Lyrbe Antik Kenti nerededir? Seleukeia diye de anılan Lyrbe hakkında bilinmeyenler neler? Tarihçesi ve zengin kalıntıları ile hayranlık bırakan Lyrbe Antik Kenti.
Lyrbe, Antalya il sınırlarındaki gösterişli kentlerden biridir. Eminim Anadolu’nun bu kıymetli kentinden çoğu insan bihaber. Halbuki antik Pamphylia (Pamfilya) Bölgesi’nin en önde gelen yerleşimlerinden biriydi Lyrbe. Yolunuzu Lyrbe’ye düşürmeye karar verirseniz hem tarihi hem de doğal güzellikleri birlikte yaşayabileceksiniz. Lyrbe (Seleukeia) Antik Kenti hakkında öğrenmek istediğiniz herşey yazımızın devamında... İşte Lyrbe (Seleukeia) Antik Kenti Rehberi...
Lyrbe Antik Kenti Nerededir? Lyrbe’ye Nasıl Ulaşılır?
Antalya’nın Manavgat ilçesi sınırlarında yer alır Lyrbe. Bucakşeyhler Köyü ise Lyrbe’ye ev sahipliği yapan mahalledir. Antik kente ulaşmak için Bucakşeyhler Köyü’nün içinden geçip ilerliyorsunuz. Manavgat merkezden 15 km mesafede yer alan Lyrbe’ye ulaşmak için, Manavgat’tan Bucakşeyhler dolmuşuna binip köyde inebilirsiniz. Ancak köyden sonra, yolu biraz yokuş olan antik kente yürümeniz gerekiyor. Bu noktada önerim yaz sıcağında gelmemenizdir. Sabah erken saatler ya da akşam üzeri geç saatler daha ideal olacaktır.
Lyrbe Antik Kenti, Yeşil Kanyon’u (Green Canyon) içine alan Oymapınar Barajına çok yakın. Hatta antik kentin üst kısmından Oymapınar manzarası enfes gözüküyor. Yeşil Kanyon ise Lyrbe antik kentine sadece 20 km mesafede yer almaktadır. Lyrbe, Alanya’ya 70 km, Side’ye 17 km, Manavgat Şelalesi’ne 8 km, Perge'ye 70 km, Antalya merkeze ise yaklaşık 90 km uzaklıktadır.
Manavgat ilçe sınırlarında yer alan onlarca güzellikten biri de Lyrbe kentidir. Yolunuz Manavgat’a düşerse Lyrbe’ye mutlaka uğrayın.
Lyrbe Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti
Söz konusu bir antik kent olunca akıllara direk müzekart geliyor . Lakin Lyrbe Antik Kenti’de müzekarta ihtiyacınız yok. Girişi ücretsizdir. Herhangibir ücret ödemeyeceğiniz gibi ziyaret saatlerinde bir sınırlama da yok. Dilediğiniz saat diliminde ve günde Lyrbe’yi ziyaret edebilirsiniz. Haftanın her günü açık ve ücretsiz. Tabi demeden geçemeyeceğim “keşke giriş turnikeleri olsa da ücret ödesek ve daha iyi korunsa. Yüzlerce yıllık bu kadim kent gelecek asırlara ulaşsa.” Keçilerin özgürce otladığı bu orman içindeki Lyrbe dileriz uzun asırla ayakta kalmayı başarır. Temennimiz bu yönde.
Lyrbe Antik Kenti Tarihçesi: Lyrbe mi Seleukeia mı?
Pamphylia (Pamfilya) Bölgesi’nin göz alıcı dağ kentlerinden biridir Lyrbe. Toroslar’ın geçit vermez ve sıradışı coğrafyasında kurulmuş onlarca antik yerleşimden sadece biridir. Ne zengin bir bölge diye düşünmeden edemiyorsunuz Antalya için. Toroslar’ın zirvelerinde yaşama tutunan halkların kurduğu kentler hepsi bir birinden ihtişamlı ve ilginç. Hepsi sıradışı ve göz alıcı. Lakin ortak noktaları ise, hepsinin kronolojisi birbiriyle neredeyse aynı.
Hellenistik Dönem, Roma dönemi, Bizans (Doğu Roma) dönemi ve sonrası. Fakat Selçuklu ya da Osmanlı izleri yok kentin içinde. Seleukeia diye de anılan kentin adının Büyük İskender’in kumandanlarından I. Seleukos Nikator tarafından kurulduğu söylenir. Hatta gemicilerin seyir defteri olarak bilinen ve içeriğinde limanların listelendiği, istikamet ve mesafelerin derlendiği “Stadiasmus Maris Magni” olarak bilinen metinlerde kentin ismi Seleukeia olarak gösterilir.
Lakin bugün ortaya çıkan hakikat bu bahsedilen Seleukeia adlı kentin Lyrbe ile aynı yer olmamasıdır. Hellenistik dönemde (M.Ö. 3. yüzyılda) kurulan bu Seleukeia kenti bir liman şehriydi ve büyük ihtimal Side Antik Kenti’nin batı tarafındaki kıyılarda yer almaktaydı. Üstelik Lyrbe’de kazılarda ortaya çıkarılan buluntular Hellenistik dönemden çok daha öncesine gitmektedir. Klasik Çağ’dan kalma buluntular Lyrbe’nin geçmişini daha geriye götürmektedir. Bu şu demek Lyrbe ve Seleukeia iki ayrı kenttir.
Lyrbe’de Side dilinde bir takım yazıtlar bulunmuştur. Bu yazıtlardan anlaşıldığına göre Antik Çağ’da Lyrbe’de iskan eden halk, Side kentinde iskan edenlerle aynıdır. Kentte kazılar 1972 – 1979 yılları arasında Prof. Jale İnan tarafından yürütülmüştür. Hem Perge hem de Side kazılarında yer alan Prof. Jale İnan’ın 70’li yıllarda yaptığı bu çalışmaların ardından Lyrbe’de başka kazı gerçekleşmemiştir. O dönemde yapılan kazılarda ele geçen bazı buluntular Antalya Müzesi’nde sergilenmektedir. Antalya merkeze gittiğinizde arkeoloji müzesini mutlaka gezin. Zira Antalya ve çevresinde ele geçen bir çok arkeolojik buluntu müzeyi eşsiz kılmaktadır. Ayrıca Side Müzesi’nde de bazı Lyrbe’ye ait eserler sergileniyor.
Lyrbe hakkında henüz çok fazla şey bilmesek de, kenti gezerken herhangi bir Selçuklu ya da Osmanlı dönemi eseri görememek burada Türkler’in iskan etmediğinin göstergesi adeta. Bu dağ kenti zaman içerisinde önemini kaybederek terkedilmişti büyük ihtimalle. Toroslar’ın bağrında Lyrbe herşeye rağmen zerafeti ve güzelliği ile tarih severleri büyülemeye devam ediyor.
Lyrbe Antik Kenti Gezilecek Yerler – Görülecek Yapılar
Antik kent gezmeyi sevenler bilir; her bir antik yerleşimde yapılar ne kadar birbirine benzese de her kentin ayrı bir büyüsü ayrı bir hikayesi vardır. Ve tabiki yaşanmışlıkları... Lyrbe’de yine sihirli bir yolculuğa çıkmış gibi hissedeceksiniz kendinizi.
Burası yüksek bir tepe üzerine kurulmuş bir kent. Toroslar’ın bağrında üç tarafı dik bir yamaçla konumlanmış, ovaya hakim konumda Lyrbe. Sahip olduğu surlar kentin savunmasına dair ipuçları veriyor. Bugün Lyrbe’den ayakta kalan yapılar Hellenistik, Roma ve Bizans izleri taşıyor. Lyrbe’de göreceğiniz yapılar ve gezilecek yerler nelerdir?
1- Kent Kapısı ve Surlar
Lyrbe Antik Kenti’ne giriş yaptığınız kapıdır. Araçla geldiyseniz aracınızı park edip biraz yukarı yol aldığınızda Kent Kapısı size “merhaba” diyor. Surların ortasında yer alan bu kapı, Lyrbe kentine giriş çıkışların yapıldığı ana kapıydı. Kapının yanlarında kuleler yer almaktaydı ve kapıyı da içerisine alan surlar doğu-batı yönünde şehri çevrelemekteydi. Dikdörtgen kesme taşlardan oluşan surlar ise biraz zarar görse de günümüze kadar ayakta kalmayı başarabilmiştir.
2- Agora
Kent Kapısı’ndan giriş yaptıktan sonra ileride, size tüm ihtişamıyla göz kırpan Agora’yı görüyorsunuz. Lyrbe’nin bu gösterişli agorası M.Ö. 2. yüzyılda inşa edilmiştir. Kent gittikçe büyüyüp ticareti hız kazandıkça da özellikle Roma döneminde bir çok ekleme yapılarak agora zenginleştirilmiştir.
Kentin ticari ve yönetim merkezi olan yerdir burası. Hakikaten iyi korunmuş durumdadır. Hatta Pamphylia Bölgesi’nin en sağlam, en iyi korunmuş agorasıdır diyebiliriz. Üstelik 2 katlı oluşu burayı daha da farklı kılmaktadır. Baktığınız zaman sütunlarla çevrili olan dikdörtgen bir meydan dikkatinizi çekiyor. Meydanın etrafındaki dükkanlar ise çift katlı olarak tasarlanmış. İki katlı agoralara pek rastlanmaz. İşte bu anlamda Lyrbe büyük bir farklılığa sahip.
O dönemde ticaretin döndüğü, alışverişlerin yapıldığı agoraya toplamda 6 kapıdan giriş çıkışlar yapılabiliyordu. Agorada sadece ticari faaliyetler yapılmıyordu elbet. Bunun yanında kentle ilgili her türlü dini ve politik görüşmeler burada gerçekleşiyordu. Genel olarak ele aldığımızda, agoraların etrafında kamu binaları yer alır. “Toplanma yeri, toplantı” gibi anlamlar taşıyan agora kelimesinin “Pazar yeri” olarak kabul edebiliriz.
Lyrbe kentindeki bu agoranın kuzey tarafında kütüphane ve eksedra yer almaktadır. (Eksedra: yarım daire ya da dikdörtgen planlı ve kubbe ile örtülü olan ve kendisinden daha büyük bir mekana bağlantı sağlayan mimari elemanlara denir.) Buradaki kazılarda, kütüphane ve eksedrada bulunan kıymetli iki mozaik var ki; Yedi Bilgeler Mozaiği ve Orpheus Mozaiği olarak isimlendirilirler. Bu mozaikler günümüzde Antalya Müzesi’nde sergilenmektedir.
Agoranın kuzeybatı bölümünde küçük bir kilise yer almaktadır. Doğu kısmında ise yarım daire şeklinde bir odeion ve dükkanlar bulunmaktadır. Buradaki mekanların çoğu mozaiklerle süslenmişti. Hatta Lyrbe’nin içerisinde dolaşırken bile orjinal mozaiklere rast gelebiliyorsunuz. Tabiki bu şekilde bakımsız ve kaderlerine terk edilmesi çok üzücü.
3- Tapınak C1 ve C2
Agoranın dışına çıkarak tabelaları takip ettiğinizde karşınıza çıkacak olan yapılardan bazıları ise C1 ve C2 Tapınakları. Tapınakların tam olarak kime hangi tanrı ya da tanrıçaya adandığı saptanamamıştır. Lakin kentte basılan sikkelerin üzerinde Herakles, Zeus, Athena, Tike, Hekate, Ares gibi isimlerin basılmış olması bu tanrılardan birine adanmış olabileceğine işaret eder. Yine bu yapıların içlerindeki nişlerden ötürü tapınak ya da kütüphane olup olmadığı da tartışılmış nihayetinde tapınak olduğu görüşüne varılmıştır. Bir diğer önemli bilgi ise burada bulunan tapınakların Bergama (Pergamon) Antik Kenti, Hellenistik dönem tapınakları ile benzerlik göstermesidir.
4- Hamam
Kentin şüphesiz en heybetli yapılarından biriydi hamam. Tüm antik kentlerin en görkemli yapılarından olan hamamlar özellikle de Roma döneminde devasa boyutlarda inşa edilmiştir ve yoğun kullanılmıştır. Buradaki hamamın yapım tarihi hakkında bilgi yok malesef. Fakat agoraya yakın konumda olması kente gelenlerin temizlik ihtiyaçlarını karşılayabilmesi açısından iyi düşünülmüştür.
5- Diğer Yapılar
Lyrbe’de bunların dışında yürürken sarnıçları görüyorsunuz. Kentin bu yüksek konumunda su ihtiyaçlarını gidermek için bir çok sarnıç inşa etmişler. Bazı alanlar otlarla kaplanmış ve dikkat etmekte fayda var yürürken. Tavsiyem patika yürüyüş yolunun dışına çok çıkmayın.
Yine mezarlık (nekropol) ve mezarlık kilisesi kentin diğer önemli noktaları. Bazı yerlerde toprak kentin üstüne öylesine örtülmüş ki yapının kemerlerinin sadece üst kısımları gözüküyor. Yıllar içerisinde terk edilen ve unutulan Lyrbe malesef gün be gün zamana yenik düşmekte.
Bazı tanımlanamayan yapılar ise yıkık dökük karşınızda. Hem hayranlık duyuyor hem de hüzünleniyorsunuz Lyrbe için. Buraya mutlaka yolunuzu düşürün. Zira pişman olmayacaksınız.
Lyrbe’den ayrıldıktan sonra ise yol üzerinde Side Su Kemerini göreceksiniz. Bu Su Yolu bir mühendislik harikasıdır. Roma dönemi eseri olan bu su yolu yaklaşık 35 km uzunluğundadır. Side Antik Kenti’nin su ihtiyacını karşılamak için kurulan bu kemerli su yolu bölgenin en büyük mimari şaheserlerindendir.
Lyrbe’ye Dair Son Birkaç Hatırlatma
- Hakikaten tarih, arkeoloji ve doğa merakınız varsa Lyrbe Antik Kenti’ni mutlaka ziyaret edin. Beğeneceğinizden hiç şüphem yok.
- Buraya Manavgat’tan ulaşım mümkün. Ama dediğim gibi Bucakşeyhler Köyü’ne dolmuşla gelip oradan da biraz yürümeniz gerekiyor.
- Yanınızda mutlaka su olmalı. Zira antik kentin girişinde market ya da müzeshop yok. Susuz kalmamak adına suyunuz olsun.
- Öğle saati gezmek çok zor oluyor. En ideal saatler sabah ve akşam üzeri. En ideal mevsim ise bahar dönemleri.
- Lyrbe gibi zengin bir Pamphylia dağ kentine zarar vermeyin. Lütfen çöpünüzü atmayın. Zamanın darbe vurduğu bu güzel kente bir darbe de biz vurmayalım ve temiz tutalım. İyi keşifler diliyorum...
Seyahatleriniz RehberName tadında olsun...