Troya Müzesi’ne henüz gitmediyseniz, ziyaretiniz öncesi size ön fikir olabilecek bir yazı; Troya Müzesi’ni birlikte geziyoruz.
Hikayesini duyduğumuz, okuduğumuz ya da seyrettiğimiz ve asla sadece bir tahta attan ibaret olmayan inanılmaz bir geçmiş... Şimdi o geçmişin izlerini bulmak için ören yeri ve çevre köyleri gezmeden önce yapmamız gereken, Troya Müzesi’ne gitmek.
Elbette dünyaca ünlü Time Dergisi’nin "2019’da gezilebilecek en iyi 100 yer" arasına aldığı Troya Müzesi’nde sergilenen her eseri burada okuyucularımıza aktarabilmemiz imkansız. Ama en azından Troya Müzesi’ni ziyaret etme fırsatı bulduğunuzda, tarih bilginiz hangi seviyede olursa olsun sizi şaşırtacak belki de heyecanlandıracak birkaç eseri tanıtmaya çalışacağız.
2018 yılında ziyarete açılan Troya Müzesi’nin binasının bile bir öyküsünün olduğunu düşünürsek, daha binaya girmeden öyle bir iki saatin ziyaretçiler için yeterli olmayacağını tahmin etmek zor değil aslında. Örneğin: müze binasının yüksekliği Troya Antik Kenti’nin kazı öncesi yüksekliği ile eşit olacak şekilde tasarlanmış. Paslanmış metal ile kaplı bina, topraktan çıkarılmış eserler gibi biraz yıpranmış bir görüntüye sahip.
Keşfedilecek çeşitli güzelliklere sahip olan müzeye ilk girdiğinizde merak duygunuzu uyandıracak bir görüntü sizi bekliyor. Bu arada aklınızda olsun; yüzlerce eserin arasında daha sistemli dolaşabilmek için müze bölümlere ayrılmış:
-Troas Bölgesi
-Troya( Tunç Çağı)
-İlyada Destanı-Troya Savaşı
-Antik Dönemde Troas ve İlion
-Doğu Roma ve Osmanlı Dönemi
-Arkeoloji Tarihçesi Troya’nın İzleri
Giriş turnikelerinden geçip zemin kata adım attığınızda Assos, Parion, Alexandria Troas, Smintheion, Lampsakos, Thymbria, Tavolia ve İmbros kentlerini keşfedeceksiniz. Yani bugünkü Çanakkale çevresinde yaşamış olan kentlere ait pişmiş toprak figürleri, mermer eserler, taş ve kemik aletler ve altın gibi eserleri görebileceksiniz. Bu altın eserlerin meşhur “Troya hazinesi” olduğunu da hatırlatmakta fayda var elbet.
Bu katta karşımıza çıkacak en ünlü tarihi eserlerden biri M.Ö 4. yüzyıl tarihli “Müzisyenler Grubu” olacak…
1995 yılında Assos kazı çalışmaları sırasında nekropolde ortaya çıkarılmıştır. Panflüt çalan Silenos; lyra, khitara, flüt, kastanyet ve ritim aleti gibi seçkin müzik aletleri çalan; şarkı söyleyen, dans eden pişmiş toprak figürlerinden oluşmaktadır.
Figürlerle beraber başka mezar hediyeleri de ortaya çıkarılmıştır. Aristotales’in Assos’ta dünyanın ilk felsefe okulunu kurduğu yılların hemen öncesine tarihlendirilmiştir. Eserler incelendiğinde bu kadar detaylı yapılan figürlerin yüzlerce yıl öncesinden kaldığına görmek oldukça heyecan verici…
Altıkulaç Lahdi
Çanakkale’nin Çan ilçesinin Altıkulaç Köyü’nde bulunduğu için bu isimle anılan Altıkulaç Lahdi, müzenin paha biçilemez eserlerinden biridir.
Yapım tarihi Perslerin Anadolu’ya geldiği tarihlere ilişkilendirilmektedir. Lahdin içinden çıkan kemikler 25 yaşlarında bir erkeğe ait. Attan düşmüş veya savaşta yaralanmış bir savaşçı. O dönem, Persler ve Helenler arasında çatışmalar yaşanmış, Anadolu halkı Perslere askeri olarak destek vermişdir. Muhtemelen lahit sahibinin kemikleri yaralanmadan sonra yanlış kaynamış, yürümede zorluk çekmiş.
Lahit Marmara mermerinden yapılmıştır. Uzun yüzünde Pers kültüründe oldukça önemli ve saygın olan bir av sahnesi vardır. Diğer tarafında ise savaş sahnesi resmedilmiştir.
Buradaki kabartmalar renklendirilmiştir. Günümüze kadar bu boyaların mermer üzerinde kalabilmesi de ilginç detaylardan biridir. Lahdi bu kadar önemli kılan da boyalı sahnelerin bu kadar iyi korunmuş olmasıdır.
Bu katta ayrıca meşhur Troas altınları, Aphrodite ve Kauros heykelleri oldukça dikkati çekmektedir.
Bu arada diğer katlara çıkarken bir rampa yolu kullanacaksınız. Bu yolun bir tarafından bir zamanların Troya kentinin var olduğu toprakları görürken, bir tarafta da resimler, canlandırmalar, heykeller size eşlik edecek.
Ve 1. Kat
Troya’nın Tunç Çağı döneminin irdelendiği bir bölüm. Ancak bu katta öyle bir eser var ki... M.Ö 1200 -1450 tarihli yazılı bir belge. Hatta bu belge, Kadeş Anlaşması’ndan bile daha eskidir.
II. Muwatalli’nin Wilusa Kralı Alaksandu İle Yaptığı Antlaşma
MÖ 1280’lerde Hitit Kralı Büyük Muvattali’nin Troya Kralı/ Wilusa Kralı Aleksandu (Alaksandu) ile imzaladığı antlaşma, Troya’yı Mikenlere karşı Hititlerin müttefiki yapmıştı. Bu anlaşmada Muvattali çıkabilecek problemleri ve çözümlerini Aleksandu’ya hatırlatmaktadır.
Antlaşmada geçen birkaç ifadeyi özetlemek gerekirse;
-“…Ama sonra barış içinde yaşadık. Babam tanrı (öldüğünde) olunca ben kral oldum. Sen beni, tanıdın. Arzawa sana saldırdı. Ben sana yardım ettim. Aramızda dostluk var.”
-“… Eğer ben yaya ve arabalı savaşçıları bana gönder dersem, gönder. Fakat isyan olur da yazamazsam, ama duyarsan hemen yardım gönder.”
-“…Eğer birisi senin ülkene baş kaldırırsa, onun ülkesini mahvedeceğim.”
-“…Eğer sen Aleksandu, anlaşmayı bozarsan karın, oğlun, çocukların, torunların, harman yerlerin, üzüm bağların, malın mülkün, hepsi yok olsun. Tam tersi olursa şimşeğin fırtına tanrısı seni korusun.”
-“… Şahit: Şimşeğin, fırtına tanrısının sevgilisi, büyük kral ben Labarna, bu mesele için Bin Tanrı’yı çağırdım. Onlar tanık olsun.”
Muvattali anlaşmanın sonunda tanıkları sayarken Wilusa’nın (yani Troya’nın Anadolu’daki karşılığı) tanrılarından başlıyor. Karargahın fırtına tanrısı Appalinu (Anadolu kökenli Apollon).
Kesin olarak bildiklerimiz ise Troia Savaşı dönemine denk gelen bir tarihte, M.Ö. 1180’de Troia yakılarak tahrip edilir; yine aynı yıllarda Hititlerin başkenti Hattuşa yakılarak yok edilir; Thebe, Pylos ve Miken gibi şehirlerin sonu da aynıdır. Tüm bunlar Anadolu ve Akdeniz Bölgesi’nin içine gireceği Karanlık dönemin ayak sesleridir. Yani aşağı yukarı 400 yıl boyunca yazının kullanılmadığı, ticari hayatın neredeyse bittiği bir dönemin...
Luvi Mührü
Bu küçücük 2.3 cm çapındaki tunç mühür Troya’daki en eski yazılı belgedir. M.Ö 12. yüzyıldan günümüze ulaşmıştır.
Bir yüzünde katibin ismi, diğer tarafta ise karısının ismi yazılıdır. Üzerinde Hitit diline benzer olan Luvice harfler bulunmaktadır. Luvi dili de Anadolu’da kullanılan bir dildir.
Troya’nın katmanlarını ve gelişim evrelerini görebileceğiniz bu katın ardından bir üst kata geçiyoruz.
İkinci Katta Arkaik Çağ’dan Doğu Roma İmparatorluğu’na uzanan bir tarihi dönemde İlyada ve Troya Savaşı Destanı’nın bölgedeki yansımalarını görebilirsiniz. Bu katta dijital programlar da bulunmakta. Bu programlar sayesinde özellikle çocukların ve gençlerin ilgisini çekecek çok önemli ve eğlenceli bir tanıtım platformunun içinde bulacaksınız kendinizi.
Ama o platformları daha keşfetmeden, birinci kat ziyareti bitip de rampayı çıkınca ikinci kat salon girişinde karşınıza muhteşem bir lahit çıkacak. Oldukça trajedik bir şekilde hayatını kaybetmiş olan Polyksena‘nın isminin verildiği lahit...
Polyksena Lahti
Uzunluğu 3,22 metre, genişliği 1,60 metre, yüksekliği ise 1.78 metrelik lahitte kabartmalar, lahidin dört tarafını süslemektedir. Ana konusunu genç bir kızın ölümü nedeniyle gerçekleşmemiş düğününü oluşturduğu şeklinde de yorumlanabilecek, toplumun hafızasında yer edinmiş acı dolu bir hikayedir bu.
Polyksena, Troya Kralı Priamos’un en küçük çocuğudur. Euripides’in "Hekabe" adlı eserinde adı sıkça geçer.
Bir çeşme başında görüp aşık olduğu güzel Polyksena ile evlenmek istemiştir Akhilleus. Ancak Polyskena düşmanının teklifini asla kabul etmez.
Troya kahramanı Hektor’un ölümünden sonra Akha orduları Troyalıları surlara kadar kovalar. Akhilleus Troya surlarına yaklaşır ve o sırada kalabalığın arasında saklanan Paris, zehirli okuyla Akhilleus’u topuğundan vurur ve Akhilleus ölür. Akhilleus’un cesedi yakılır ve arkadaşı Patroklos’un külleriyle aynı tümülüse gömülür.
Troya alındıktan sonra Akhalar geri dönecekleri sırada Akhilleus’un oğlu Neoptolemos, babasını rüyasında üzgün bir şekilde görür. Akhilleus Polyskena’nın mezarı üzerinde kurban edilmesini ister. Kurban etmedikleri takdirde de denizlerin kendilerine yol vermeyeceğini söyler. Kahinler Polyskena’nın Akhilleus’un hakkı olduğunu, bu kederin ona kavuşamadan öldüğüyle ilgili olduğunu söylerler.”Onu kurban edersek ruhu Akhilleus ile birleşir ve Akhilleus’un ruhu huzur içinde olur.”
Polyskena’nın annesi Hekabe perişandır. Yalvarır.“Onu değil beni kurban edin...”
Polyksena ise elleri bağlı ama dimdik durmaktadır; Anadolu kadını gibi, güçlü. Eğilip bükülmüyor.“Ellerimi çözün” diyor. Sonunda ne yazık ki Polyksena, Akhilleus’un mezarı başında hançerlenerek kurban edilir.
Troya Savaşı’ndan yıllar sonra bu olay taş bir mezara işleniyor ve o mezar yüzlerce yıl boyunce yöre halkının “Kızöldün” ismini verdiği bir tepede bulunuyor. Bu tepe Çanakkale il sınırları içerisinde bulunan Biga ilçesinin Gümüşçay beldesidir.
M.Ö 5. yüzyıl sonuna tarihlendirilen lahit tam anlamıyla bitirilmemiştir. Muhtemelen mezar sahibi lahit bitmeden ölmüştür. Mezar sahibi lahdin bir tarafına örnek aldığı Polyksena’nın resmini, bir tarafa da düğün resmini yaptırmıştır. Belki de ölümden korkmayan Polyksena’nın süslenerek ölüme gitmesidir bu düğün sahnesi. Kim bilir...
Lahdin üzerinde kızının ardından yas tutan Hekabe, ağlayan ve saç yolan Troyalı kadınlar... Aynı Anadolu’da olduğu gibi. Bir tarafta kızın süslenmesi, elinde aynası, O’nu hazırlıyorlar.
Devamında 4 asker ellerini ve ayaklarını sıkıca tuttukları Polyksena’yı kucaklarında tutuyorlar. O sırada babasının mezarının başında olan Neoptolemos Polyksena’yı boğazına hançer dayayarak öldürüyor.
Yine lahit üzerinde resmedilmiş erkek kılığına girmiş kadın askerler “Biz de erkekler kadar güçlüyüz” mesajı mı veriyor acaba?
Çağdaşlarında iki üç figür varken, Polyksena Lahdi’nde 33 figür olması eseri belki daha da ilginç kılıyor.
İncelemeye doyamayacağınız, her köşesinde sosyal hayatın işlendiği Polyksena Lahti, Türkiye’nin en eski lahitlerinden biri olarak, Troya’nın baş köşesinde ziyaretçilerini bekliyor.
Müzenin son katı ise adeta bir sergi salonu. Burada kazı tarihçesi ve kaçırılan hazineler hakkında bilgi alabilir, kazılarda ortaya çıkarılan seramikleri görebilirsiniz.
“Attraction Star Awards” yarışmasında 80 müze arasında “En başarılı Müze” seçilen Troya Müzesi, aynı zamanda da Avrupa’da “Yılın Müzesi” yarışması finallerine de kalmıştır.
Bu yüzden bu kadar özel tarihi eserin sergilendiği dünyaca ünlü Troya Müzesi’ne geçerken uğramayın. Oraya mutlaka gidin.