Hierapolisli Epiktetos (Epictetus) Kimdir? (M.S. 50 – M.S. 135)

Hierapolisli Epiktetos Kimdir? (M.S. 50 – M.S. 135)

Hierapolisli Epiktetos (Epictetus) Kimdir? Özgür İnsan Üzerine Bir Şiir Hierapolisli Epiktetos (M.S. 50 – M.S. 135)

Hierapolis’te köle olarak doğmuş, hayatı boyunca alınıp satılarak ve sürgün yiyerek oradan oraya savrulmuş bir bilgedir Epiktetos. Bilindiği kadarıyla M.S. 50 yılında Roma’nın Küçük Asya’daki Frigya eyaletinde Hierapolis şehrinde dünyaya gelmiştir. Aillesinin kendisine verdiği gerçek isim bilinmemektedir. Epiktetos (ἐπίκτητος) takma adıdır ve Yunanca’da “elde edilmiş, kazanılmış” anlamına gelmektedir. Muhtemelen azatlı bir köle olduğu için bu ismi almıştır. Hayatının gençlik yıllarını Roma’da geriye kalan kısmını Yunanistan’nın Nicopolis şehrinde geçirmiştir.

Roma’da Epaphroditos tarafından satın alınmış ve gençliğinde ona hizmet etmiştir. Epaphroditos’ta İmparator Nero’nun sekreterliğini yapmış ve sonradan azat edilmiş bir köledir. Özgürlüğü verildikten sonra Epaphroditos Roma’nın zengin ve itibarlı bir vatandaşı haline gelir. Epaphroditos kendisine köle olarak Hierapolis’li Epiktetos’u seçer. Epiktetos efendisine hizmet ettiği yıllarda Stoacı filozof Musonius Rufus’tan felsefe dersleri alır. Aldığı bu eğitim onu itibarlı bir insan haline getirir. Erken Hristiyanlık dönemi yazarlarından Aziz Origenes’e göre Epahroditos kasıtlı olarak Epiktetos’un bacağını kırarak onu sakat bırakmıştır. Epiktetos ise “kadere razı olma” (Lat. amor fati) düşüncesine bağlılığından dolayı bu duruma aldırış etmemiştir.

Epiktetos İmparator Nero’nun M.S. 68’de vafat etmesi üzerine azat olmuştur. Serbest kaldığı bu dönemde Roma’da felsefe dersleri vermiştir. En önemli öğrencisi Nicomedia’lı (İzmit) Arrianus (Lucius Flavius Arrianus)’tur. Epiktetos herhangi bir yazılı eser bırakmamış olmasına karşın öğrencisi Arrian, Epiktetos’un prensip ve düşüncelerini “Epiktetos, Düşünceler ve Söylevler” isimli kitap ile yayınlamıştır.

Arrian hocası Epiktetos’un çok güçlü bir konuşmacı (hatip) olduğunu söyler. Öyle ki Karşısındaki kişinin hissetmesini istediği duyguları tam bir netlik ile hissettirebilirdi.” diye anlatmaktadır. M.S. 93 yılında İmprator Domitian bütün filozofları Roma’dan sürgün edince Epiktetos Tuna Nehri kenarındaki Nicopolis’e (bugünkü Niğbolu’ya) gelerek bir felsefe okulu kurmuştur. Ömrünün son yıllarına doğru İmparator Hadrian’a danışmanlık yapmış, Miladi 135 yıllarında vefat etmiştir.

Stoacı felsefe gereği hayatı basitlik içinde geçmiş ve son derece kısıtlı mal varlığıyla yaşamıştır. Bütün hayatı boyunca yalnız yaşayan Epitetos hayatının sonuna doğru ölmek üzere olan bir kız çocuğunu evlatlık edinerek onunla yaşamını sürdürmüştür. Vefatından sonra Epiktetos’a hayranlık duyan bir zengin 3000 drahmi karşılığında Epiktetos’un kullandığı kandili satın almıştır.

Stoik Düşünce Ekolü

Stoacı düşünce okulu Kıbrıs’lı filozof Zenon (d. 334 – ö. 262) tarafından Atina’da kurulumuştur. Stoa antik kentlerde üzeri gölgelikli kaldırımlara verilen özel addır. Stoa kelimesi Türkçe’ye revak olarak geçmiştir. Stoacı filozoflar antik şehirlerde revaklar altında konuşmalar ve dersler verdikleri için bu ismi almışlardır. Stoacılara göre eğitim zorunlu olmamalı ilgi duyan ve kabiliyeti olanlar dersleri dinlemelidir. Bu yüzden stoalarda açık konuşmalar yapan stoacı filozoflar kendilerine dinleyici buluyorlar ve stoa prensiplerine adanmış olan kişileri öğrenci olarak seçiyorlardı.

Stoacı düşünce okulu Kinik felsefenin ahlaki fikirleri üzerine kurulmuş bir felsefedir. Kinizm antik çağda ortaya çıkan bir başka felsefe okuludur. Kinik antik Yunan dilinde “köpek gibi” anlamına gelmektedir. Kinik felsefeyi savunanlar doğa ile uyumlu ve son derece sade yaşantıları sebebiyle bu ismi almışlardır. Kinizm, Sofist Gorgias (M.Ö. 483 – M.Ö. 375)’ın ve daha sonra da Sokrates'in öğrencisi olan Antisthenes (M.Ö. 446 – M.Ö. 366)’in öğretisidir. Bu yüzden Kinizm, Sokratesçi okullardan biri olarak kabul edilir. Kinizm’in en temel prensibi mutluluğa ancak erdemle ulaşılabileceğini savunmasıdır. Bu erdemin dünyevi hazları yok saymakla mümkün olabileceğini söyler. Dünyevi hazlardan kastedilen şey ise mülk edinmek, aile sahibi olmak, gelenek ve göreneklere uyma zorunluluğu, din kuralları...vb. değer ve yargılardır. İşte bu değer ve yargılar yadsınabildiği sürece insanın mutlu olması mümkündür.

Sinop’lu filozof Diogenes bu öğretiyi eyleme dönüştürerek geniş çevrelere yayılmasını sağlamıştır. Pratikte çok az nesne ile yaşamayı savunan bu öğretinin müntesipleri bir fıçı’nın içinde uyuyan, saç ve sakalları yerlere değen, halkın istihzalarına aldırış etmeyen ve hatta halk içinde mastürbasyon yapabilecek kadar aşırılıklarla toplumsal değerleri yıkmaya çalışan bir ekoldür. Değerler ve kurallar insanı kendi özünden ayırır. Her insan toplumsallaştıkça yüzünde bir maske (Lat. persona) geliştirir ve bu maske (personalite) sayesinde özünden uzaklaşmak durumunda kalır. İnsanın özünden uzaklaşması onu sahte nezaket kurallarından en ileri hukuk kuralları üretmesine sebep olmaktadır. Bu durum da işleri oldukça karmaşıklaştırmakta, insanoğlunu gereksiz düşüncelere sevkederek mutlu olmasına engel olmaktadır. İnsanoğlunun mutluluğu tıpkı hayvanlar gibi doğa ile uyumlu bir yaşantıya sahip olmalarından ve sahip olduğu mülkleri azaltmalarından geçmektedir. Tek ahlak kuralı erdem olmalı, erdem de insanın özgürlüğü ve kendi iç bağımsızlığı ile yaşamını sürdürmesi ve her tür gereksinmeye olan bağımlılığından kurtulması olarak algılanmalıdır.

Stoacı felsefe akımı aşırı pratikleri olan Kinik felsefenin ahlak anlayışı üzerine kurulmuş bir düşüce akımıdır. Genel anlamda matığın ilkeleri, teklik (panteizm) üzerine kurulmuş fizik ve tabiat ile uyumlu ahlak anlayışı üzerine kurulu bir felsefenin ürünüdür. Tarihte yaşamış önemli Stoacı filozoflar şunlardır;

✓ Kıbrıslı Zenon (M.Ö. 334 – 262),

✓ Asoslu Kleantes (M.Ö. 330 – 230),

✓ Kilikyalı Krisippus (M.Ö. 279 – 206),

✓ Babilli Diogenes (M.Ö. 230 – 150/140),

✓ Tarsuslu Antipater (M.Ö. ? - 130/129),

✓ Rodoslu Panateius (M.Ö. 185 – 110/109),

✓ Apameialı Posidonius (M.Ö. 135 – M.S. 51),

✓ Kurtubalı Seneca (M.Ö. 4 – M.S. 65),

✓ Musonius Rufus (M.S. 20, 30 – M.S. 101),

✓ Hierapolisli Epiktetos (M.S. 50 – M.S. 135),

✓ Markus Aurelius (26 April 121 – 17 March 180).

 

Bu filozoflar elbette Stoacılık akımının en iyi temsilcileridir. Stoacılık, uzlet (münzevi yaşam) anlayışı yönüyle Helenistik dönem, Roma dönemi, Hristiyanlık ve İslamiyetin bir kısım düşünce ekollerini etkilemiş bir felsefe akımıdır. Bu sebeple stoacılık İslami düşünce akımı içerisinde birçok tasavvuf ekolünü etkilemekle beraber Babailik, Kalenderilik, Hurufilik ve Melamilik gibi önemli tasavvuf ekollerinin öğretilerinde belirgin izler taşımaktadır. Stoacıların temel öğütleri şunlardır;

Memento Mori: Ölmen gerektiğini unutma,

Amor Fati: Kaderini sev ve benimse,

Summum Bonum: En yüksek iyiliği benimse,

Premeditatio Malorum: Kendini kötüye hazırla.

Stoacılar ahlak felsefesi üzerine düşündükleri ve bu düşüncelerini pratik yaşamda uyguladıkları için günümüz anlayışı içerisinde gerici ve yobaz insanlar grubu, bilim ve felsefeye ket vuran bir akım olarak değerlendirilmektedir.

Epiktetos’un Düşünceleri ve Söylevleri

Epiktetos’un düşünce ve söylevlerini öğrencisi Arrianus kaleme almıştır. Günümüze dört bölüm olarak ulaşan bu eserde Epiktetos’un en temel görüşleri yer almaktadır. Bu görüşlerinin bir kısmı şunlardır;

- Alışkanlıklar zıt alışkanlıklarla önlenir.

- Bana “ben sana zarar verebilirim, tekme atabilirim” dersen bil ki insana değil, eşek ve ata uygun bir özelliklerle övünüyorsun.

- Bir düğünde nasıl yemek yeneceğini anlatma. Ama nasıl yenmesi gerekirse öyle ye!

- Bir insan kendisinin efendisi değilse o kişi özgür değildir.

- Bir insanın bildiğini zannetiği bir şeyi, öğrenmesi imkansızdır.

- Bir ölünün ağırlığını taşıyan kırılgan bir ruhsun sen.

- Eğer kendinizi geliştirmek istiyorsanız başkalarının sizin aptal yada deli olduğunu düşünmelerine aldırmayacaksınız.

- Eğer öküzlerle domuzlar konuşabilseydi, yemden başka şey düşünenlerle alay ederlerdi.

- Evvela daimi surette sükûtu muhafaza et; yahut ancak faydalı olanı, az kelime ile söyle.

- Hatırla ki uzun yahut kısa bir tiyatro oyununda müellifin sana verdiği rolü oynayacak bir aktörsün. Eğer senin bir dilenci rolünü oynamanı münasip görmüşse elinden geldiği kadar iyi oynaman lâzımdır. Eğer bir topalın yahut bir prens veya ayak takımından birinin rolünü oynamanı muvafık görmüşse yine başka türlü davranacak değilsin! Zira verilen rolü iyi oynamak sana düşer lâkin rolü seçmek başkasına aittir.

- İlk önce kendine ne olacağını sor, sonra ne yapmak gerekiyorsa yap.

- Mutluluğa giden tek yol vardir. Bu, irademizin dışındaki şeyler yüzünden kaygılanmayı bırakmaktir.

- Nasıl oluyor da, tartışmalarda ve kavgalarda kültürsüzler sizden daha güçlü oluyorlar ve sizi susmaya zorluyorlar? Çünkü onlar yanlış görüşlerine kuvvetle inanmışlardır. Siz ise, kendi görüşlerinizin özüne sıkıca bağlı değilsiniz. Sizin sözleriniz yürekten gelmiyor, dudaklarda doğuyor. İşte bunun için cılız ve ölüdürler. Bu prensipleriniz anlattığınız o aşağılık seçkinliği, halkın kahkahasına uğratıyor ve kendileri de balmumu gibi güneşte eriyorlar. Bunun için, balmumundan inançlarınız oldukça, güneşe yaklaşamazsınız.

- Nasıl saat günün bir parçasıysa ben de öylece bütünün bir parçasıyım. Saat gelir geçer, ben de gelir geçerim. Görevim, elimde olanı yapmak ve üst yanına kulak asmamaktır. Deniz yolculuğuna çıkarken gemiyi, kaptanı ve mevsimi seçerim. Bu benim işimdir. Yolda bir fırtına koparsa asla umursamam. Bu benim işim değildir. Kaptanı seçmek benim elimdedir, fırtınayla uğraşmaksa kaptanın elindedir. Bilgelik, bizim olanı ve olmayanı bilmek ve ona göre davranmaktır.

- Oynaşan şu köpek yavrularını görüyorsun. Birbirleriyle gerçekten dost gibi görünüyorlar. Küçük bir kemik at, o zaman gerçeği göreceksin. Kardeşlerin, babaların ve çocukların dostlukları işte böyledir. Ele geçirilmesi gereken bir servet, bir tarla ya da bir metres ortaya çıksın; ne baba, ne kardeş, ne çocuk kalır.

- Öfkelenmek ve sızlanmak ahlaka aykırıdır.

- Ölüm daima gözünüzün önünde olsun, o zaman asla adi endişelere düşmezsiniz ve hiçbir şeyi fazla hırsla arzu etmezsiniz.

- Sadece eğitimli olanlar özgürdür.

- Senden alınan şeylere karşı, senden alınamayacak olanları koysana! Bu, senin iradendir. İradenin hürriyetine ise, Jüpiter bile müdahale edemez. İşte asıl özgürlük budur.

- Senin huzursuzluğun başkalarıyla değil, kendi kendinle bağdaşamadığın içindir.

- Yarın bambaşka bir insan olacağım diyorsun. Niçin bugünden başlamıyorsun?

Bu düşünce ve söylevler incelendiğinde Stoacılar müntesiplerinin beklenti, arzu ve korkularının onları mutsuzluğa ittiğine ve bu yüzden mutlu olmak için pasif olmaları gerektiğini tavsiye etmektedirler.

Hür İnsan Üzerine Bir şiir

Epiktetos bir köle olarak dünyaya gelmiş, köle olarak yaşayarak zorluklar ve acılarla mücadele etmiş olmasına rağmen özgür bir insan olarak yaşamıştır. İçinde bulunduğu zor koşullara sabrederek, pek çoklarının dışarıda aradığı değerleri ve erdemleri içinde bulmuş, özgürlüğü karakterinde yaşayan Epiktetos hür insan üzerine bir şiir kaleme almıştır. Bugün Isparta’nın Sütçüler ilçesine bağlı “Yazılı Kanyon Tabiat Parkı” içerisinde duvar yazıtında yer alan “Hür İnsan Üzerine Bir Şiir” başlıklı yazıtın bizzat Epiktetos tarafından yazıldığı düşünülmektedir.

Kaynak: Isparta Müzesi Arşivi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta Kültürel Miras, Link: http://ispartaarkeolojikmiras.sdu.edu.tr/public/yazili-kanyon-pc148.aspx

Epiktetos’un insanlığa armağan ettiği şiir şöyledir;

“Hayırlı uğurlu olsun!”

Ey yolcu, yol hazırlığını yap ve koyul yola; şunu bilerek:

Hür kişi sadece karakterinde hür olan kişidir.

Kişi hürriyetinin ölçüsü bizzat kendi doğasında bulunur

Ve kararında içtenlikliyse hür kişi,

Yüreğinde ise dürüstlüğü, işte bunlar asil yapar kişiyi

Ve bununla yücelir kişi hatalarla değil.

Ana-babadan gelen uydurma bir asaletten tat almaz o;

Zira ana-baba değildir hür insanı doğuran,

Zeus’tur herkese ata olan ve de tek kök insanoğluna.

Herkesin tek şansı vardır, o alır kader icabı beden güzelliğini,

Budur say güzelliği ve hür olma hali gerçek anlamda.

Ruhen köle olan ise sakınmaz kötü sözden, katmerli köle de olsa

Aşırılıktır şiarı bu kişinin, yüreğinde soysuzluk vardır.

Ey yolcu, Epiktetos köle bir anadan doğmuştu ama

Yüceydi herkesten bir kartal gibi; bilgelikte ise takdire şayandı ruhu.

Söylemem gerekirse, tanrısal bir varlık doğurdu onu. Keşke şimdi de (bu mümkün olsa)

Böylesine yararlı ve sevinç kaynağı bir insan,

Tüm ünlü kişiler arasında köle bir anadan dünyaya geldi.

 


KAYNAKLAR

Epiktetos, (1999), “Düşünceler ve Sohbetler” Çev. Burhan Toprak, Sad. Mehmet Aydın, Dünya Edebiyatı Eserler Dizisi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.

Çelikkol Suat (2019), “Stoa Felsefesinin Temel Görüşleri Üzerine Bir İnceleme” Bilimname XXXVII, 2019/1, 1225-1245.

Hançerlioğlu, Orhan (2012) “Düşünce Tarihi” Remzi Kitapevi, İstanbul.

Çapak, İbrahim (2015) “Stoa Felsefesi ve İslam Düşüncesindeki Etkisi”. Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi 1: 219-228.

Çapak, İbrahim (2015) “Kıbrıslı Zenon ve Stoa Okulu” Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi 1: 9-20.

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.