Tlos Antik Kenti Tarihi | Yapıları

Tlos Antik Kenti

Tlos Antik Kenti nerede ve nasıl gidilir? Tlos Ören Yeri'nin giriş ücreti nedir? Likya'nın önemli kentlerinden Tlos'un tarihi ve yapıları nelerdir? Tlos'un hikayesi...

Tlos Antik Kenti, günümüz Teke Yarımadası’nın ya da tarihe, antik kentlere ilgili olanların daha iyi anlayabileceği tabirle Likya’nın en önemli kentlerinden birisidir. Mitolojik hikayeleri, kahramanları, tarihi ve yakın çevresinde barındırdıklarıyla mutlaka görülmesi gerek yerlerden birisidir Tlos

Nedir Tlos Antik Kenti diye soracak olursanız…

Hititlerin Dalawa’sı,

Lukka’nın Tlawa’sı,

Likya Birliği’nin 3 oy hakkına sahip 6 kentinden birisi,

Kimera’yı öldüren kahraman Bellerophontes’in kenti,

Likya tipi kaya mezarlarının en güzel örneklerine sahip olan kent,

2009 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Geçisi Listesinde bulunan Likya kentlerinin en büyüklerinden biri…

Tlos Antik Kenti, Muğla’nın Seydikemer ilçesinde Saklıkent Kanyonu Milli Parkı’nın kuzeyinde Eşen Vadisinin yukarı kısımlarında bulunmaktadır. Genel olarak Antalya-Muğla sınırı olarak adlandırabileceğimiz bir konumda bulunan Tlos Antik Kenti’ne ziyarete gittiğinizde Fethiye, Saklıkent, Yakapark, Ksanthos, Letoon, Patara gibi birbirinden güzel tarih ve doğa harikası olan yerlerin tam ortasında bulunduğunuzu da unutmayın.

Tlos Antik Kenti Nerede

Muğla’nın Seydikemer ilçesinde bulunan Tlos Antik Kenti’ne ulaşabileceğiniz birçok yol var. İster Fethiye tarafından, ister Kaş yönünden gelin; Tlos tabelasını görmeseniz bile Saklıkent tabelası en azından Tlos’a doğru yol almanıza yardımcı olacaktır.

Kaş tarafından gelirken önce Saklıkent’i görüp Tlos’a ulaşacaksınız. Fethiye ya da Seydikemer yönünden gelirseniz önce Tlos’a gidebilirsiniz.

Tlos Antik Kenti; Fethiye’ye 35 km, Seydikemer’e 14 km, Saklıkent’e 12 km, Ksanthos’a 40 km, Patara’ya 50 km ve Kaş’a 82 km mesafede bulunuyor.

Tlos Ören Yeri Giriş Ücreti

Tlos Ören Yeri, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olan bir ören yeridir. Dolayısıyla her yazımızda belirttiğimiz gibi gezilerinizde Müzekart kullanmanız en uygun yoldur. 18 yaş altı ve 65 yaş üstü vatandaşlarımızın ücretsiz bilet temin edebildiği gişelerden bilet almak isteyenler için ise ücret 12,5 TL’dir. (2022)

Tlos Ören Yeri’ni 08:30 – 18:30 saatleri arasında ve haftanın 7 günü ziyaret edebilirsiniz.

Tlos Antik Kenti Tarihi

Tlos Antik Kenti’nin kuruluşuna değinmeden önce kısaca içerisinde bulunduğu Likya’ya değinmek gerekiyor. Genel olarak sınırlarını çizmek gerekirse Dalaman Çayı’ndan Antalya’ya kadar olan ve Teke Yarımadası olarak adlandırılan yerdir Likya. M.Ö. 3 binlerden itibaren kendilerine kendi dillerinde Likçe’de Termili olarak adlandırılan insanların yaşadığı Likya toprakları, Batı Anadolu ile neredeyse eşzamanlı birçok uygarlığın egemenliğine girmiştir.

Ancak kendine has dili olan, kullanmış oldukları mimari anlayış, mezarlar, kültür; sahip oldukları demokrasi anlayışı; kahramanları, doğası ve mitolojik hikayeleriyle Dünya’nın en eşsiz coğrafyalarından birisi desek abartmış olmayız. Hatta az bile söylediğimizi düşünebilirsiniz.

İşte bu eşsiz coğrafyanın en önde gelen kentlerinden birisi de Batı Likya olarak adlandırabileceğimiz bölgede, Eşen Vadisi’nin üst kısımlarında ve Akdağlar’ın (Kragos) eteklerindeki Tlos kentidir.

Sıradan bir kentten fazlası olan Tlos, Likya Birliğinde 3 oy hakkına sahip 6 kentten biridir. Zaten bunun gibi dikkat çekici ve önemli bilgilere değineceğiz.

Tlos’un tarihine baktığımızda tam olarak ne zaman kurulduğunu söylemek zor ancak yapılan arkeolojik çalışmalar neticesinde Neolitik Çağ’a kadar giden bir geçmişten bahsetmek mümkün. Tabii bu sadece Tlos’ta yapılan çalışmalardan değil; yakın çevresinde bulunan mağara ve höyüklerde (Girmeler) yapılan çalışmalarla elde edilen sonuçlardan ortaya çıkmıştır.

Biraz daha yazılı kaynaklara yönelecek olursak Anadolu’da birçok kentte olduğu gibi M.Ö. 15. yüzyılda Hitit yazıtlarına baktığımızda buradan Dalawa ya da Talawa olarak bahsedildiğini görüyoruz. Likyalılar ise kendi dillerinde yani Likçe’de Tlawa olarak adlandırmışlar bizim Tlos kentini. Peki madem Dalawa, Talawa, Tlawa olarak adlandırılmış da Tlos nereden çıktı dediğinizi duyar gibiyim. İşte o zaman devreye biraz Hellenizm giriyor.

Birçok kentte rastladığımız kuruluş efsaneleri burada da kendini gösteriyor. Bölgede Helen etkisi arttıkça bu gibi efsanelerin de kendine fazlasıyla yer bulduğunu söylenebilir. Tremiles ve Praxidike’nin 4 oğlu olan Pınaros, Kragos, Ksanthos ve Tloos’un bu bölgede bulunan kent ve dağlara isimlerinin verildiği söylenir. Tlos’un adının da Tloos’tan geldiği söylenir. Ancak 3500 yıllık Hitit belgelerinde bile Dalawa – Talawa olarak adlandırılan kentin isminin buradan değişerek türediğini söylemek biraz daha gerçekçi duruyor.

Geç Tunç Çağında gerçekleştiği düşünülen Troya Savaşı’nda da Likyalı kahramanlardan bahsedilir. Tabii aynı topraklarda yaşadığı Troyalıların saflarında. Sarpedon ve Glaukos bunlardan en bilinenleri ancak bir de bunların yanında Tloslu Skylakeus’tan da bahsedilir.

Hitit döneminde de yerleşim olduğu buluntularla ispatlanan Tlos’ta birçok taş malzeme de bulundu. Ancak bizim gördüğümüz haliyle Tlos’un tam anlamıyla şehirleşmesi ya da daha büyük yerleşime dönüşmesi M.Ö. 5. yüzyılda gerçekleşmiştir.

M.Ö. 547 yılında Tlos kenti Anadolu’nun büyük kısmı ve içinde bulunduğu Likya ile beraber Pers egemenliğine girmiştir. Pers hakimiyetindeyken askeri olarak da Perslere destek verirler. Destek verilen savaşlardan birisi de Perslerin Atinalılara karşı savaştığı Eurymedon Savaşı’dır.

Bundan sonraki süreçte Büyük İskender’in hakimiyetine giren Likya ve Tlos’ta bir süre sonra istikrarsız bir dönem başlayacaktır. İskender’in ölümüyle Ptolemaioslar, Seleukosların hakimiyet mücadelesine sahne olur bölge toprakları.

M.Ö.190 Magnesia Savaşı ve 2 yıl sonra imzalanan Apameia Barışı ile bölgedeki kısa bir Rodos hakimiyeti ve ardından Roma egemenliği başlayacaktır. Roma hakimiyeti Likya için de bağımsızlık demek anlamına gelecektir. En eski ve önemli demokrasi örneklerinden biri sayılan Likya Birliği’nin temeli de işte bu dönemde atılır. Mısır kökenli kaynaklarda M.Ö. 182 yılından bahsedilse de M.Ö. 167 yılı yani Likya’nın Roma Senatosu kararı ve garantisi ile bağımsızlığını aldığı tarih Likya Birliği’nin kuruluşu olarak kabul edilir.

Strabon Likya Birliği ve Tlos’tan şöyle bahseder:

Oy hakkını paylaşan 23 kent vardır. Hangi kenti uygun gördüklerini seçtikten sonra her kentten temsilciler birleşerek orada genel bir kongrede toplanırlardı. Kentlerinin en büyüklerinin 3, orta büyüklükte olanların 2 ve geriye kalanların da 1 oy hakkı vardı. Keza bunlar aynı oranda yardımlaşmalar ve diğer komünyonlara (Kişisel harcamalarla yapılan kamu hizmeti) ödemeler yaparlardı. Artemidoros, en büyük altısının Ksanthos,Patara, Pınara, Olympos, Myra ve Tlos olduğunu söylüyor. Kongrede onlar önce bir Lykiarkhes ve sonra birliğin diğer memurlarını seçerlerdi ve gene burada genel adalet kurulu oluşturulurdu...

Roma hakimiyetinde oldukça önemli imtiyazlar alan birlik zaman zaman da çalkantılı dönemler yaşamıştır. Özellikle M.Ö. 44 yılında Caesar’ın öldürülmesinin ardından Brutus ve Cassius’un bölge ciddi tahribata uğratılır.

M.S. 43 yılı ile beraber artık çalkantılı günlerin sonuna gelinmiş ve Cladius, Likya’yı bir Roma eyaletine dönüştürmüştür.

2. yüzyılda ciddi bir deprem yaşayan bölgede Rhodiapolisli yardımsever Opramoas birçok kente yarım eder. Bunlardan birisi de Tlos kentidir.

Doğu Roma yani Bizans ile beraber her yerde ortaya çıkan büyük değişim Tlos’ta da ortaya çıkar ve artık Hristiyanlık zamanla baskın hale gelir. Hatta Likya’nın önde gelen piskoposluk merkezlerinden birisi de Tlos olur. Tlos Piskoposu ise 451 yılında Chalkedon Konsiline katılan Andreas’tır. Bu Tlos’un o yıllarda da hala önemini koruduğunun bir göstergesi sayılabilir. Bu dönemler beraber Likya’nın merkezi artık Patara değil Myra olmuştur.

Tlos, piskoposluk merkezi olma özelliğini 11. yüzyıla kadar sürdürse de artık yavaş yavaş önemini kaybedip günden güne küçülmeye başlamıştır. Özellikle 7. yüzyıl ile başlayan Arap akınları bölgenin ve kentlerin zayıflamasına sebep olmuştur.

Tlos’ta 1207 ile beraber bölgede Anadolu Selçuklularının egemenliği başlar. Ardından Menteşeoğulları Beyliği ve 1426’dan itibaren de Osmanlı egemenliğine girer.

Tlos, diğer kentlerde olduğu tamamen terk edilmemiş; zamanla (Bizans ile beraber) kentteki mimari anlayış ve yerleşim değişmiştir. Yerleşim akropole ve surların bulunduğu yerlerde toplanmıştır.

19. yüzyılda da bölgenin önde gelenlerinden Ali Ağa, akropoldeki kalıntılardan kendine bir ev yaptırmıştır.

Bütün bu binlerce yıllık birikimden sonra kaybolmaya yüz tutmuş olan bu kentleri 18. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya gelen seyyahlar bir bir ortaya çıkarmaya başlamıştır. Bunların arasında özellikle Likya bölgesinde önemli paya sahip kişilerden birisi de Charles Fellows’tur.

Tlos Antik Kenti Yapıları - Gezilecek Yerler

Tlos Ören Yeri’ne geldiğinizde yolun tam ortadan geçtiğini göreceksiniz. Saklıkent istikametinde yani güneyden geldiğinizi varsayacak olursak öncelikle yolu sağında tiyatroyu, hemen solda ise bazilika, tapınak ve hamamları göreceksiniz. Tam karşıda kalan akropol, nekropol ve stadyum için az ileride gişelerin bulunduğu yerden geziye başlayabilirsiniz. Aşağıda gezi güzergahına göre yapılardan bahsediyoruz.

1. Tlos Tiyatrosu

Akropolun tam karşısında kentin doğusunda bulunan tiyatro Hellenistik dönem yapısı olup yaklaşık 6 bin kişilik bir kapasiteye sahiptir. Tlos’un önemli yapılarından olan tiyatro Likya’nın da en büyük tiyatrolarından birisidir. 36 oturma sırası olan ve 2 caveadan oluşan tiyatroda hayvan ve gladyatör dövüşleri de gerçekleştirilmiştir.

Ayrıca oturma sıraları üzerinde yazılı olan isimler ve işaretlerden belirli kişi ya da gruplara ait yerler olduğu da anlaşılıyor. 141 senesindeki depremde hasar gören tiyatro Rhodiapolisli Opraomas’ın yardımı ile onarılmıştır.

Diğer tiyatrolardan ayıran en önemli özelliği ise bu yapının bir tapınak- tiyatro yapısı olmasıdır. Caveanın tam ortasının üst tarafında kalıntıları bulunan yapı tapınaktır. Anadolu’da çok fazla örneğine rastlamadığımız bu tapınak-tiyatronun Roma ile daha doğrusu İmparatorluk Kültü ile ilgili olduğu söylenir. Bulunan yazıtlarda bunu göstermektedir.Anadolu’da ki diğer örnekleri ise Patara, Pessinus, Pergamon ve Stratonikeia’dadır.

2. Agora

Agoralar kentlerin ticari ve sosyal etkileşim alanları olarak adlandırılan yerlerdir. Tlos Antik Kenti’ndeki agora ise hemen tiyatronun önünde hatta bir kısmı da gişelere doğru giderken üzerinden geçtiğiniz yolun altında kalıyor. Yolun karşı tarafında da agora ve etrafındaki stoalardan kalan kalıntıları görmeniz mümkün. Görülen kalıntılar M.S. 2. yüzyılı yani Roma dönemine ait olsa da agoranın kuruluşunun bundan yaklaşık 500 yıl daha eski olduğu düşünülüyor. Bulunduğu konum itibariyle tiyatro ve stadyumun tam arasında ve neredeyse bitişik olması agoranın oldukça aktif olarak kullanılan bir yer olduğunun da göstergesi sayılabilir.

3. Kent Bazilikası

Tlos’ta Hristiyanlığın yayılmasıyla beraber Erken Hristiyanlık Döneminde yapılan bir yapıdır. Bizans döneminin önemli bir yapısı olan bazilika 84x33 metre ölçülerinde olup doğu yönüne bakar şekilde inşa edilmiştir. 3 nefli olan bazilikanın iç kısımlarına gezi amaçlı girilemiyor.

4. Kronos Tapınağı

Tlos Antik Kenti, Kronos tapınımının olduğu tek örnek olması açısından oldukça önemlidir.Tlos’ta eski çağlardaki yerel tanrı-tanrıçalardan Hellenistik dönem tanrı-tanrıçalarına kadar oldukça farklı ve çeşitli tapınımlar vardır. 23 farklı tapınımın tespit edildiği kentte Kronos en dikkat çekici olanı sayılabilir. M.S. 2. yüzyılda yapıldığı düşünülen tapınak çok da büyük değil. Bir platform üzerinde 7 basamaklı merdivenle çıkılan ve 2 sütunlu girişi olan bir yapıdır.

5. Büyük Hamam

Tlos kentinde görebileceğiniz iki hamam yapısından büyük olanıdır. Kronos Tapınağı’nın arka tarafına vadi manzarasının hemen kıyısında Roma’nın bölgeye hakim olduğu ilk yıllarda (M.Ö. 2. yy) inşa edildiği düşünülen hamamda bölümleri çok net bir şekilde görebiliyorsunuz. Sırasıyla frigidarium (soğukluk), tepidarium (ılıklık) ve caldarium (sıcaklık) bölümlerini görebilirsiniz. Ilıklık ve sıcaklık bölümlerinde hypokaos denen hem zeminden hem de duvardan ısıtma sistemi kullanılmıştır. Zaman içerisinde işlevini kaybeden yapının tam ortasındaki tepidarium bölümüne M.S. 11. yüzyılda bir kilise de inşa edilmiştir.

6. Küçük Hamam ve Palestra

Büyük hamam ile aynı yıllarda inşa edilen bu yapı gymnasium olarak da adlandırılır. Hamamın yanında spor faaliyetlerinin de yürütüldüğü 63x45 metre ölçülerinde palaestrası da vardır. Büyük hamam da olduğu gibi frigidarium, tepidarium ve caldarium bölümleri görülebilen ve aynı ısıtma sistemine sahip olan Likya tipi bir hamamdır.

7. Stadyum

Hellenistik dönemde inşa edilen Tlos Stadyumunun 148 metrelik kısmı görülebiliyor. Gişe tarafından girdiğiniz hemen karşınızda kalacak olan stadyuma baktığınızda oturma sıralarının sadece sağ, yani doğu yönünde olduğunu görebilirsiniz. Ayrı stadyumun tam ortasında 72 metre uzunluğun da bir havuz da bulunuyor. Sol tarafta ise agoraya geçişin bulunduğu stadyum kentin önemli bir eğlence merkezi olmasının yanı sıra dini bir merkez olduğu da düşünülmektedir.

8. Nekropol ve Kaya Mezarları

Stadyumdan tepeye tırmanmaya başladığınızda Tlos ile özdeşleşen Nekropol, M.Ö. 5. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Likya’da sıkça görülen mezar tiplerinden birisi olan kaya mezarları, bireysel olmasının yanı sıra aile mezarı olarak da kullanılmıştır. Tabii burada kaya mezarları kadar dikkat çekmese de etrafta lahitleri de göreceksiniz.

Dış kısımları anıtsal bir şekilde inşa edilen Tlos Nekropolünde en dikkat çekici olanı ise Bellerophontes’in mezarı olarak adlandırılan yerdir. Mezar duvarında Bellerophontes ve Pegasus’un canlandırıldığı bir kabartmadan dolayı böyle düşünülüyor. Bu arada bu bahsettiğimiz mezar stadyumdan yukarı çıktığınızda gördükleriniz arasında değil. Nekropolden sağa yani doğru yürüyüp aşağı inmeniz gerekiyor ama bunun için çok uygun bir yol olmadığını da hatırlatalım.

9. Akropol

Kentin en yüksek noktasını oluşturan yer olan Akropol dışarıdan bakıldığında adeta küçük bir kaleyi andırıyor. M.Ö. 5. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanılan akropol zaman içerisinde birçok defa eklemelere, onarıma maruz kalmış. Akropol ve stadyum arasındaki bölüme bouleterion (meclis binası) ve prytanionun (belediye) da inşa edildiği Roma dönemi sonlarına kadar kullanıldığı düşünülmektedir.

M.S. 5. yüzyılda eklenen surlar ile yaşam alanları sınırlandırılsa da ilerleyen yıllarda yerleşim tekrar surların dışına taşmıştır. Zamanla bölge önemini kaybedip terkedilmeye başlansa da 19. yüzyılda bile buranın kullanıldığını görüyoruz. Osmanlı döneminde bölgenin nüfuzlu kişilerinden olan derebeyi Ali Ağa kalıntıları kullanarak kendine bir konut yaptırmıştır.

Tlos Antik Kenti’ne Geldiyseniz:

Buralara kadar geldiyseniz sadece antik kent kalıntılarını görüp dönmek olmaz elbette. Eğer vaktiniz varsa en fazla 1 saatlik uzaklıkta bulunan yerleri de mutlaka görmelisiniz. En yakından başlayacak olursak:

Yakapark; öğle molası verebileceğiniz, soluklanabileceğiniz doğa ile iç içe bir mesire yeri gibi

Saklıkent Kanyonu; aynı zamanda bir milli park olan Saklıkent Tlos’a oldukça yakın. Zaten buralara geldiyseniz sebeplerinizden birisi mutlaka Saklıkent’tir.

Ksanthos (Xanthos)-Letoon; Likya’nın en önemli şehirlerinden birisi olan Ksanthos ve Likya’nın dini merkezi haline gelen Letoon, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunuyor. Eğer Tlos’u gezdiyseniz antik kentlere ilginiz olduğunu varsayabiliriz. Dolayısıyla mutlaka görülmeli.

Patara; Likya’nın başkentliğini yapmış, en eski meclis binalarından birinin bulunduğu Patara kentini görün. Hatta öncesinde ya da sonrasında bir çölü andırıan uçsuz bucaksız kumsalı ile Patara Plajı’nı da es geçmeyin. Plaj için küçük bir tavsiye mümkünse öğleden önce gitmeye çalışın çünkü çok dalgalı oluyor.

Seyahatleriniz RehberName Tadında Olsun.

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.