Sardes Antik Kenti yapıları nelerdir? Sardes Antik Kenti'nin tarihçesi nedir? Sardes neden bu kadar önemlidir? Lidyalılar, Persler ve Büyük İskender'in kesiştiği kent...
“Azizim Giges, bir bilsen kraliçem Nizida nasıl güzel, nasıl narin… O vücudu, işveleri, bakışları adamı yoldan çıkartır. Ne kadar şanslıyım ki benim gibi yaşlı bir kral böylesine bir kadına sahip olsun. Bir görsen onu ve yaptıklarını bu dünyadan olmadığını anlarsın.” demişti Lidya’nın kralı Kandules…
Vezir Giges bu konuşmalardan rahatsız oluyordu. Her seferinde “Kendine ait olmayana yan gözle bakmak ata töremizde yoktur.” diyerek kralı sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama kral artık çok yaşlıydı ve bu sözleri kendisini aşağılama olarak algıladı: “Demek sözlerime inanmıyor ve bana yalancı diyorsun. Beni böyle geçiştiriyorsun. Bu gece odaya gelip kendi gözlerinle kraliçeyi göreceksin ve sözlerime inanacaksın. Benden de özür dileyeceksin. Yoksa idam edileceksin!!!” Giges, canından olmamak için bütün söylenenleri yapar. Yatak odasına gizlice girer ve bir yerlere saklanır. Güzel genç kraliçe Nizida odaya girer, soyunup yatağa girecekken Giges’i görür ve ses etmez. Giges ise göreceğini gördükten sonra odadan çıkar.
Ertesi gün Nizida Giges’i huzuruna çağırır. Bunda çekinecek bir şey yoktur çünkü kraliçe, veziri daha evvel de birkaç kez çağırmıştır. Nizida’nın huzuruna çıktığında kraliçe tüm sertliği ile “Senin olmayana baktın ve ata töresini bozdun. Ya şimdi kralı öldürüp benimle evlenip yeni kral olacaksın, ya da ben senin canını aldıracağım.” der. Vezir Giges ise kendi canından olmaktansa bütün riskleri alır ve gece vakti kralı sırtından bıçaklayarak öldürüp Lidya’nın yeni kralı olur.
400 yıllık Heraklid (Heraklesoğulları) Hanedanlığı’nın sonu ile yepyeni bir çağ başlamıştır. Friglerin de yıkılması üstüne eklenince, Kral Giges ile birlikte tüm dünyada adı var olacak Lidya Krallığı dönemi başlamıştır. Lidyalılar, gerek kültürleri gerekse yaşam tarzı olarak her ne kadar Yunan olmasa da onlara çok yakın tutulurdu. Herodot’un en çok bahsetmeyi sevdiği uygarlıktı. Yunan tanrıları için bile korunulası kutsanası bir krallıktı. Bir gün Frig kralı Midas, tanrı Dionysos’un yoldaşlarından birine yardım etmişti ve tanrı, krala “Dile benden ne dilersen” diye ödül vermişti. Açgözlü ve hırslı Midas, dokunduğu her şeyin altın olmasını dilemişti. Fakat her şey altına dönüşmeye başlayınca, koku alamaz, yemek yiyemez, bir şey içemez oldu Midas… Dionysos’a yalvardığında, tanrı ona “Git ve ellerini Pactalos’ta yıka” diye buyurmuştu. O günden beri Pactalos altın ile beraber akar. Nerededir bu Pactalos? Gediz Nehrinin bir koludur ve tam da Sardes’in ortasından akar gider.
Midas Slenus'u Dionysos'a getiriyor. Sébastien Bourdon, 1616-1671 - Hermitage Müzesi, St. Petersburg
Mitolojide bile Lidya ve onların başkenti Sardes unutulmamıştır görüldüğü gibi… Ama Lidyalılar da tanrılara saygıda kusur etmemişlerdir. Batı Anadolu İyon şehirleri gibi olmasa da aynı Efes gibi Artemis’e adanan bir tapınak inşa etmişlerdir. Lidya’nın son kralı Kroisos, sadece bu tapınağı inşa ettirmekle kalmayıp, Efes kentindeki Artemis Tapınağı için bile yardımlarda bulunmuştur.
Lidyalılar tarihin en büyük buluşlarından birine imza atmışlardır: Para…
Takas devrini sona erdiren, hem taşınması hem de harcanması kolay olan bu “şey” Lidyalıları ekonomik anlamda lider pozisyonuna sokmuştur. Giges’ten sonra gelen krallar Alyes ve Alyattes, agresif yönetimler ve paranın gücü ile topraklarını hayli genişletmişlerdir. En son Kroisos, dünyanın en zengin kralı olmuştur. Günümüzde Karun kadar zengin ifadesi, Kral Kroisos’tan gelmektedir. % 27’si altın, % 73’ü elektrum denilen (bakır, çinko, kurşun) maddeler karışımı, sikkelerin sapasağlam kalmasına sebeptir.
Altın Sikke, M.Ö. 334 - M.Ö. 323, Solda Athena sağda Nike kabartması - British Museum
Dünyanın ilk darphanesinde basılan bu sikkeler ile Lidya önüne geçilemez bir hızla genişliyor, deniz ve kara yollarındaki ticaret yollarını kontrol ediyor, paralı askerler ile güçlü bir orduyu da yönetebiliyordu. Ekonomide son derece ileri olan bu uygarlıkta maalesef eğitim o kadar ileri değildi. Örnek vermek gerekirse, Milet kentinde zamanın matematikçisi ve gök bilimcisi Yunanlı Thales, güneş tutulmasını M.Ö. 28 Mayıs 585 olarak hesaplamışken, o tarihte Kızılırmak Nehrinin iki tarafında 5 yıldır savaşan Lidyalılar ve Medler, havanın anlık kararmasını tanrıların öfkesi olarak nitelendirip savaşı kesmişlerdir. Med Prensi ile Lidya Prensesi evlenmiş, savaş sona ermişti.
Parayı çok seven bir başka uygarlık daha vardı. Persler…
İran merkezli bu savaşçı uygarlık, M.Ö. 547 tarihinde Kral Kiros komutasında Sardes’e gelmiş ve kenti teslim etmesi için Kroisos’a çağrıda bulunmuşlardı. Aksi taktirde şehir yağma edilecek yakıp yıkılacaktı. Tapınak kahininin “Bu savaşta büyük bir imparatorluk yok olacak” kehanetini yanlış anlayan Lidya kralı bu çağrıya kulak asmamış ve Perslere saldırmıştı. 14 gün sonunda hem savaş hem de Sardes kaybedilmişti. Pers kralı, Kral Kroisos’u şehri tepeden gören bir noktada bağladıktan sonra “Bak şimdi şehrine neler yapıyorum” der ve Sardes’in yakılıp yağmalanması için emir verir. Dönemin en zengin kenti alevler içinde yanıyordu. İnsanlar nereye kaçacaklarını şaşırmışlardı. Bu duruma Kroisos kahkahalar ile gülmeye başladı. Kiros şaşırmıştı: “Kral sen aklını yitirdin herhalde… Şehrini yağmalıyor, yakıyorum ve sen buna gülüyorsun”. Kroisos cevap verir: “Hayır Kiros aklını yitiren sensin. Şu anda yakıp yağmaladığın benim değil senin kendi şehrin…” Pers kralı bir an duraksar ve yağmanın derhal durdurulması için emir verir. Sorar Kroisos’a, “Böylesine bilgeliğin varken nedir seni benim üzerime saldırtan, kimdir?”. Kroisos cevap verir: “Benim kötü talihim, seninse iyi talihindir. Çünkü kimse barış dururken savaşı seçecek kadar deli değildir. Barışta oğullar babalarını gömerken, savaşta babalardır oğullarını mezara indiren…”
Büyük İskender dönemine kadar Sardes’te herhangi bir yaşamdan bahsetmek neredeyse mümkün değildir. Ama Hellenistik dönemin başlaması, burada bir Hellen Gymnasium’u kurulması (okul) şehrin yeniden hareketlenmesine sebep olur. Buradaki Yahudi nüfustan da mutlaka bahsedilmesi gereklidir. Tevrat’ta geçen Sepharad kentinin burası olması gerektiğine dair bazı inançlar vardır. Radikal Yahudiler dahi burada kurulan Gymnasium’dan rahatsız olmazlar. Aslında Gymnasium onlar için bir kafir yuvasıydı ve sünnet karşıtı kurumdu.
Her yerde Yahudiler bu yapılar ve kurumlar için olumsuz tavırlar içinde olsalar da, Sardes’te böyle bir olaydan bahsetmek mümkün değildir. Hatta Büyük Havra’da Yunan ve İbrani harfleri ile 100’e yakın yazıt vardır. Mozaik döşenmiş zemini ile Roma mimarisini yansıtan Büyük Havra, dinler ayrı olsa da dostluğun sürekli olduğunun bir göstergesi adeta…
Roma döneminde büyük bir spor kompleksi olmuştur Gymnasium… Arka tarafta bulunan hamamı, büyük havuzu, yapıya daha da ayrı bir güzellik ve değer katmıştır. Gmynasium’a giden sütunlu Roma yolu üzerinde Roma dükkanları vardır. Burada Yahudi ve yerli halk yan yana ticaret yapmışlardır. Yakup’un boya dükkanı yanında Julius’un fırını vardır.
Artemis Tapınağı Sardes kentinin en gösterişli yapılarındandı. İlk olarak Kroisos zamanında yapılan bu tapınak M.S. 17 Anadolu depreminde neredeyse yerle bir olmuştu. M.S. 150’li yıllarda bir kere daha aslına uygun şekilde son derece görkemli bir bina çıkmıştı ortaya…Tapınak ikiye ayrılmıştı. Bir bölümünde Zeus’a ve Roma İmparatoruna, öbür tarafında ise Artemis'e ve Roma İmparatoriçesine tapınılıyordu.
Romalılardan sonra Bizanslılar döneminde ciddi anlamda bir yok olma süreci yaşadı Sardes… Anadolu Selçukluları buraya geldiğinde küçük bir köydü. 1200’lü yıllara kadar varlığını devam ettirdi ve sonrasında eski yerleşim tamamıyla terk edildi. Günümüzde aynı yerde Sart adı ile yaşayan küçük bir mahalledir ve Manisa’nın Salihli ilçesine bağlıdır. İzmir’e yaklaşık 85 km uzaklıktadır.
Buranın 5 km kuzeyinde Bintepeler olarak anılan ve hatta Anadolu’nun piramitleri olarak nitelendirilen tümülüs mezarları vardır. Kraliyet soyuna ait 85 adet irili ufaklı tepe şeklindeki mezar yapılarından dolayı bu adı almıştır. Gmnasiumun hemen karşısında bulunan zeytinliklerin altında, yolun her iki tarafında toprak altında, eski Sardes kentine ait kalıntıların bulunduğu tespit edilmiştir ama bunların ortaya çıkarılması çok zor olacaktır. İlk defa 1910 yılında Princeton Üniversitesi tarafından kazılara başlanmış ama 1. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ile hemen durdurulmuştur. 1958’den sonra Harward Üniversitesi, 1976 – 2007 yılları arasında ise California Üniversitesi kazıları yapmış ve Sardes kentine ait şimdilik görülebilecek kalıntılar ortaya çıkarılmıştır. 2008 yılından beri ise Wisconsin Üniversitesi kazı ve restorasyon çalışmaları yapmaktadır. Görüldüğü üzere başlangıçtan bugüne kadar ABD, Sardes ile ilgili ciddi kazı çalışmaları yürütmektedir.
İncil’de geçen 7 Kilise’den bir tanesi de Sardes olduğu için özellikle günümüz Hristiyanları tarafından dini turlarda atlanmayacak bir ziyaret noktasıdır. Kilise, şimdiki Artemis Tapınağı’nın hemen ön tarafında, kırmızı tuğladan inşa edilmiş bir şekilde metruk olarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Lidyalıların başkenti Sardes’i gezmek için kokartlı Profesyonel Turist Rehberinizi almayı unutmayın.
Seyahatleriniz RehberName tadında olsun...