Kütahya Gezi Rehberi | Kütahya'da Gezilecek Yerler

Kütahya Gezi Rehberi

Kütahya hakkında bilinmeyenler neler? Tarihi ve eşsiz güzellikleri ile dikkat çeken, çini ve porselenin başkenti Kütahya'nın tarihi, Kütahya'da gezilecek yerler ve Kütahya hakkında herşey Kütahya Gezi Rehberi’nde.

Ege Bölgesi’nin kıymetlisi, binlerce yıllık geçmişi ile dikkatleri üzerine çeken Kütahya gezi rotalarında yerini almaya başladı. Bugün Anadolu’da bir çok ilki barındıran Kütahya toprakları nice medeniyetleri kucaklamıştır. Yüzlerce yıllık geçmişi ile kadim Anadolu’nun tarih ve kültür kokan şehridir Kütahya...

- Antik Frigya Bölgesi’nin göz bebeği yerleşimlerinden Kotiaeion (Cotiaeion) burası.

- Yaptıkları buluşlarla günümüz dünyasına bir çok miras bırakan Frigler’in izlerini taşıyan şehir Kütahya.

- Tarihte parayı ilk basan medeniyet Lidyalılar’ın hükmettiği topraklar.

- M.Ö. 6. yüzyılda yaşadığı bilinen ve dünyada fabl masal türünün kurucusu kabul edilen Ezop (Aisopos)’un doğduğu topraklar.

- Evliya Çelebi’nin memleketi; Ataları Kütahyalı olan Çelebi ailesine köken olmuş şehir burası.

- Roma Dönemi’nin parlayan yıldızı Cotyaeum kenti.

- Aizanoi Kenti ile ilk’lere imza atan topraklar; Dünya’nın en büyük Zeus Tapınağı burada. Dünya’nın ilk borsa binası burada. Dünya’nın ilk tiyatro-stadyum yapısı da burada.

- Bizans dönemi imparatorlarının en önem verdiği şehirlerindendir Kütahya.

- Anadolu Selçukluları’nın fethettiği, Hezar Dinari’nin “Kütahya Fatihi” diye anıldığı buram buram Selçuklu izleri taşıyan şehirdir.

- 1072’de Romen Diyojen’in gözlerine mil çekilen yer burası.

- Türkiye’nin en büyük kalelerinden biri Kütahya Kalesi buradadır.

 

- Yaklaşık 130 sene ayakta kalmayı başarmış Germiyanoğulları Beyliği’nin başkentidir Kütahya. Germiyanoğulları’nın adım adım izlerini taşıyan yerleşimdir.

- Osmanlı Devleti’ne hem çeyiz hem de miras olarak verilmiş topraklardır buralar.

- Fatih Sultan Mehmet döneminde Anadolu Beylerbeyliği’nin merkezi olmuştur Kütahya.

- Şehzadeler şehridir ayrıca. Burada valilik yapan şehzadelere kucak açmıştır.

- Kuruluş ve Kurtuluşun şehridir Kütahya. Osmanlı’nın kuruluş yılları bu topraklarda olmuş, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşları da bu topraklarda konmuştur. Türk Kurtuluş Savaşı’nın en büyük mücadelelerine ev sahipliği yapan kıymetli şehirdir burası.

- Dünya’nın bilinen ilk toplu iş sözleşmesinin (1766’da) yapıldığı şehirdir Kütahya.

- UNESCO tarafından listeye alınan bir çok değerli mirasa sahip kenttir.

- Ülkemizde çini ve porselenin başkentidir.

- Türkiye’nin ilk Çini Müzesi Kütahya şehir merkezindedir.

- Türkiye’nin ilk ve tek termal kayak merkezi Kütahya Murat Dağı’ndadır. Termal kaynakları en zengin olan illerimizden biridir.

- Tavşanlı Leblebisi ise dünyaca meşhur olup her yıl yüzlerce ton ihraç eden, üreten şehirdir Kütahya.

- Mutfağı, yöresel yemekleri, kendine has kültürü ve doğası ile dolu dolu bir tarihtir.

Daha da sayılabilecek çok şey varken şimdi bu kısaca özetlediğimiz maddelerin ayrıntılarına inelim. Kütahya'nın  konumu, tarihi, mutfağı neler? Kütahya'da gezilecek yerler nereleridir? Kütahya Gezi Rehberi’nde şehir hakkında çok şey bulacaksınız.

Kütahya’nın Konumu

Kütahya, Ege Bölgemiz’in İç Batı Anadolu Bölümü’nde yer alır. İç Anadolu Bölgesi ile komşu ildir. Kütahya’nın 7 ilimiz ile sınırı bulunmaktadır; Bursa, Bilecik, Eskişehir, Afyon, Balıkesir, Manisa ve Uşak. Tüm bu illere olan yakınlığından ötürü de gerek tarihi sürecinde gerekse geleneklerinde diğer illerle benzerlikler görürüz.

Kütahya Hakkında Genel Bilgi

Çini ve porselenin başkenti kabul edilen Kütahya’nın il bazında nüfusu yaklaşık 580 bin civarıdır. İl merkezinde ise yaklaşık 270 bin kişilik nüfusu vardır.

Konumu itibariyle İç Anadolu, Ege ve Marmara arasında “geçiş iklimi” özelliği gösterir. Genel olarak ise karasal iklimin etkisi altındadır. Kış mevsiminin soğuk geçtiği Kütahya, dağların ve platoların yoğun bulunduğu bir ildir. Ege Bölgesi’nin en yüksek ikinci dağı olan Murat Dağı (2312 m.) Kütahya sınırlarında yer alır.  Bugün adı genelde Eskişehir ile anılan Porsuk Çayı ise kaynağını Murat Dağı’ndan alır. Porsuk Çayı Kütahya’nın en uzun nehridir. Gediz Çayı ise diğer önemli akarsuyudur.

Kütahya sınırlarında doğal olarak bulunan tek göl Simav Gölü’dür. Bu gölün dışında yapay oluşturulan baraj gölleri yer almaktadır.

Kütahya’nın 12 ilçesi ve bir il merkezi vardır. Bunlar; Altıntaş, Aslanapa, Çavdarhisar, Domaniç, Dumlupınar, Emet, Gediz, Hisarcık, Pazarlar, Simav, Şaphane ve Tavşanlı’dır. Yaklaşık 7 bin yıllık bir geçmişe sahip olan Kütahya’nın ilçeleri de bir çok tarihi değere sahiptir. Bazılarının geçmişi M.Ö. 5000’lere bazılarının ise 3000’lere kadar gider. Ama bazı ilçeleri vardır ki tarihimizde büyük önem arzeder.

Mesela Domaniç ilçesi; Osmanlı Devleti’nin ilk doğduğu topraklardır. Osmanlı henüz bir beylik olarak ortaya çıkarken Oğuzlar’ın Kayı Boyu burada yerleşmiş ve git gide büyümüştür. Yani Kuruluş bu topraklarda gerçekleşmiştir. Ertuğrul Gazi’nin annesi, Osman Gazi’nin ninesi Hayme Hatun (Hayme Ana) Domaniç denince ilk akla gelenlerdendir ve türbesi Domaniç sınırlarındadır.

Yine Dumlupınar ilçesi; Türk’ün vatanı için mücadele verdiği İstiklal Harbi’nde çok önemli savaşlara şahitlik etmiştir. Kurtuluş bu topraklarda yaşanmıştır. Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak da bilinen Dumlupınar Meydan Muharebesi Türk zaferi ile sonuçlanmıştır. O yüzden diyebiliriz ki hem kuruluş hem de kurtuluş Kütahya topraklarında gerşekleşmiştir.

Bir diğer ilçe Tavşanlı ise leblebisi ile ünlü ilçedir. Çorum Leblebisi’nin pabucunu dama atacak lezzetteki Tavşanlı Leblebisi, bir çok ülkeye ihraç edilmektedir. Tavşanlı’nın bir diğer önemi ise Osmanlı’ya çeyiz yoluyla verilmiş olmasıdır. 1378 senesinde Germiyanoğlu Süleyman Şah, kızı Devlet Hatun’u Yıldırım Beyazıd ile evlendirmiştir. Bu düğün bahanesiyle Tavşanlı Osmanlı’ya çeyiz olarak verilmiştir. Yıldırım Beyazıd ise Kütahya Valisi olarak buraya gelmiş, 1389’da babası I. Murat’ın I. Kosova Muharebesi’nde şehit edilip de onun yerine tahta geçişine kadar Kütahya Sancağı’nı yönetmiştir.

Çavdarhisar ilçesi ise Aizanoi Antik Kenti ile ünlüdür. Aizanoi son yıllarda adından sık söz ettirmektedir. Sahip olduğu ilkler Aizanoi’yi farklı kılmaktadır. (Aizanoi hakkında yazının devamında ayrıntılı bilgi verilecektir.)

Kütahya’nın Tarihçesi

Bugün ele geçen en erken buluntular Kütahya’nın yaklaşık 7 bin yıllık bir geçmişi olduğunu göstermektedir. Kütahya civarında yapılan kazılarda bulunan eserleri Arkeoloji Müzesi içerisinde görebileceksiniz. Öylesine bereketli topraklar ki buralar; toprağa şekil verip seramiğe dönüştüren Hititler, sanat ruhuyla dünyaya bir çok değer bırakmış Frigler, Anadolu’yu 200 yıl etkisi altına almış Persler, mermere verdikleri enfes şekillerle ihtişamın öncüsü olan Romalılar bu toprakları vatanı saymış.

Dahası Bizans, ardından Anadolu Selçukluları... Sultan I. Alaaddin Keykubat’ın “Kütahya Fatihi” olarak anıldığı, buram buram Selçuklu izlerini bağrında yaşatan şehrin nice şairleri nice mutasavvıfları yetişmiş o yıllarda. Germiyanoğulları ve Osmanlı’nın derin izler bıraktığı, ilim ve kültürün kök saldığı yerleşim olmuş Kütahya. Bugün şehrin neresine giderseniz gidin o derin izler ve medeniyetlerin zenginliği karşınızda beliriveriyor.

Kütahya’nın antik dönemdeki ismi Cotyaeum (Kotyaion)’dur. Amasyalı ünlü coğrafyacımız Strabon, Geographika adlı eserinde “Kotiaeion” olarak bahseder Kütahya’dan (Antik Anadolu Coğrafyası-Sayfa:82) Kotiaeion kentinin ise M.Ö. 3000’lerde kurulduğu tahmin edilmektedir. Hititler’in ardından bölgede Frigler hakim olmuş ve büyük izler bırakmışlardır. En büyük örnek tümülüslerdir. Frigler’den kalan tümülüs mezarlar bölgede bir çok yerde bulunur. Frig Vadisi ise bugün bölghenin en gizemli rotalarından biri olup kayalara oyulan mağaraları ile geçmişe ışık tutmaktadır.

Tanrıça Kybele’yi baş tanrı babul eden Frigler bir çok buluş yapmışlardır. Mesela fibulalar müzede görebileceğiniz Frig icatlarındandır. Dokumacılıkta, ağaç ve maden işlemede ileri gitmişlerdir.  Bunların dışında Frig başlığını dünyaya miras bırakmışlardır. Ayrıca sanat ve müzik dünyasına büyük katkılar yaparak ilkel flütü, def ve lir’i bulmuşlar; müzik alanında da Frigya gamı denilen makamı dünyaya hediye etmişlerdir.

Roma döneminde ise ihtişamlı sanat eserleri ile donatılan Kütahya sınırları, Aizanoi ile adını duyurmuştur. Bizans döneminin en önemli yerleşimlerinden biri olmuştur Kütahya. Bizans imparatorları için şehir ayrı bir önem arz etmekteydi ve Kütahya Kalesi de Bizans döneminde inşa edilmişti.

Anadolu Selçukluları döneminde ise 6 Mayıs 1233 senesinde Sultan I. Alaaddin Keykubat döneminde Kütahya fethedilmiştir. Sultan’ın önemli kumandanlarından İmadüddin Hezar Dinari tarafından fethedilmesiyle “Kütahya Fatihi” yakıştırması yapılmıştır. Hezar Dinari Kütahya’da yaşamaya devam ederek bu şehre bir çok eser yaptırmıştır. Bugün bu eserlerin bazları hala ayaktadır. (Ayrıca günümüzde her yıl 6 Mayıs’da Kütahya’da hem Fetih hem de Hıdrellez kutlamaları birlikte yapılmaktadır.)

Anadolu Selçukluları’nın çöküşüyle 1302 yılında Kütahya merkezli Germiyan Beyliği kurulmuştur. 1302’den 1428’e kadar ayakta kalan beyliğe yaklaşık 130 sene başkentlik yapmıştır Kütahya. Germiyanoğulları bu 130 sene boyunca toplam 4 Bey tarafından yönetilmiştir; I. Yakub Bey, Mehmed Bey, Süleyman Şah ve II. Yakub Bey.

Germiyanoğulları Beyliği’nin kurucusu I. Yakub Bey’dir ve en parlak dönem onun zamanında yaşanmıştır. Ardından gelen oğlu Mehmed Bey hakkında pek bilgi yoktur. Mehmed Bey’in 1361’de ölümünün ardından oğlu Süleyman Şah başa geçmiştir. Süleyman Şah o dönemde hızla büyüyen Osmanlı’ya karşı toprak bütünlüğünü güvence altına almak için Osmanlı padişahı I. Murat’ın oğlu Yıldırım Beyazıd’a kızı Devlet Hatun’u vermiştir. Kızının çeyizi olarak da Kütahya, Tavşanlı, Simav civarını Osmanlı’ya bırakmıştır. Kendisi Kula’ya giderek Kütahya valiliğini de damadı Yıldırım Beyazıd’a bırakmıştır. Süleyman Şah 1387’de Kula’da vefat edince türbesi de Kula’ya inşa edilmiştir. Yerine de oğlu son Germiyan Beyi II. Yakub geçmiştir.

II. Yakub Bey dönemi en karışık dönemdir diyebiliriz. 1389’da I. Murat’ın I. Kosova Muharebesi’nde savaş alanında şehit edilmesinin ardından bunu fırsat sayıp babasının çeyiz olarak verdiği toprakları Osmanlı’dan geri almıştır. Kütahya’yı ele geçirmiştir. Fakat kayınbiraderi olan Padişah Yıldırım Beyazıd Kütahya’ya gelerek II. Yakub Bey’i tutuklatarak İpsala Kalesi’ne göndermiş ve burada hapsetmiştir. Böylece 1390’da tüm Germiyan Beyliği ortadan kalkarak Osmanlı’nın olmuştur.

II. Yakub İpsala’dan bir şekilde kaçmayı başararak 1402’deki Ankara Savaşı’nda Timur’un yanında yer almıştır. Yıldırım Beyazıd’ın Timur’a esir düşmesi üzerine ise II. Yakub Bey beyliğinin topraklarını geri alarak Germiyanoğulları Beyliği’ni tekrar kurmuştur. Hatta Timur Ankara Savaşı’ndan sonra bir ay kadar Kütahya’da kalmıştır.

Yıldırım Beyazıd’ın ölümünün ardından ise Karamanoğulları ile iş birliği yapmış fakat sonrası Çelebi Mehmed’in safına geçmiştir. Karamanoğlu Mehmet Bey ise Kütahya’yı zaptetmiş ve II. Yakub ikinci kez beyliğini bırakarak Kütahya’yı terketmiştir. Çelebi Mehmet’in başarılarının ardından ise 1413’de beyliğini tekrar geri kazanarak başına geçmiştir. 15 yıl daha beyliğini ayakta tutan II. Yakub Bey yaşının ilerlemesinin ardından II. Murat ile görüşerek 1428’de tüm topraklarını vasiyet yoluyla Osmanlı’ya bırakmıştır. Böylelikle Germiyanoğulları sona ermiştir. II. Yakub Kütahya’ya dönerek ertesi sene 1429’da vefat etmiştir. Bugün mezarı Çini Müzesi’ndedir.

Osmanlı döneminde ise Kütahya önemli bir merkezdi. Fatih Sultan Mehmet’in emriyle, Sadrazam İshak Paşa Kütahya’ya gönderilmiş ve Anadolu Beylerbeyliği’nin merkezi 1451’de Kütahya olmuştur. 1826 yılında Anadolu Beylerbeyliği ortadan kaldırılıncaya kadar da Kütahya Anadolu Eyaleti’nin merkezi olarak kalmıştır.

Kütahya’da valilik yapan şehzadeler ise; I. Murat’ın oğlu Yıldırım Beyazıd, II. Murat’ın oğlu Alaaddin Çelebi (Fatih’in ağabeyi), Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem’den olma oğulları Şehzade Bayezid ve II. Selim (Sarı Selim).

1766 yılında ise Dünya’nın ilk toplu iş sözleşmesi Kütahya’da imzalandı. Fincancılar Esnafı Anlaşması denilen bu sözleşme fincancı ustaları ile kalfaları arasında imzalanmıştır.

17 Temmuz 1921’de Yunanlar’ın işgaline uğrayan şehir, 30 Ağustos 1922’de işgalden kurtulmuştur. Cumhuriyet döneminde ise kurulan fabrikalar ile üreten bir şehir olan Kütahya ülkemizde çini ve porselen denince akla gelen ilk il olmuştur. Her yıl üretilen binlerce ton porselen Kütahya’nın ekonomisini desteklemektedir.

Kütahya'da Gezilecek Yerler

Kütahya’dan geçerken çoğunuz düşünmüştür sanırım “Kütahya’da gezilecek yer yok ki ” diye. Yazımı okuduktan sonra bu önyargıdan kurtulacağınıza eminim. Çünkü binlerce yıllık bir geçmişe sahip bu şehrin mümkün müdür görülecek yerlerinin olmaması? Fakat benim tavsiyem öncelikle Aizanoi Antik Kenti’nden bu geziye başlamak. Tabiki yol güzergahınız itibariyle bu planlama değişebilir. Lakin mümkünse Aizanoi’den başlamak Kütahya’yı anlamlandırmak açısından daha yerinde olacaktır. Kütahya Gezi Rehberi’nde işte Kütahya gezilecek yerler:

1. Aizanoi Antik Kenti

Aizanoi Kütahya il merkezine yaklaşık 55 km uzaklıkta bulunan Çavdarhisar ilçesinde yer almaktadır. İlçe olmadan evvel Emet’e bağlı ufak bir kasabayken, ilçe statüsü aldıktan sonra özellikle adını Aizanoi ile duyurmuştur Çavdarhisar. İlçe geniş bir ova üzerine kuruludur. Ve ziyaretiniz sırasında göreceğiniz o geniş toprakların altında büyük bir tarihi zenginlik yatmaktadır: Aizanoi.

Dünya’nın en büyük Zeus Tapınağı’na ev sahipliği yapan Aizanoi ayrıca Dünya’nın ilk borsa binası ile de dikkatleri üzerine çekti. Sadece bu da değil; Dünya’da başka örneği bulunmayan tiyatro-stadyum yapısı ile de büyük bir farklılığa sahip. Özel ve çok güzel, bir o kadar da ihtişamlı Aizanoi... Mutlaka ama mutlaka görülmesi gereken kentte göreceğiniz yapılar sizleri çok etkileyecek...

Aizanoi hakkında daha fazla bilgi için Aizanoi Antik Kenti Rehberi’ne TIKLAYINIZ...

2. Kütahya Kalesi

Aizanoi’den sonra Kütahya merkeze geldiniz diyelim, şehirde ilk göreceğiniz yer kale olabilir. Kütahya Kalesi bugün ülkemizin en büyük kalelerinden biridir. Şehrin yüksek kesiminde tüm heybeti ile selamlar sizi. Kütahyalılar’ın kendi aralarında Hisar dedikleri kale Bizans döneminde inşa edilmiştir. M.S. 8. yüzyılda yapılan kale Bizans imparatorlarının Kütahya’ya verdiği önemin bir göstergesi adeta.

Kalenin 72 adet burcu vardır. Bugün bu burçlardan çoğu ayakta olmasa bile Kütahya Kalesi o dönemin en heybetli kalelerinden biriydi. Kale Bizans’tan sonra Selçuklular, Germiyanoğulları ve Osmanlı tarafından da kullanılıp iskan görmüştür. İç Kale, Yukarı Kale ve Aşağı Kale bölümlerinden oluşmaktadır. Mescid, ambar, sarnıç gibi yapıların bulunduğu kalede Germiyan Beyliği’nden kalan izleri de görmek mümkün. Özellikle de Kale-i Bala ve Aşağı Hisar Camileri Germiyanoğulları’nın imzasını taşımaktada olup şehrin kıymetli yapılarıdır.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Kütahya’dan bahsederken Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmed’in kaleye ekleme yaptırdığından, Aşağı Kale denilen kısmın onun döneminde yapıldığından söz eder. Hatta aşağı kalenin su ihtiyacını karşılamak için yapıldığını vurgular.

Kaleden baktığınız zaman tüm Kütahya’yı ayaklarınızın altına alıyor, tarihi yolculuğa çıkıyorsunuz adeta. 360 derece manzarayı izlemek için iç kalede bir tur atabilir ve kalenin eteklerinde kalan mahalleleri görebilirsiniz. Ayrıca kalenin en tepesinde bulunan Döner Gazino (Döner Restoran)’da oturup 45 dakikada 360 derece dönen restoranda Kütahya manzarasına nazır birşeyler yiyip içebilirsiniz.

Bir de kalenin karşı tarafından bulunan Hıdırlık Tepesi dikkatinizden kaçmayacaktır. Kütahya’nın en gözde mesire yerlerinden biri olan Hıdırlık Tepesi’nde bulunan Hıdırlık Mescidi ise Selçuklu eseri olup “Kütahya Fatihi” diye anılan Hezar Dinari tarafından 1240’lı yıllarda yaptırılmıştır.

3. Kütahya Arkeoloji Müzesi

Şehrin tarihini iyice kavramak adına merkezde ilk olarak arkeoloji müzesine girin derim. Ulu Cami yanındaki küçük ama çok özel ve farklılıklarla dolu bir müze. Arkeoloji Müzesi’nin giriş ücreti (2020 yılı) 10 TL’dir. Müzekart geçerlidir.

Müzenin binası 1314 senesinde Germiyan Beyi I. Yakub döneminde inşa edilmiştir. Mübarezeddin Umur bin Savcı tarafından inşa ettirilen bu medresede Molla Abdülvacid isimli müderris ders vermiştir. Vefatıyla birlikte buraya defnedilmesiyle de Vacidiye Medresesi olarak dillere yerleşmiştir. 1999’da müze olarak hizmet vermeye başlayan binada çok sayıda arkeolojik eser yer almaktadır.

Girer girmez ilk dikkatinizi çekecek olan eser Amazon Lahdi olacaktır. Roma döneminin muhteşem sanatsal izlerini taşıyan bu lahit Aizanoi antik kentinin nekropolünde bulunmuştur. Dünyadaki amazon lahitleri arasında en sağlam olan bu lahittir. Kabartmaları enfes olan lahtin üzerinde Amazon savaşçıları ile Grekler arasındaki mücadele anlatılmaktadır.

Bir çok dönemin izlerini taşıyan müzede özellikle Aizanoi kazılarından getirilen eserler çok dikkat çekici. İlginç kaplar, günlük kullanılan eşyalar, kandiller, göz yaşı şişeleri, fibulalar, fosiller, pişmiş topraktan yapılan Frig çocuk oyuncakları, Kybele heykelleri ve dahası...

Ayrıca mezar kitabeleri de çok ilgi çekici. Aizanoi kentinde de bol bol göreceğiniz mezar taşlarının bazıları müzede sergilenmekte. Üzerindeki kabartmalar mezarda yatan kişi hakkında ipuçları vermekle beraber, günlük hayatta kullanılan kişiye özel eşyaların da resmedilmesi hakikaten büyük işçilik ve ayrı bir kültür mozaiği. Kütahya Arkeoloji Müzesi’ni gezmeden şehirden dönmek büyük kayıp olacaktır.

4. Kütahya Çini Müzesi

Türkiye’nin en nadide müzelerinden biridir. Girişi ücretsiz olan Çini Müzesi halk tarafından “Gök Şadırvan” olarak anılmaktadır. Müzenin olduğu bina tarihi bir yapı olup, Germiyan Beyi II. Yakub Bey tarafından 1411 yılında inşa ettirilmiştir. II. Yakub Bey aslında bir külliye inşa ettirir fakat bugün o külliyeden ayakta kalan tek yapı bu İmaret’tir.

Ayrıca II.Yakub’un mezarı da bu müzenin içerisindedir. Çinilerle kaplı sandukası dikkatlerden kaçmaz. Son Germiyan beyi II. Yakub Bey 1429 yılındaki vefatının ardından buraya defnedilmiştir. Çini Müzesi’nin girişinde II. Yakub Bey’e ait olan Osmanlı Türkçesi ile yazılmış taş kitabe yer almaktadır.

Müzenin içerisine girdiğinizde Sekiz köşeli Selçuklu yıldızı şekliyle şadırvan sizi karşılamaktadır. Müzenin içindeki bölümlerde camekanlarda onlarca çini örneği sergilenmektedir. Beyşehir Gölü kıyısında yer alan ve Alaaddin Keykubat’ın yazlık sarayı olarak kullandığı Kubad-ı Abad çinileri, Selçuklu dönemi çini örnekleri, sekiz köşeli süslemeler, Osmanlı dönemi çinileri, vazolar, gümüş takılar ve dahası.

Ayrıca Dünya’nın ilk toplu iş sözleşmesinin örneğini de burada göreceksiniz. Orjinalinin Ankara’da yer aldığı bu sözleşmenin bir örneğini ve açıklamasını okuyabilirsiniz. Kütahya’da yaşayan fincancı ustaları ile kalfaları arasındaki bu sözleşme 13 Temmuz 1776 yılında imzalanmıştır. Böylelikle Kütahya’da bir ilk daha gerçekleşmiştir.

5. Kütahya Ulu Camii

Kütahya’nın en büyük camisidir. Mimari olarak da en güzel cami örneğidir. Yıldırım Beyazıt Camii olarak da bilinen yapı, dördüncü Osmanlı padişahı Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmıştır. Fakat Yıldırım Beyazıt bu camiyi yaptırdığı dönemde padişah değildir. Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın kızı Devlet Hatun ile evlendiği dönemde Kütahya Valisi iken yaptırmıştır. 1381yılında yapımına başlanan cami Yıldırım Beyazıt’ın Timur’a esir düşmesi ve ardından vefatı sonrası 1410 yılında oğlu Musa Çelebi tarafından tamamlanmıştır.

Kanuni Sultan Süleyman tarafından tamir edilmesi emredilen camiyi Mimar Sinan elden geçirmiştir ve yenilemiştir. Kütahya’nın en büyük ve güzel camisidir Ulu Cami. Dikdörtgen yapıda olup avlusu bulunmamaktadır. Tek bir minareye sahiptir. 3 giriş kapısı olmakla beraber ana giriş kapısı Sakahane’nin olduğu taraftır.

İçerisine girdiğinizde sade ama gösterişli hali dikkatlerinizden kaçmıyor. Hem çok yalın ve etkileyici hem de içerisindeki eserlerle çok gözterişli. Aizanoi antik kentinden getirilen sütunlar camiye ayrı bir ihtişam katıyor. İçerideki şadırvan ise otantik ve güzel. Az da olsa hat sanatı levharla süslenen caminin minberi ise çok etkileyici. Kündekari tekniği ile inşa edilen ahşap minber caminin en belirgin özelliklerinden biridir.

6. Kossuth Evi Müzesi (Macar Evi)

Lajos Kossuth Müzesi ya da halkın deyimiyle Macar Evi olarak bilinen müzedir. Girişi ücretsizdir. Macar Sokak’ta yer almaktadır ve Çini Müzesi, Ulu Cami gibi yapılara yakındır. 1982 tarihinden bu yana açık olan müze Kütahya’nın en eski ve görülmesi gereken müzelerindendir.

Aslında klasik bir Türk evi burası. Yani 18. yüzyıla tarihlenen ve Şeyh Bedrettin Efendi’ye ait olan klasik ev. Fakat burayı farklı kılan şey Macarlar’ın Özgürlük Savaşı liderlerinden biri olan ve ilk Macar Cumhurbaşkanı kabul edilen Lajos Kossuth’un burada yaşamış olmasıdır. 1850-1851 yıllarında yaklaşık bir buçuk sene Kütahya’daki bu evde ailesiyle beraber kalmıştır.

Evin bahçesinde Lajos Kossuth’un bir heykeli yer almakta. Bahçeli ve 2 katlı olan bu evin 7 odası bulunmaktadır. Selamlık bölümü evin girişindedir. Lajos Kossuth’un heykelinin bulunduğu girişten itibaren bir çok oda sizi karşılar. Kossuth’un yatak odası, çocuklarının odası, evin mutfağı ve yemek odası, Kossuth’un çalışma odası, anı odası, Kossuth aile odası, baş oda gezeceğiniz yerler.

Buraları gezerken hem klasik Türk evinin özelliklerini ve eşyalarını görmüş olacaksınız hem de odalarda sergilenen Macar kültürüne ait eşyaları. Macar geleneksel kıyafetleri, Kossuth’un özel çalışmaları görmeye değer.

Peki Lajos Kossuth Kimdir?

1802 Macaristan doğumlu ilk Macar Cumhurbaşkanı’dır. 1848-1849 yıllarında Macarlar, Avusturya’ya karşı bir bağımsızlık hareketi başlatırlar. Bu özgürlük mücadelesine liderlik eden isimlerden biridir Kossuth.

15 Mart 1848 tarihinde Macaristan’ı özerk hale getirebilmek için protestolar başlar. Lajos Kossuth ve Lajos Batthyany öncülüğünde Macaristan özerkliğine kavuşur. Ve Macaristan’ın ilk cumhurbaşkanı Kossuth, ilk başbakanı da Batthyany olur. Avusturya ilk başta Macaristan’ın özerkliğini tanısa da Rusya’nın desteğini alarak Macarlar’ı yenmiştir. Bunun sonucunda ise Lajos Kossuth sürgüne gönderilmiştir. Lajos Batthyany ise 6 Aralık 1849’da Peşte’de kurşuna dizilerek infaz edilmiştir.

Lajos Kossuth 12 Nisan 1850’de Kütahya’ya gelip bu evde yaşamaya başlamıştır. Eşi ve 3 çocuğu ile yaklaşık bir buçuk sene kaldığı bu evde bir çok mektup yazmış ve ülkesinin bağımsızlığı için mücadeleye devam etmiştir. Macaristan’ın yeni anayasa taslağını yine bu evde hazırlamıştır. Türkçe’yi öğrenerek yaşadığı ülkenin lisanına uzak kalmamış hatta Türkçe bir gramer kitabı yazmıştır.

Kossuth, 1851 yılında Kütahya’dan ayrılmıştır. Ülkesine bir daha asla dönemeyen Kossuth, ömrünün son yıllarında vatandaşlıktan çıkarılmıştır. 1894 yılında Torino’da hayatını kaybetmiştir. Buna rağmen ülkesinin bağımsızlık savaşçısı olarak anılmıştır hep. Onun lakabı ise “Özgürlük Savaşçısı ve Macaristan Demokrasisinin Babası” olarak belleklere kazınmıştır.

Bugün Macaristan’ın Ulusal Bayramı 15 Mart’tır ve işte bu tarih 1848 yılının 15 Mart’ında başlayan bu mücadelenin sembolüdür adeta.

Kossuth’un kaldığı bu ev ve yaşanan bu olaylar Türk-Macar dostluğunu da perçinlemiştir. Her yıl Macar Evi’nde kutlamalar yapılmaktadır. Ayrıca Kütahya ile Macaristan’ın Pecs şehri kardeş şehir olmuştur.

 

7. Kütahya Jeoloji Müzesi

Kossuth Müzesi’nin hemen yakınındaki bu ilginç müze de görülebilecekler arasında. Girişi ücretsizdir. Müzenin bulunduğu tarihi yapı 15. yüzyıl Osmanlı hamamıdır. Eskiden Şengül Hamamı olarak bilinir. Yenilemeler yapıldıktan sonra müze olarak hizmete girmiştir. 2008’de açılan müze Kütahya Belediyesi bünyesindedir.

Gerek yeraltı gerekse yerüstü kaynaklarının zenginliği ile bilinen ülkemizin en zengin kaynaklara sahip illerinden biri Kütahya için Jeoloji Müzesi anlamlı bir müze olmuştur. Vaktiniz varsa girin gezin mutlaka.

8. Germiyan Sokağı

Kütahya gibi köklü bir şehrin tarih kokan sokaklarına dalmak lazım elbet. Sizi kentin geçmişe götürecek bir adres burası: Germiyan Sokağı.

19. yüzyıl konak mimarisinin baş gösterdiği sokak şehrin en kıymetli yerlerinden şüphesiz. Yenilenen konakların olduğu sokak, Kütahya’yı kendilerine başkent edinmiş Germiyanlar’ın adını taşıyor.

Konakların iki ya da üç katlı olduğunu görüyorsunuz. Kendine has mimari dokularını koruyan konaklar farklı işlevlerle gelenleri ağırlıyor. Bazıları lezzetli yemekleri ile restoran hizmeti verirken bazıları da müze olarak ziyaretçilere gönlünü açıyor. Burada yürüyüş yapıp bir hatıra fotoğrafı çektirin. Ardından Germiyan Sokak’ın zenginliklerini keşfe dalın derim.

Germiyan Sokak’ta Gezilecek-Görülecek Yerler;

- Germiyan Konağı: 19. yüzyıl mimarisi ile sokağın en meşhur konaklarından biridir. Günümüzde restoran olarak hizmet veren Germiyan Konağı’nda dilerseniz lezzetli yöresel yemekleri tadabilirsiniz. Hanedan Konağı, Lalezar Konağı da alternatif olabilir.

- Mehmet Gürsoy Çini Konağı: UNESCO tarafından 2009’da “Yaşayan İnsan Hazinesi” ünvanını alan çini ustası Mehmet Gürsoy, Germiyan Sokak’taki bu konakta mesleğini icra etmektedir. Şimdiye dek 50’den fazla ülkede çini sergisi açan Gürsoy, bu sanatı gelecek nesillere aktarmak için elinden geleni yapmaktadır. Vaktiniz varsa bu konağa mutlaka uğrayın. Ünlü çini ustasının eserlerini görüp dilerseniz satın alabilirsiniz.

- Kent Tarihi Müzesi: Yine Germiyan sokak’ta yer alan çok keyifli bir müze burası. Girişi ücretsiz olan müzede Kütahya’nın geçmişine ait izleri görebileceksiniz. İki katlı müze ziyaretçilerine geçmişten günümüze Kütahya’yı yaşatıyor adeta.

- Sıtkı Olçar Çini Müzesi: Ünlü çini ustamız Sıtkı Olçar adına açılan müzedir. 1948’de Kütahya’da doğan çini ustası Sıtkı Olçar bu mesleğe gönlünü vermiş ve dünyanın pek çok şehrinde sergi açmıştır. “Çininin Picasso’su” ve “Çini Dervişi” gibi lakaplarla anılarak bir marka haline gelmiştir. 2008 yılında ise UNESCO kendisine “Yaşayan İnsan Hazinesi” ödülünü vermiştir. Memleketi Kütahya için çok şey yapan Olçar, 2010 yılında vefat etmiştir. Bugün onun anısına açılan bu müzede el emeği çini eserleri, kişisel eşyaları ve plaketleri sergilenmektedir.

- Olgunlaşma Enstitüsü: Çeşitli el sanatlarının, iğne oyalarının, yöresel kıyafetlerin sergilendiği konaktır.

- Kütahya Kültür ve Sanat Evi: Kısa adıyla KÜSAD. Bir çok değerli sanatçının eserlerinin sergilendiği konak da uğrayabileceğiniz otantik mekanlardan.

9. Kütahya Bedestenleri ve Tarihi Çarşılar

Germiyan Sokak’tan yürümeye devam ettiğinizde yol sizi Saadettin Cami’ye getirir. Diğer ismi Hezar Dinari Cami olarak bilinen camidir. Eskiden bu caminin olduğu yerde Kütahya Fatihi Hezar Dinari’nin yaptırdığı bir mescit bulunmaktaymış.

Saadettin Camii’nin çaprazından bedestene giriş yapabilirsiniz. Kapalı bedesten bir çok dükkana sahip. Tüm bu bölgede bir çok tarihi yapı ile karşılaşabilirsiniz. Selçuklu izleri taşıyan bazı yapılar, Osmanlı’dan kalan izler tarihi çarşıyı daha da anlamlı kılıyor. Şehrin ticaret hayatının döndüğü bu sokaklarda yürüyerek keşfe çıkın mutlaka.

10. Dönenler Camii (Mevlevihane)

Ulu Camii’ye çok yakın konumdaki cami, farklı görünüşü ile hemen dikkat çeker. Yaklaşık 700 senelik bir geçmişi olan yapı mevlevihanenin semahanesi olarak işlev görmüştür. Mevleviliğin önemli merkezlerinden biri olmayı başaran Kütahya’da böyle bir yapının varlığı şaşırtıcı değil elbet. İçine girdiğinizde sadeliği ile sizi karşılayan caminin dairesel formu da onu farklı kılmaktadır.

11. Kütahya Çinili Cami

Tam da Kütahya’ya yakışan Kütahya’yı anlatan bir camidir. Dışındaki çiniler göz alıcı güzelliği ile bu şirin camiye müthiş bir görsellik kazandırmıştır. Fakat eski bir cami değil Çinili Camii.

1973 senesinde inşa edilen camiyi, Kütahyalı ressam Ahmet Yakupoğlu yaptırmıştır. Aynı zamanda bir neyzen olan Yakupoğlu 2016 yılında vefat etmiştir. Türk izleri taşıyan bu güzel eseri şehrine hediye etmiştir. Orta Asya mimari tarzındaki minaresi farklı kılar camiyi. Caminin sekizgen şekli ise Selçuklu özelliği taşır. Avlusundaki şadırvan dahi Sekiz köşeli Selçuklu motifi şeklindedir. Dışı tamamen mavi renkteki Kütahya çinileri ile kaplıdır. Tek kubbeli olan bu şirin cami şu anda malesef  kapalı.

12. Hıdırlık Tepesi ve Hıdırlık Mescidi

Kütahya’nın en popüler mesire yeridir burası. Hem doğal güzelliği hem de tarihi mescidi ile çok ziyaretçi ağırlar. Manzarası çok güzel olan tepede çay bahçesi yer almaktadır. Özellikle yaz mevsimi Kütahyalılar’ın vazgeçilmezidir bu tepe.

Burada yer alan Hıdırlık Mescidi ise Kütahya Fatihi Hezar Dinari tarafından yaptırılan eserlerdendir. 1243 yılında yaptırılan bu mescid Selçuklu eseridir. Hıdırlık Mescidi’nin yenilemesi Çinili Cami’yi yaptıran ressam Ahmet Yakupoğlu tarafından yapılmıştır.

Kütahya’da Ne Yenir? Nerede Yenir?

Bir şehri anlamak, yaşamak ve hissetmek sadece tarihi yerleri gezmekle olmuyor elbet. O şehrin mutfağına da bakmak lazım mutlaka. Gezip yoruldunuz, acıktınız, peki ne yemeli nerede yemelisiniz?

Kütahya merkezde yer alan bir çok alternatif var elbet. Fakat otantik olsun diyenlerdenseniz; Germiyan Sokak en iyi adres olacaktır.

* Germiyan Sokak’ta yer alan konaklar lezzetli yöreselleri ve bilinmiş yemekleri ile en çok tercih edilen yerlerden. Sadece yemek değil kahvaltı için de ideal buradaki konaklar.

Cimcik, mantı, dolamber, sıkıcık çorbası, sini mantı, kızılcık tarhanası, haşhaşlı gözleme ve dahası Germiyan Sokak’ta bulabileceğiniz yöresellerden.

* Kütahya 43 Nefis Köfte ise 1942’den bu yana işletilen mütevazi bir restoran. Tarihi Çarşı içinde Saadettin Camii’ye çok yakın konumdaki, Kütahya’nın en bilinen esnaf köftecisidir. Fiyatları uygun bu mekanı da denemenizi kesinlikle tavsiye ederim.

* Hem yöresel olsun hem de modern diyorsanız kesinlikle Fesleğen Restoran’ı tercih etmelisiniz. Nezih ve şık bir mekan burası. Yemekleri, lezzeti, sunumu gerçekten harika. Pide çeşitleri, kebap türleri, günlük çıkan yöreselleri mutlaka denemelisiniz. Fiyatları kalitesine kıyasla gayet makul olan Fesleğen Restoran gönlünüze de midenize de iyi gelecek. Özellikle de Fesleğen Kebap tadın derim, çok ama çok lezzetli.

* Bunların dışında Osmanlı Kebap, Mülayimoğulları Döner tavsiye edilecek mekanlardan. Meşhur Kral Kokoreç Kebap ise en ideal mekanlardan biri. Aperatif arayanlara ise Amir Tantuni şiddetle tavsiye dilir. Siyah İnci Patisserie ise tatlıları ile dikkat çekiyor. Şekeri düşenlere tavsiyedir.

Kütahya’dan Yapmadan Dönme;

- Aizanoi Antik Kenti’ni görmeden,

- Kütahya müzelerini gezmeden,

- Kütahya Kalesi’ne çıkıp şehri kuşbakışı izlemeden,

- Kütahya merkezdeki Kütahya Çini Vazo’yu fotoğraflayıp Sevgi Yolu’nda yürümeden,

- Ulu Cami önündeki meydanda sıcak taze demlenmiş bir bardak çay içmeden,

- Germiyan Sokak’ın konaklarını fotoğraflayıp, yöresellerden tatmadan,

- Fesleğen Restoran’ın kebaplarının ve pidelerinin tadına bakmadan,

- Tavşanlı Leblebisi satın almadan,

- Çini dükkanlarına göz atmadan,

- Vaktiniz doğrultusunda Frig Vadisi’nde yürümeden,

- Vaktiniz varsa Kütahya termallerinde şifa aramadan,

DÖNMEYİN...

Seyahatleriniz RehberName tadında olsun...

 

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.