Didyma (Didim) Apollon Tapınağı nerededir? Apollon Tapınağı kim tarafından neden inşa edildi? Didim Apollon Tapınağı ne amaçla kullanıldı? Kehanetler nasıl yapılıyordu?
Defalarca talana ve yıkıma uğramış, defalarca yeniden inşa edilmiş ama maalesef asla bitirilememiş bir yapının öyküsüdür bu… Buna rağmen Anadolu’nun en büyük, antik dünyanın ise Delphi’den sonra ikinci büyük kehanet merkezi olmayı başarmış bir tapınaktan söz etmekteyiz. Didyma Apollon Tapınağı...
Didyma - İkiz Tanrılar Apollon ve Artemis
Didyma, kelime olarak “ikizler” manasına gelmektedir. Bilerek ve özellikle verilmiş bir isimdir bu… İkiz tanrılar “Apollon” ve “Artemis” başroldedir buralarda. Didyma’ya gelindiğinde, burada sadece Leto’nun ve Zeus’un oğlu, tıbbı insanlara öğreten, iyileştirici, asla yalan söylemeyen, dört atlı arabası ile her gün gökyüzünü bir uçtan bir uca dolaşıp gece ve gündüzün olmasını sağlayan, nasihatçı, ışığın ve gerçeğin tanrısı Apollon’dan bahsetmek yetmez.
Mutlaka yine Zeus ile Leto’nun kızı, lekesizliğin ve el değmemişliğin sembolü, vahşi hayvanların ve avcıların koruyucusu, denizcilerin yol göstereni, gençlerin manevi geliştiricisi Artemis’ten de bahsetmek gereklidir. Her ikisi de gümüş oklar atarlar. Birisi güneşin diğeri ayın ışıklarını sembolize eder. Artemis, Apollon’dan bir gün önce doğmuş ve Apollon’un doğumunda annesi Leto’ya yardımcı olmuş, onun doğum esnasında çektiği acıları görünce asla evlenmemeye ve bakire kalmaya yemin etmiştir.
Apollon müziği ve sanatı sever, müzisyen ve sanatçılar için ilham kaynağıdır. Ama antik dünya, kendisinin nasihatçı tarafını daha ön planda tutarak onu kehanetin tanrısı ilan etmiştir.
Rahipler ve Kehanet
Bir antik yerleşimde Apollon adına tapınağa rastlarsanız, bilin ki orada kehanet söz konusudur. Evet her yer kehanet merkezi değildir elbette ama bazı kentler Apollon adına tapınaklar inşa ederek ışığın ve gerçeğin tanrısını onurlandırmak suretiyle onun kehanetine nail olmak adına lokal kehanet merkezleri olmuştur. Geleceği ile ilgili bilgileri öğrenmek isteyen kişi, tapınağa hediyeler bırakır ve beraberinde bir koç ya da boğa getirirdi. Bu hayvan, tanrıya kurban edilir ve kanı bir kapta toplanırdı. Bu kaba bakan rahipler gelecek ile ilgili olarak sadece dinleyen kişi tarafından yorumlanabilecek sözler söylerdi. Bazen de transa geçercesine bir görünüm sergiler ve kontrolünde olmayan hareketlerde bulunurlardı. Bu hareketler, gelen kişileri fazlasıyla etkiler ve onlara inanıp mutlaka ama mutlaka yorumlar yapmalarına sebep olurdu. Örneğin Efes’in kuruluşu için balık ve yaban domuzunun yol göstermesi veya İstanbul’un körler ülkesinin karşısında kurulacağının söylenmesi…
Bazen de tamamiyle yanlış anlaşılacak şeyler de söylenmiştir bu rahipler tarafından. Mesela Lidya Kralı Kroisos’a bir ırmağın geçilmesi ile büyük bir imparatorluğun yok olacağından bahsedilmişti. Ama zaferi onun kazanacağını söylememişlerdi. Nitekim bu zafer Kroisos’a ait değil Pers Kralı Kyros’a aitti. Son yapılan araştırmalar ile bu trans halinin fazlasıyla rahatlatıcı maddeler ile sağlanabileceği konusunda arkeologlar ve tarihçiler birleşmişlerdir. Özellikle defne yaprağının bu konuda ciddi bir etkisi vardır ki defne, Apollon ile özdeşleştirilmiş bir bitkidir.
Rahipler ellerindeki asaların tanrılar tarafından kendilerine verildiğine inanır ve inandırırlardı. Asanın her hareketinin rahipler aracılığı ile tanrının yaptığı düşünülürdü. Tapınaklara, tanrı hizmetkarları olan rahipler dışında kimse giremezdi. Çünkü tapınak ölümsüze ait olduğu için ölümlünün buraya girmesi uygun değildi. Sadece kana bakarak değil, hayvanların iç organlarına bakarak, kuşların uçuşunu izleyerek, sunak üzerinde kurban etinin yakılması ile oluşacak dumandan şekiller benzeterek de “yuvarlak kelimeler ile” yorum yapmaya açık kehanetlerde bulunurdu bu rahipler.
Didyma (Didim) Apollon Tapınağı'nın Hikayesi
Aydın sınırları içinde bulunan Didim, şu anda Türkiye’nin önde giden turistik merkezlerinden bir tanesidir. Deniz – güneş – kum üçlemesinin yanı sıra kültürü ile de ön plana çıkan bir yerdir. İşte şimdiki Didim’in bulunduğu yerler bir zamanlar çobanların sürülerini otlattıkları geniş topraklardı. Bu çobanlar gündelik hayatlarını son derece sakin ve monoton bir şekilde geçirirlerdi. Fakat aralarından bir tanesi kutsal gerçeklik diye tabir ettiği dünya düzenini anlamak ve öğrenebilmek için hep tanrılara yakarırdı. Onun bu halini gören Apollon, Branchos isimli bu çobana kayıtsız kalmadı. Ona Olimpos’un (Olympos) ve bu dünyanın gerçekleri ile birlikte kehanetin sırlarını da öğretti. Branchos ise bu lütufu karşılıksız bırakmama adına Apollon Tapınağı’nı buraya inşa etmeye başladı.
Apollon Tapınağı, çok da bilimsel olmayan verilere dayanılmak suretiyle ilk olarak M.Ö. 6.yy’da yapılmaya başladı demek çok da yanlış olmayacak. Bakıldığında Antik Çağın 7 harikasından birisi olan Efes’teki Artemis Tapınağı ve yine Artemis’e atfedilen, Korfu Adası’nda inşa edilen bir diğer tapınak, Sardes kentindeki Artemis Tapınağı hep M.Ö. 6.yy’da inşa edilmiştir. Ama Apollon Tapınağı için sürekli yağma ve talan görmüştür diye daha önce de belirtmiştik. Bu yüzden bu tapınağın inşası ve hatlarının şekil alması daha çok Büyük İskender dönemine rastlar.
Pers Kralı Kyros ile başlayan Xerxes ile devam eden tapınak yağması, tapınağın kehanet dünyasında önemini kazanamamasına sebeptir. Fakat İskender, her sefer sonrasında tapınaktan alınanları geri göndermiş ve bu sayede tapınak Anadolu’nun en büyük kehanet merkezi olma yolunda emin adımlarla ilerlemiştir.
Antik dünyada Apollon Tapınağı ismi, Delphi Tapınağı ile yan yana kullanılmaya başlanmış ve bu sayede tapınak her geçen gün ününe ün katmıştır. Görkemi ile herkesi etkileyen bu yapının etrafında adeta küçük bir köy oluşmuştur. Gelen kişilerin kalabileceği pansiyonlar, eksiklerini giderebilecekleri küçük dükkanlar vs… Tıpkı bugünkü gibi… Fakat gerek depremler gerekse savaşlar tapınak inşasını hep geciktirmiş ve bir türlü bitirilememesine neden olmuştur.
Milet kentinden buraya kadar yaklaşık 17 km.’lik bir kutsal yol yapılmıştı. Yolun genişliği araziye göre 5 ile 7 metre arası değişiyordu. Milet’ten çıkışta yolun iki tarafında rahip ve bazı hayvanların heykelleri bulunuyordu. Branchid Rahipleri, kuğular, atmacalar… Genelde deniz kenarından gelen bu kutsal yol, kehanete giden yoldu. Gerçekliğin su yüzüne çıkacağı, sırların anlaşılabileceği, geleceğin öğrenileceği kutsal mahale giden kutsal yol…
Tapınak o kadar büyüktü ki, biraz da bu yüzden tamamlanamadı demek doğru olur. 25 m’den yüksek duvarlar, tapınağın üstünün kapatılamayacağı anlamına geliyordu. O yüzden üçüncü kısım diye adlandırdığımız “Naos” bölümü hep açık kalmıştır. Genelde tapınaklarda Naos’a giden yol tek iken, bu tapınakta 2 ayrı tünel şeklinde yapılmıştır.
“Opistodomos” adını verdiğimiz ilk giriş kısmı, merdivenler ile yükseltilmiştir ama bizi burada en çok etkileyen şey, yaklaşık 19 metre boyundaki mermer sütunlardır. Bu sütunlar yaklaşık 70 ton ağırlığındadır. Her birininin maliyeti, burada çalışan bir işçinin 55 yıllık kazancı kadardır. O yüzden buradaki sütunlar için “Her biri bir insan yaşamı kadardır.” diye bir ifade kullanılır. “Stilobat” adını verdiğimiz Naos’u çevreleyen alandaki sütunlar yaklaşık 22 metre yüksekliğindedir. Bu yükseklik, bu büyüklük, bu azamet gelen herkesi derinden etkilemiş ve buraya gelenler sayesinde tapınak dilden dile dolaşmıştır.
Didyma Apollon Tapınağı Neden Önemini Kaybetti?
Fakat Romalı imparator “Theodosius” kendisini Hristiyanlığın koruyucusu ilan ettiğinde tüm tapınaklara savaş açmış ve bu mimari şaheserlerin artık kullanılmayacağını, çevresinde yapılan şenliklerin ve ayinlerin tamamen yasaklanacağını 385 yılındaki bir yasa ile duyuruyordu. 388’te Roma’nın doğu illerinde valiler bunu uygulamaya başladılar. 393’te olimpiyatlar da bitecekti. Pagan dünyasına ait ne kadar faaliyet varsa hepsi sona erecekti. Bu kararlar ile birlikte, Apollon Tapınağı da, bahçesinde oynanan tragedya gösterileri ile, Milet’ten gelen şenlik alayları ile, yanı başında bulunan küçük bir stadyumdaki spor gösterileri ile tarihe karışmıştır.
Didyma hiçbir zaman bir şehir olmamış hep kutsal bir mahal olarak tarih sayfalarında yerini almıştır. Anadolu’daki Pers yağması olmasaydı ve bu tapınaktaki “Branchid” rahipleri Orta Asya steplerine sürülmeseydi, o zaman Helen dünyası ile birlikte kehanet merkezi Atina Delphi’ye taşınmayacak, klasik çağın en büyük kehanet merkezi Didyma Apollon Tapınağı olarak kalacaktı.
Derler ki, eğer bu tapınak Efes’teki Artemis Tapınağı gibi bitirilebilseydi, o zaman antik çağ dünyasında 7 değil 8 harika olacaktı.
Profesyonel kokartlı rehberiniz ile Didim Apollon Tapınağı’nı ziyaret etmeyi unutmayın.
Seyahatleriniz RehberName tadında olsun...