Troya ziyaretlerinizde Yaşayan Son Troyalılar’ın köylerini ziyaret etmeye ne dersiniz? İşte Son Troyalılar’ın yaşayan iki köyü; Tevfikiye Köyü (Arkeo-köy) ve Çıplak Köy (Etno-köy)
Yolunuz Çanakkale’ye düşüyorsa programınızda ilk yer alan gezi noktası genellikle 1915 savaşlarının yaşandığı Gelibolu Yarımadası olur. Ardından merkez gezisi ve sonrasında ise dünyaca ünlü antik kentimiz Troya (Truva) listede yerini alır. Troya denince ise şu meşhur at, ören yeri ve son yıllarda açılmış olan Troya Müzesi akıllara gelmektedir.
2018’de “Troya Yılı” ilan edilmesi, Troya’yı yeni nesil ile tanıştırmış ve bölgede olan çalışmaların artmasını sağlamıştı. Bu bağlamda Troya Müzesi, ziyaret edenleri kendisine hayran bırakan binasının şeklinden sergilenen eserlere kadar, her metre karesi üzerinde düşünülmüş, emek verilmiş bir şahaser olarak karşımıza çıktı. Artık kazı alanındaki meşhur “Truva Atı” fotoğraflarının eklendiği gezi anılarına, dünyanın en güzel müzeleri arasında gösterilmiş olan, Troya Müzesi hatıraları da eklenmeye başlandı. Böylelikle Troya kazı alanı ve çevresi daha cazibeli bir yer haline geldi. Ama bu yeterli miydi?
Troya kazı alanına girerken yanından geçtiğimiz, dönüp bakmadığımız, belki sadece tabelalarını gördüğümüz bir tarafta Tevfikiye, bir tarafta Çıplak Köy...
Bu iki köye de birer sihirli değnek dokundu. Opet’in zarif elleri, burayı baştan yarattı. Bir öğretmenin dünyayı değiştirebileceğinin en güzel örneklerinden biri olan Nurten Öztürk, Opet’in yönetim kurulu başkanı olarak değil, bir öğretmen kimliği ile baktı bu tarafa.
İki köyden de heyetler oluşturuldu. Kadınlar, köy öğretmeni, köyün imamı... Hepsi fikirlerini taleplerini sundular. Prof. Dr. Rüstem Aslan’ın başkanlığındaki kazı ekibi, Opet, köy halkı, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Çanakkale Valiliği, özel sektör temsilcileri el ele verdiler. İki köyü turizme kazandırdılar.
Truva’yı gezerken belki de varlığından bile haberdar olmadığımız bu iki sıradan köy, alımlı birer turizm merkezine dönüştü. Tevfikiye Köyü, Troya kahramanlarının ön plana çıktığı, mimarisi ile antik dönem bir yerleşim yeri haline gelirken, Çıplak Köy duvarlarına yapılan süslü dokunuşlar ile çiçek bahçesine dönüştü.
Artık Troya kazı alanı, Troya Arkeoloji Müzesi programlarına iki durak noktası daha eklenmesi gerekiyor. Tevfikiye Köyü ve Çıplak Köy...
İşte bu yazımda bu iki köyü aktarmaya çalışacağım. O halde başlayalım…
Tevfikiye Köyü: Yeni İsmi İle Arkeo-Köy
Çanakkale - İzmir otobanındaki Troya tabelasının gösterdiği yoldan ilerlediğinizde sağınızda üzerinde “Opet Arkeo-Köy, Tevfikiye” yazılı sur duvarları izlenimi veren bir duvar ile karşılaşacaksınız. Buradan devam ettiğiniz zaman, sokak isimlerinin bile Troya 1, Troya 2 ve benzeri olan köyde, Troya efsanesi ile özdeşleşmiş kahramanların resimleri sizi selamlayacak. Hatta yapılan eskitilmiş sıvalar ile binalar antik dönem yapılarına dönüştürüldüğü için, bir film stüdyosunda olduğunuzu bile düşünebilirsiniz.
Küçük bir grup ile köyü ziyaret ettiğimiz zaman, misafirlerimi çok şaşırtan bir olay olmuştu. Yaşlı bir amca, uzakta bize seslenip “Durun da evladım, Akhilleus’un önünde resminizi çekeyim” demişti. Doğrusu pek sıradan olmayan bu durum, köyde yaşayanlar için gündelik, bizim gibiler içinse oldukça heyecan verici.
Siz de benzer bir durumla karşılaşabilirsiniz. Zira köyde yaşayanlar Troya tarihini ve kahramanlarını çok iyi tanıyorlar. Kimisi antik kentin kazılarında çalışmış, kimisi de eğitimlerden öğrenmiş.
Onlar Fecri Polat’ın Tevfikiye Köyü hakkında yazdığı kitabın kahramanları. Ayrıca bu yazının başlığına da ilham olmuş “Son Troyalılar”.
Tevfikiye Köyü’nün Tarihi
1877- 1878 Osmanlı - Rus Savaşı’ndan canlarını kurtarmak isteyen Bulgaristan göçmenleri buraya yerleştiler. Bu arada geldikleri zaman meşhur Schilmann’ın da kazılar yaptığı, gelenlerin de Schilmann’ın yanında, yani kazılarda çalışarak geçimlerini sağladıkları bilinmektedir.
Yerleşimciler, sazlardan ve kazı alanından getirdikleri taşlarla evlerini inşa etti. Nüfus artınca da 1891’de köy olmak istediler. Hatta bu yıllarda antik kentin taşlarından bir de cami inşa edildi. Böylece günümüzden beş bin yıl önceye giden bir geçmişe sahip olan Troya, atalarının topraklarında yeniden filiz vermeye başladı.
Tevfikiye İsmi Nereden Geldi
Sultan 2. Abdulhamit’in çok sevdiği bir kardeşi vardı: Şehzade Burhanettin Efendi. Fakat şehzade genç bir yaşta hayatını kaybedince, 2 yaşında yetim bir evlat bıraktı. Şehzade İbrahim Tevfik Efendi...
Abdulhamit, Tevfik Efendi’yi yanına aldı. O’nu kendi öz çocuğu gibi büyüttü. Eğitim aldırdı ve sahip çıktı. Hatta çok sevdiği yeğeninin ismini birkaç yerleşim yerine verdi. Onlardan birisi de Troya Tevfikiye Köyü’dür. Yani bugün küllerinden tekrar doğan Arkeo- Köy...
Tevfikiye Arkeo-Köyde Mutlaka Yapmanız Gerekenler
- Troya kahramanlarının ve Troya tarihi ile ilgili sembol ve yazıların olduğu antik dönem görünümlü evlerin önünde mutlaka resim çekin.
- Köy kahvehanesinde, “Son Troyalılar”ın arasında bir şeyler için.
- Troya 6 dönemine benzer şekilde dekore edilen sağlık ocağı ve düğün salonunu görün.
- Rum bir usta tarafından, Troya Antik Kenti’nin taşlarından yapılan köyün eski camisini ziyaret edin.
- Köy meydanındaki Fatih Sultan Mehmet ve Atatürk heykellerini unutmayın.
- Meşhur Troya Ovası’na bakan meydandaki Troya kahramanlarının büstlerini de inceleyin. Sarpedon, Priamos, Paris, Helen, Hektor, Homeros, Akhilleus, Agamemnon, Aias, Patraklos, Odysseus arasından manzarayı seyredin.
- Troya Evi’nin içine girin. Bugüne kadar yapılmış en güzel somut kültürel öğelerden biri olan bu evde, antik dönemi hissedebilmek için evin kapısında durun, odalarını gezin, pencerelerinden dışarıya bakın.
- Globi tatlısı yiyin. Troya antik dönem tatlısı, yeni dokunuşlar ile tekrar hazırlandı. Köy meydanındaki sevimli “Globi Kafe”de mutlaka tadın. Çok beğeneceksiniz.
- Bu köyde mutlaka konaklayın. Troya kahramanlarının efsaneye döndüğü bu topraklarda, en az bir gecenizi geçirin. Onlarla aynı gökyüzüne bakın.
Çıplak Köy: Etno-Köy
Tevfikiye Köyü’nü gezdikten sonra yolun diğer tarafındaki Çıplak Köyde sıra. Köyü bulamama endişeniz olmasın. Kocaman tabela Çıplak Etno-Köy’ü gösteriyor.
Tabelayı geçince eskitilmiş levhalarla zeytin ve buğday figürlerinin bize eşlik ettiği bir yoldan köye girmiş oluyoruz. Burası Tevfikiye’nin antik dünyasından geçerek ulaştığımız, çiçekler ve resimler ile bezenmiş yeni bir dünya. Her seferinde görenleri hayran bırakan süslemeler üniversite öğrencileri, profesyoneller ve buranın köy halkı ile beraber yapılmış.
19. yüzyılda kazıları yapan Schliemann’ın evi bu köyde bulunuyordu. Ayrıca köy halkının bir çoğu, yıllardır devam eden kazılarda çalışmıştı. Bu yüzden Çıplak Köyü’nün Troya ile bir gönül bağı da vardı. Belki de bu gönül bağı nedeniyle, Opet’in yeniden yarattığı köyde, Troya Ovası’nda yaşayan neredeyse herkesin emeği bulunmaktadır.
Köye İsmini Veren Çıplak Dede (Garip Dede)
Köy meydanında mezarı bulunan ve köye ismini veren Çıplak Dede ile ilgili bir çok hikaye var anlatılan. Bunlardan ilki İbrahim isminde birinin, Troya Ovası’na bakarak “Bu ova da çırıl çıplak bir yer demesi”.
Bir başka hikayede ise buraya çıplak ayaklarıyla gelen birisi nedeniyle, köyün isminin çıplak olması.
Farklı bir anlatımda ise, Karesioğlu Süleyman Bey karşımıza çıkıyor. Belgelerde “Troya Hakimi” olarak belirtilen Süleyman Bey’in yaşadığı 1350’li yıllar, aynı zamanda Çanakkale ve civarının Türkleşip müslümanlaştığı döneme de denk gelmekte. Hatta aynı yıllarda hem Anadolu’nun bir çok yerinde hem de Balkan topraklarında “Çıplak Dede” türbelerinin olması, Çıplak Dede’nin Müslümanlığı yayan bir derviş olması ihtimalini de akıllara getiriyor.
Çıplak - Etno Köyde Mutlaka Yapmanız Gerekenler
- Köye ismini veren Çıplak Dede Türbesi’ni ziyaret edin.
- Troya ören yerinden gelen taşların kullanılarak yapıldığı tarihi çeşmeyi görün. Schliemann ve seyyahların kullandığı bu çeşmeden siz de su için, elinizi yüzünüzü yıkayın.
- Onlarca duvar resmini fotoğraflayın, köy halkı ile sohbet edin. Onların ürettiği yerel ürünleri satın alın.
- Köyün bakkalından alışveriş yapın.
-Yapımı 1780’li yıllara dayanan ve yapımında Troya kalıntılarının kullanıldığı köy camisini görün.
-Yerel Tarih Evi’ni gezin.
-Arkeoloji Evi’ne mutlaka uğrayın.
-Yüzlerce yıl önce, Troya topraklarında Troyalılar tarafından aynı teknikle üretilmiş olan ata buğdayından yapılmış ekmeklerden satın alın.
- Peyan Yolu’nda doğa yürüyüşü yapın.
- Size zaman yetmeyecek, en iyisi bir gece de burada konaklayın.
Görüldüğü gibi Troya kenti, bu topraklarda yeniden doğdu. “Beni öldüğüm zaman Troya’ya bakacak şekilde gömün” diyen ve 2005’de hayatını kaybetmiş efsane arkeolog Manfred Osman Korfmann’nın hayalleri, ölümünden yıllar sonra gerçeğe dönüşmeye başladı.
Siz de gelin. Rehberiniz size eşlik etsin. Kazı alanını dolaşın beraber. Sonra arkeoloji müzesine geçin. Tevfikiye ve Çıplak Köy’ü gezin. Yerel yemeklerden tadın. Konaklayın. İnanın buradaki farklı dünya, ruhlara ilaç gibi gelecek. Son Troyalılar kapılarını açmış sizleri bekliyor...