Türk Dünyasının büyük mimarı, taşı toprağı dile getiren büyük usta ve bıraktığı eserlerle ne zaman bir tarihi eser yapı görsek aklımıza Mimar Koca Sinan mı acaba dedirten kişi.
Osmanlı’nın en güçlü olduğu dönemde başmimarlık makamına yükselmiş unutulmayan, hep akıllarda kalan eserleriyle tarihe adını altın harflerle nakşetmiş büyük insandır Mimar Sinan.
1490 yılında Kayseri’nin Ağırnas Köyü’nde doğan Mimar Sinan’ın Ermeni mi, Rum mu, yoksa Karaman Türk’ü mü olduğu hep tartışılır. Etnik köken konusu biraz tartışmalı olsa da gayrimüslim olduğu daha az tartışılan bir konu. Yavuz Sultan Selim dönemiyle beraber Yeniçeri Ocağı’na Anadolu’dan da asker devşirilmesine karar verildiğinde İstanbul’a getirilir. Yeniçeri Ocağı’na alınması kendisinin gayrimüslim olduğunun bir kanıtıdır aslında. Acemi Oğlanlar Ocağı’nda dülgerliği öğrenip bu işlerde kendini geliştirmeye başlar.
Bu süre zarfında Çaldıran ve Mısır seferlerine katılır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Belgrad ve Rodos seferlerine katılır ve 1526’da Mohaç Meydan Muharebesinde de bulunur. Zemberekçibaşılığa kadar yükselir. 1535 yılında Bağdat seferi dönüşünde Van Gölü’nü geçmek için 3 gemi yapıp toplarlar donatır ve bu ona Haseki ünvanını kazandırır.
1539 yılı ise Mimar Sinan’ın başmimarlık üvanını kazandığı yıl olur. 1538 yılında Moldovya seferi sırasında ordunun geçmesi için Prut Nehri üzerine 13 günde bir köprü inşa eder ve bir süre sonra Mimar Acem Ali’nin vefat etmesi sonucu Kanuni Sultan Süleyman kendisini başmimarlık makamına getirir.
İlk dönemlerinde daha çok ordu için inşa faaliyetlerinde bulunmuş olsa da Kanuni Sultan Süleyman, II.Selim ve III.Murat dönemlerinde yaklaşık 50 yıl sürecek olan görevi sırasında bir çok anıtsal yapı inşa eder.
Yeniçeri Ocağı’na alınması ve ardından katılmış olduğu seferler kendisini geliştirebilmesi için önemli fırsatlar sunmuş ve gittiği bölgelerdeki yapıları inceleme fırsatına sahip olup kendisini geliştirmiştir.
Mimar Sinan’ın ilk önemli eseri Halep’te bulunan Hüsreviye Camii’dir. Mimar Sinan dediğimizde aklımıza gelen ilk yapı Selimiye Camii olsa da, kendisinin çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemi yapılarım dediği eserler vardır.
Çıraklık dönemi eseri Şehzade Mehmet Camii ya da Şehzadebaşı Camii 1548 yılında, kalfalık dönemi eseri olan ve kendisine ‘Koca’ lakabının verilmesini sağlayan Süleymaniye Camii ve Külliyesi 1557 yılında ve ustalık dönemi eserim dediği ve hepimizin aklına Mimar Sinan’ı kazıyan Selimiye Camii ise 1569 – 1575 yılları arasında inşa edilir. Ustalık eserini yapmaya başladığında Mimar Sinan 80 yaşındadır.
Mimar Sinan hayatı boyunca Anadolu’da, Balkanlar’da, Halep’te, Şam’da 84 cami, 52 mescit, 57 medrese, 7 okul ve darülkurra, 22 türbe, 17 imaret ve 3 darüşşifa, 7 su yolu kemeri, 8 köprü, 20 kervansaray, 35 köşk ve saray, 6 ambar ve mahzen, 48 hamam ve bunlara ilaveten kaydı olmayanları da ekleyecek olursak 400’e yakın eser bırakmıştır.
Sadece inşa ettiği eserlerle değil aynı zamanda yaptığı onarım ve eklemelerle de bir çok önemli eserin günümüze gelmesini sağlar ki bunların arasında kuşkusuz en önemlisi Ayasofya’dır. Bütün bu çalışmaları yürütürken gelişime ve değişime açık olması ve içinde bulunduğu neyi gerektiriyorsa o şekilde ilerleyip eski ile yeniyi sentezleyebilmesi kendisini ve eserlerini günümüze taşıyan en önemli unsurlardan biridir.
1588 yılında vefat ettiğinde Osmanlı tarihinin en ihtişamlı mimari örneklerini bırakan Mimar Sinan ölmeden önce kendisi için oldukça sade tasarladığı bir türbeye defnedilir.
Cumhuriyet dönemiyle beraber Mustafa Kemal Atatürk, Mimar Sinan’ı unutmamış, böylesine önemli bir mimar için gerekli araştırmaların ve heykelinin yapılmasını istemiştir. 1982 yılında ise Güzel Sanatlar Akademisi kanun hükmünde kararname ile üniversiteye çevrilmiş ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi adını almıştır.