinde ekonomik ve politik yönetimin merkezileştirilmesinin göstergesi olan büyük bir kamu yapısı (tapınak) meydana çıkarılmıştır.

Arslantepe yerleşkesinde M.Ö. 4 bin yılın ilk yarısında hiçbir şekilde Mezopotamya ile benzeşmeyen yerel ücretsiz insan gücüyle ürünün toplanıp yeniden bölüşümüne bağlı idari kontrole benzeyen bir merkezi yönetim vardır.

Fotoğraf: Ahmet Hanlıoğlu

Ayrıca Arslantepe dönemine göre ileri düzeyde gelişmiş bir maden teknolojisi ve uzmanlaşılmış alaşım ve ergitme denemeleri yapıldığı görülmektedir. Öte yandan yerleşkede kurşun filizinden gümüş çıkarıldığını gösteren kurşun artıkları ve doğal kurşun oksit türleri de bulunmaktadır.

Çok katmanlı höyükte üst seviye uzmanlığın ortaya çıktığı bir diğer alan da seramik üretimidir. Burada hızlı çark sayesinde seramik üretimi serileşmiş ve bazı formların yapıldığı ortaya çıkartılmıştır.

Kazılardan elde edilen diğer ilginç bulgu ise sosyolojik bağlamdadır. O dönem insanlarının bireysel çıkarları ile aşırı talepleri tahminen zamanla daha karşılanamaz hale gelen merkezi otoritenin çıkarlarıyla çatışma haline girer. Bu da çözülmesi zor çatışmalara neden olup devlete benzeyen merkezi sistemin mutlak çöküşüne yol açmaya başlar.

Bu çatışmalar nedeniyle Arslantepe yerleşkesinin bu katmanı, ortalama M.Ö. 3200 civarında tekrar inşa edilemeyecek şekilde içinde merkezi yönetim sarayını da kapsayan büyük bir yangınla sona erdi.

Fotoğraf: Ahmet Hanlıoğlu

M.Ö. 4 binin sonu ile M.Ö 3. bin yıla geçiş dönemi ile ilişkili olarak ortaya çıkartılan arkeolojik bilgiler saray yapısının bir yangınla yıkılmasıyla Arslantepe'deki sistemin kesin olarak çöküşünden sonra göçebe insan toplulukları yıkıntıların üzerinde mevsimlik olarak yerleşirler. Bu da Arslantepe toplumunun siyasi ve ekonomik yapısının alt üst olduğunu gösteriyor.

M.Ö. 3000 yılı sonrası ITÇ döneminde Arslantepe yerleşkesinde Transkafkasya topluluklarının varlığı kendini göstermeye başlar. Özellikle bu döneme ait katmanlarda cüruf ve pota kalıntıları da ortaya çıkartılmıştır. Bu nedenle Arslantepe yerleşimlerinin maden üretimi noktasında önemli deneysel aşamalardan geçtiğini belirtebiliriz. Özellikle bakır üzerinde denemeler yapıldığı ortaya çıkarılmıştır.

Bu süreçte maden nasıl işlenir noktasında deneyim aşamasında olan Arslantepe kültürü, özellikle arsenik-bakır alaşımı yapmayı başarmıştır. Arsenik bakırı güçlendirmekte ve de bakırın ergitilme işlem süresini azaltmaktadır. Bu çok önemli bir buluştur.

Fotoğraf: Ahmet Hanlıoğlu

Ayrıca İTÇ döneminde Arslantepe'nin konargöçer toplumlarla ilişkileri de çok güçlüdür. Bu katmanın en belirgin özelliği kilden yapılan kap altlıklarının sıklıkla görülmesidir. Transkafkasya kültürü, özellikle son dönemlerde yapılan araştırmalar neticesinde bu katmana ait dönem Erken Karaz Kültürü olarak da kabul edilmektedir. Bu katmandaki en belirgin kültürel noktalar taşınabilir at nalı ocaklar, siyah kırmızı açkılı seramik kaplardır.

Karaz çanak çömlek kültüründe bezeme açısından 3 ana tür ortaya çıkarılmıştır. Bunlar; kabartma bezeme , kazıma bezeme, oluk baskı bezemedir. Ayrıca bu kültürün en çok bilinen karakteristik örneklerinden diğeri ise kap altlıklarıdır. Hafif iç bükey ve silindir biçimli gövde üzerine çanak yerleştirmek için kullanılan bu kap altlığının dış yüzü perdahlı ve kazıma tekniğinde yapılmış desenlere sahiptir.

Fotoğraf Kaynak: www.malatya.gov.tr/arslantepe-hoyugu

Kayseri sınırları içinde bulunan Asur yerleşkesinin, Kültepe'de söz edilen dönemlerde maden işleme yetkinliği yokken Arslantepe kültürü aynı süreçte madeni biçimlendirme ve ergitme tekniklerini geliştirmiştir.

Özellikle Transkafkasya çıkışlı ve de Mezopotamya tarzı seramik kalıntılarının bir arada ortaya çıkarılmış olması, iki kültürel katman arasındaki ilişkiyi belirginleştirmektedir. Ortaya çıkan bilgilere göre bu tarihsel katmanda, Kura - Aras kültürü ile Geç Uruk kültürlerine ait buluntuların neden bir arada bulunduğu ortaya çıkmaktadır.

Diğer önem taşıyan bilgi ise Arslantepe'nin günümüz teknolojisi ile yapılan koruyucu çatısı, yerleşkenin açık ve kapalı alanlarının tahmini yükseklikleri hesaplanarak inşa edilmiştir. Arslantepe kazılarında ortaya çıkarılan 4600 eser ise Malatya Müzesi depolarında korunmaktadır.

Arslantepe’de Kültürel ve Tarihsel Geçişler M.Ö. 5000-3500

Halaf Kültürü

Fotoğraf: Ahmet Hanlıoğlu

- Şehirleşmenin ve kentleşmenin ilk dönemidir.

- Halaf kültüründe belirgin bir yöntem olarak karakter kazanmaya başlayan mühür sanatı bu dönemde de vardır.

- Halaf kültürü bugün Suriye sınırlarında bulunan Tel Rıfat bölgesinde ortaya çıkmıştır.

- Burada yaşayanların yarı konargöçer bir toplum olduğu anlaşılmaktadır.

- Seramik yapımında çark sistemi yoktur.

- Halaf kültürünün özellikleri Pirot adlı höyükte görülür.

- Çocuklar yaşam alanlarının altına gömülmüştür.

- Duvar süslemeleri olarak baklava motifli desenler görülmüştür.

- Bu kültürel katmanın Mezopotamya'dan gelen bir halk tarafından ortadan kaldırıldığı düşünülmektedir.

Ubaid Kültürü

- Halaf kültüründe ortaya çıkan mühür kullanımı, Ubaid kültüründe hızlanmıştır.

- Yavaş yavaş çanak yapımı için çark sistemi gelişmiştir.

- İlk dini merkezler ortaya çıkmıştır. Sümer tapınaklarına öncülük etmiştir.

- Malatya Değirmendere adlı höyük, Ubaid kültürünün ileri karakoludur. Ubaid dönemine ait mühür örnekleri görülür.

- Damga ve silindir mühür örnekleri bulunmaktadır. Mühürlerde insan, hayvan ve geometrik şekiller bulunmaktadır.

- Merkezileşmenin ve kentleşmenin öncüsü olarak kabul edilmektedir.

- Bakır eritme ocakları kullanılmıştır. Madencilik alanında gelişmeler sağlanmıştır.

- Ubaid kültürünün Anadolu'ya bıraktığı en önemli iz duvar resimleridir. Kerpiç duvarlar üzerindeki sıvaya uygulanmış kırmızı boyalı duvar resimleri vardır. Fakat bu durum, Arslantepe'deki duvar resimleri için geçerli değildir ve halen tartışma konusudur.

- Açık renk seramikler ve yüksek ayaklı seramik kaplar bu kültürün yaygın özelliklerindendir.

Fotoğraf: Ahmet Hanlıoğlu

Uruk Kültürü

- Anadolu için Geç Kalkalotik Dönem olarak adlandırılan ve kentsel devrim çağı olarak bilinen bu dönemin belki de tüm temelleri bu dönemde atılmıştır.

- Adını Ur yakınlarındaki El Ubeyd Höyüğünden alan bu kültürü oluşturanlar büyük olasılıkla kuzey ve doğudaki dağlardan güneye inen ve kanallar açarak kuru tarımdan sulu tarıma geçen topluluklardır.

- Çanak, çömlek ve seramik yapımı amaçlı hızlı çark sistemi bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır.

- Kırmızı renkli seramik Ubaid, gri renkli seramik ise Uruk kültürüne ait olarak tanımlanır.

Arslantepe Yapıları ve Buluntular

Tapınak

Arslantepe'nin bilinen ilk yerleşimi olan Arslantepe VII katmanı, bölgesel çapta çok etkileyici bir lokal Kalkolitik Çağ kültürünü ortaya koymuştur. Elit mimarisi olarak nitelendirilen bu mimari kamusal nitelik içermektedir. Bu anıtsal nitelikte ortaya çıkan yapı iki uzun dikdörtgen planlı odalardan oluşan büyük bir yerleşkedir.

Arslantepe kazılarında VII’de gün ışığına çıkarılan diğer mimari birim ise dini ritüellerin uygulandığı anıtsal bir yapıdır. Taş ve kerpiçten yapılan bu mimari alana C tapınağı adı verilmiştir. Üç bölümden oluşan bu dinsel yapıda, ocaklar, kil sekiler yanında boya bezemeli süslemeler ve nişler bulunmuştur.

Bu katmanda Mezopotamya kültürüne ait olmayan başka bir yerel bir kültürün egemen olduğu düşünülmektedir. Dönemin çanak çömlek yapım tekniği, açık renk kil ile çark ile şekillendirilen çanak çömleklerden oluşmaktadır. Bu katın ardılı olan katmanlarda ise kültürel önemli değişimler kendini göstermektedir. Bu farklılıklar en çok kendini çanak çömlek formlarında kendini göstermektedir. VII katmanında belirginleşmeye başlayan kırmızı siyah açkılı ürünler bu katmanda daha net görülmeye başlar.

Bu çanak çömlek üretim tarzı yine Karaz kültürünün en önemli özelliğidir. Öte yandan Uruk kültürü de bu katmanda kendini gösterir.

Fotoğraf: Ahmet Hanlıoğlu

Arslantepe Saray Yapısı

M.Ö. 4000’de yani Kalkolitik Çağın son evresi olan VI A tabakasında yer alan devasa bir yapı birimi içinde batıdan doğuya eğimli teraslar üzerine imar edilmiş yapılar bulunmaktadır. Bu birimlerin değişik bölümlerinde farklı dini ritüellerin, ekonomik ve idari işleri yapıldığı tek bir yapı /yerleşke görülür.

Ancak bu yapılar Mezopotamya mimarisine aykırı şekilde biçimsel olarak da birbirlerine benzerler, tam tersi Anadolu geleneklerine uygun olarak koridor çevresinde yerleştirilmiş bu yaşam alanları birbiriyle yan yanadır. Sonuçta, mimari şekil olarak, yaşamsal ve kültürel nedenler düşünüldüğünde buranın bir saray olduğu kabul edilebilir.

Bu saray yapı biriminde iki tapınak bulunur, bu tapınaklar A tapınağı ve B tapınağı olarak adlandırılmışlardır.

A Tapınağı

A tapınağında seri üretilmiş çanak ve çömleklerin dışında madenciliğin geliştiğini gösteren zengin metal kalıntılar dönemin kültürel zenginliğini de göstermektedir.

Kazılarda ortaya çıkartılan metal buluntular, 22 parçadan oluşan arsenikli bronz yapımı krala ait silah ve takılardır.

Kılıçların üstündeki gümüş kakmalardan oluşan motifler, hem üretim tekniğindeki üst seviye teknolojiyi hem de farklı metallerin bir araya getirilme becerisini ortaya çıkarmıştır. Diğer bir nokta ise tüm bu ortaya çıkartılan buluntular tarihsel katmanın sosyoekonomik ve kültürel çevresinin de ne kadar geliştiğini bize göstermektedir.

A tapınağı daha çok burada yaşayan halkın dini törenlerini gerçekleştirdiği bir mimari birimdir.

A tapınağı B tapınağına göre daha küçük olmasına karşın oturma alanları daha çok yer kaplar. Tapınak içinde yapılan kazılarda çoğunlukla küçükbaş hayvan kalıntıları gün ışığına çıkartılmıştır.

Fotoğraf Kaynak: www.malatya.gov.tr/arslantepe-hoyugu

 B Tapınağı

B tapınağında ise dikdörtgen şeklindeki geometrik bir alana yine dikdörtgen formunda bir ocak ve heykel koyma alanı yer alır. Ayrıca tapınakta da birçok çanak ve çömlek de ortaya çıkarılmıştır.

B tapınağı elit kesimin dini törenlerini gerçekleştirdiği bir dini mekandır. Bu alanda çoğunlukla büyükbaş hayvan kalıntıları bulunmuştur.

Mühürler

Arslantepe yerleşkesi içerisinde ortaya çıkartılan mühürler, M.Ö. 3000-3300 yıllarına ait olan A kazı noktasındaki saray kalıntılarında, güneyde bulunan depo odası ve bu depo odalarının karşısında olan arşiv odalarında bulunmuştur. Arslantepe'de binlerce mühür baskısının incelenmesi sonrası 260’tan fazla farklı mühür belirlenmiştir.

Çoğunlukla damga mühür şeklinde kilden üretilmiş olan Arslantepe mühür baskılarının kullanım gerekçesi, daha çok yazının olmadığı dönemlerde günümüzdekine benzeyen muhasebe terminolojisi ile ilgilidir. Kayıt tutma, kayıt altına alma, mülkiyetin tespiti ve koruma işlemini gerçekleştirmek için kullanılmıştır.

Fotoğraf Kaynak: www.malatya.gov.tr/arslantepe-hoyugu

Arslantepe'de özellikle mal depolamak için yaşamsal birimler içinde farklı  alanlar belirlenmiştir. Malın kalitesini bozmayacak şekilde kral, bürokratlar, din adamları, diğer oturanların yaşam alanlarından farklı odalarda uygun koşullar oluşturulmuştur.

Ayrıca malların güvenli ve sistematik bir şekilde saklanması için bir kilit sistemi (açma kapama işleminin kontrol altına alınması, malın açılması durumunda yine yetkili bir kişi tarafından güvenli şekilde kapatılmasını sağlayan bir mühür sistemi) oluşturulmuştur.

Merkezi devlet otoritesini ve ticari kontrol mekanizmasını simgeleyen mühürlerin bazıları sadece birkaç vazo için kullanılırken, bazı mühürler birden çok kapı üzerinde bulunur. Bu da ikinci odanın üst düzey yetkilere sahip ve sarayın önemli birimlerini denetleyen birinci sınıf memur niteliğine sahip kişiler olduğunu bize göstermektedir.

Ürün paylaşım işlemlerinde ise değişik boyutlarda olduğu belirlenen ve ölçü birimi olarak kullanıldığı anlaşılmış olan çömlekler üretilmiştir.

Bu kilden yapılan mühürlerin birbirinden farklı gıda maddelerinin depolanması için kullanılan seramik küplerin, kumaş çuvalların ve ağaç dallarından yapılmış sepetlerin ağızlarını iple bağladıktan sonra koruma amaçlı mühürlenmesinde kullanıldığı düşünülmektedir.

Fotoğraf Kaynak: www.malatya.gov.tr/arslantepe-hoyugu

Kilden yapılan mühür baskıların kullanıldığı yerler;

-Depo kapıları

-Saray yapısındaki seramik kapların ağızları

-Ahşaptan yapılmış saklama kapları

-Ağaç dallarından yapılmış saklama kapları.

Mühürler, bir kişiden daha çok aynı topluluklara ait aileleri de temsil etmektedir.

Bu sonuca varılmasının nedeni, kazılarda açılan her mezarda öznel bir mühür bulunmamasıdır. Bu sebeple mühürler aile bireylerinden sadece biriyle gömülme fikrini ortaya çıkarmıştır. Arslantepe'de ortaya çıkartılan mühür baskıların boyutları genellikle 3 ile 15 cm arasındadır. Tasarlanan mühürlerin biçimleri silindir, kare ve yuvarlaktır.

Fotoğraf: Ahmet Hanlıoğlu

Mühürlerde işlenen şekillerin dişi kalıp sisteminde hazırlandığı ve baskıdan daha net çıkmaları için itina ile kalıp içlerinin oyulduğu gözlemlenmiştir.

Mühür üzerindeki sembollerde kompozisyon olarak özellikle Mezopotamya'nın birçok noktasında çok yaygın bir figür olan birbirlerine karşıt konumda hayvanlar görülür. Fakat bu hayvan figürleri Mezopotamya örneklerinde olduğu gibi sırt sırta değil, ancak bacak bacağa ters şekilde betimlenmiştir.

Aynı biçimde Mezopotamya'da silindir mühürlerde çok kullanılan çuval ve küp taşıyıcıları figürleri, Arslantepe'de karşımıza mühür olarak çıkar. Az sayıda silindir mühürlerde ise genellikle hayvanlı sahneler kullanılmıştır. Tek bir örnek dışında öyküsel hiçbir sahneye rastlanmamıştır.

Kral Mezarı

Arslantepe'de yapılan kazılar esnasında M.Ö. 3000'li yılların başında yaşamış olan bir krala ait soylu mezarı ortaya çıkarılmıştır. Taş bir sandık mezar içinde ortaya çıkartılan bu kral mezarı, şu ana kadar Anadolu'da ortaya çıkarılan en eski kral mezarıdır.

Büyük bir çukurun içinde, yassı taş plakaların dik şekilde konulması ile inşa edilmiş olan mezarın üstü yekpare bir taş ile kapatılmıştır. Anıt mezarın içinde çok uzun boylu, başında bakır gümüş karışımından yapılmış bir diadem ile birlikte gömülmüş olan bir erkek iskeleti (kral) bulunmuştur.

Fotoğraf: Ahmet Hanlıoğlu

Bulunan objeler içerisinde çok sayıda bakır mızrak ucu, kılıç, balta, hançerler, bilezik, kemer uçlarında ikili ve dörtlü spiraller bulunan kraliyet simgesi süs iğneleri, boncuk ve kolyelerden oluşan takılar ve yüksek ünvana ait kalıntılar olduğu düşünülmektedir.

Mezopotamya tarzı çömlekler ile Transkafkasya kökenli kırmızı siyah çanak çömleklerin mezar içinde birlikte bulunması iki katman arasındaki kültürel ilişkiyi de kanıtlamaktadır.

5 metre çapında, 110 metre derinliğinde bir alana gömülü olarak gün ışığına çıkartılan bu mezar içinde uzun boylu yetişkin bir erkeğe ait iskelet bulunmuştur. Yanında ise ölü hediyesi olarak 65 metal nesne, 14 adet çark yapımı kap, 1 çanak, 1 gümüş, altın, kaya kristali ve akik taşından yapılmış çok sayıda boncuk ele geçirilmiştir.

Ayrıca mezarı örten taş levhaların üzerinde tahminen ölüye kurban edilmiş, yaşları 12 ile 18 yaşları arasında değişen 4 gencin iskeleti de bulunmuştur.

Kral mezarının etrafında bulunan ve ölüye kurban edilmiş olan 2 cesedin başlarının arkasından vurularak öldürüldüğü anlaşılmıştır.

İki gencin kafasında bakır gümüş alaşımı üzerinde gümüş saç spiralleri olan kaliteli bir kumaş bulunmuştur. Omuzlarında bakır iğneler bulunması nedeniyle bu gençlerin soylu bir sınıfa ait olabileceği düşünülmektedir.

Duvar Resimleri

Fotoğraf: Ahmet Hanlıoğlu

Saray olarak betimlenen mimari yapının merkezinde bulunan bir odada, yüksek bir eşikten girilen kapının iki yanındaki duvarların dışa bakan her iki yüzeyindeki resimlerde stilize birer insan figürü yer almaktadır.

Aşı boyası ile boyalı Şamani desenlere sahip bu insan figürleri, bu görünümleriyle kapının iki yanında koruyucu biçiminde betimlenmiş olabilirler.

Sıva üstü yapılan bu sanatsal motifler, M.Ö. 4000’li yıllara tarihlenmektedir.

Üçgen bir surat, göz boşluklarındaki siyah göz bebekleri, uzun kabarık saçları olan insan figürlerinin sakallı da oldukları söylenebilir. Vücutları az gelişmiş olarak betimlenmiş olup her iki ellerinde eğik olarak bir asa tuttukları görülmektedir.

Sağdakinin tuttuğu asalar dört dişli bir yaba görünümündedir. Kolçakları ve arkalığı olan yüksek, geniş, dikdörtgen bir tahtta oturmaktadır. Çok ileri bir resim tekniği olarak resimlerdeki tahtların 4 bacağının da gösterilmiş olması dönemin sanatsal özelliklerinin çok ötesidir.

Saban ve Öküz Bezemesi

Arslantepe 'de bulunan saray yapısında sıva üstüne yapılmış olarak ortaya çıkartılan saban ve öküz bezemesi, M.Ö. 4000'li yıllara tarihlenmektedir. Yapılan yenileme çalışmalarına göre bu resimde bir kağnı ve onu süren bir insan figürü betimlenmektedir.

Arslantepe UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde

Arslantepe Höyüğü, 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yerini aldı. Daha sonra asil listeye dahil edilebilme koşulu olan Dünya Miras Komitesi’nin belirlediği kriterlerden üçüne sahip olduğu belirlenmiştir.

Fotoğraf Kaynak: www.malatya.gov.tr/arslantepe-hoyugu

Açıklanan bu UNESCO kriterleri şunlardır:

1 - Arslantepe'nin M.Ö. 4000 yıllarında Doğu Anadolu ve Mezopotamya topluluklarına ait bir devlet yapısına sahip olması. Bununla beraber çoklu kültürel ve sosyal değerlerin birbirleri ile alışverişinin hiyerarşik bir sosyal tabakalaşmaya dayalı, yeni, sosyal ve politik bir sistemi beraberinde getirdiği ve bu güçlü ilişkilerin anıtsal mimari yönetim teknolojileri ve sanatsal temsil gücü (ikonografi).

2- Yaşayan ve yok olan bir kültür geleneğinin veya uygarlığın istisnai ender rastlanan temsilcisi olması. Bu kriter kapsamında Dünya Miras Komitesi, Arslantepe'nin Yakın Doğu’daki ilk devlet toplumu olarak bilinen Uruk medeniyeti ile ilişkisi olması, özgün değerinin bir kanıtı olarak değerlendirilmektedir. Saray kazıları sonucunda elde edilen bulgular kapsamında sarayın tamamının (Institu) yerinde korunması, seçkin sınıf hayatının ve faaliyetlerinin detaylı olarak açıklanmasına olanak tanımaktadır. Bu da ekonomiyi kontrol eden merkezi bir hükümetin olması gibi antropolojik ve tarihsel özellikleri bakımından insan toplumunda erken gelişmeler tarihinde yeni bir sayfa yazılabileceğini göstermektedir.

Fotoğraf: Ahmet Hanlıoğlu

3- Arslantepe saray kompleksinin anıtsal yerel mimarisinin eşsiz bir değer olarak kabul edilmesinin iki nedeni olduğu belirtilmiştir.

Bunlardan ilki; M.Ö. 3000 yılına tarihlenen Suriye ve Mezopotamya bölgesinde iyi bilinen kamusal saraylardan en erken örneği olmasıdır. Ekonomik ve idari kontrole dayalı laik düzende duvarlar orijinal beyaz sıva ve duvar resimleri ile birlikte oldukça iyi korunmuştur. Bu yapısı ile eşsiz ve olağanüstü değere sahip olduğu anlaşılmıştır. İkincisi ise; belirtilen özellikler ile içinde yer alan yapılarıyla Arslantepe Höyüğü insanlık tarihinin önemli bir bölümünü anlatan, insanlık gelişiminin önemli aşamalarını yerinde belgeleyen bu anlamda Dünya’daki en özgün ve tek alandır.

Kaynaklar

Burney C.A -1958 - Eastern Anatolia In Chalcolotic And Bronze Age   A.S 157 - 209

Palmieri A -1969 - Arslantepe ( Malatya ) 

Pehlivan M -1984 - En eski Çağlardan Urartu'nun yıkılışına kadar Anadolu - Atatürk Üniversitesi Doktora Tezi

Yaylalı S -2007 - Doğu Anadolu'da Erken Tunç Çağı Kültürleri - Atatürk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü 

Pehlivan M -1990 - Karaz Kültürü ve Hurriler -Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Sayı 1. Cilt Van 

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.