Boyoz nedir? İzmir'in coğrafi işaret alan meşhur lezzeti boyoz ve boyozun tarihçesi.
Ege deyince akla ilk gelen İzmir ise; İzmir deyince de akla 3 şey gelir; Denizi, kızları ve boyozu.
İzmir’de yaşamak, İzmirli olmak ve İzmir’i sevmek için neden arıyorsak işte karşınızda Alaçatı, Çeşme, Sığacık, Urla, Foça ve daha birçok eşsiz koyları, birbirinden güzel, alımlı göçmen kızları ve en olmazsa olmazı sabah kahvaltılarının baş konuğu boyozu.
İzmir’in kendine has bir kültürü bir yaşam şekli vardır. Dışarıdan gelen herkes zamanla uyum sağlar bu güzel şehre. Zamanla herkes, her şey İzmirleşir. Ay çekirdeğinin “çiğdem”, simitin “gevrek”, çamaşır suyunun “klorak” ve İspanya’dan kalkıp Türkiye‘ye ulaşıp İzmir’de kendini bulan Bollos’un “boyoz” olması gibi.
Peki İzmir ile özdeşleşen Boyoz nedir ve geçmişi nerelere dayanır?
“Bollo” İspanyolca’da somun anlamına gelir. Boyoz’da Bollo’nun çoğul hali Bollos’dan günümüze ulaşmıştır. “Küçük somon” anlamına gelen Bollo, bugün İzmir’in olmazsa olmazlarındandır.
Boyoz “coğrafi işaret” almayı başarmıştır. Coğrafi İşaret; Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından verilen ve ülkemizde yöresel ürünlerin değerlendirilerek aldığı tescil işaretidir. Mesela; İzmir Kumrusu, İzmir Lokması, İzmir Şambalisi, Kavacık Üzümü... gibi. Sadece bunlar değil elbet, İzmir’in daha bir çok coğrafi işaretli ürüne sahip olduğunu özellikle belirtelim.
1492 sonrasında İspanya’dan ayrılan Seferad kökenli Museviler Anadolu’ya gelirler. Aslında ilk başta bir çok il de denense de bu eşsiz lezzet İzmirliler tarafından çok beğenilir ve sahiplenilir.
Bir İzmir klasiğidir boyoz. Sabah işe giderken vapur iskelesinde, sokağın başında, otobüs durağında ya da bir fırının camekanında bekler sizi. Yanında olmazsa olmaz ekürisi haşlanmış yumurta ile. Önce uzaktan mis kokusunu hissedersiniz sonra elinizde iken sıcaklığını. Bir an önce açıp yemek istersiniz taze çayınızla birlikte.
Kimi zaman lüks fırınlarda porselen tabaklarda, kimi zamanda yol kenarında seyyar satıcılarda eski gazete kağıdına sarılı görürsünüz boyozu. Herkese , her kesime gönlünü açmıştır.
Biz boyozu yumurta ve çay ile buluştururken İspanya, Şili, Arjantin ve Peru’da şekerli, tahinli ya da içi malzemeli de karşımıza çıkar.
İspanya’dan Türkiye gelen Seferadlar İzmir’de bu eşsiz lezzeti bize sunmuştur. Musevi Avram Usta öncü kabul edilir. Onun yanındaki çıraklar zamanla usta ulaşıp yeni fırınlar açmışlar ve böylece önce Musevi ustalar ardından Türk ustaların hamurun üzerindeki sihirli dokunuşları ile boyoz, İzmir’in dört bir yanına yayılmış, İzmirlilerin kalbini fethetmiştir.
Her ne kadar kesin bir bilgi olmasa da boyozun artık kalan hamurların değerlendirilmesi ile ortaya çıktığı konuşulur. Kim nasıl derse desin her haliyle boyoz İzmirlilerin kalbinde yer bulmuş, kahvaltıların baş tacı olmuştur.
Aslında kim inanır ki un, su ve tuz ile hazırlanan hamurun bu denli lezzetli bir şölene dönüşeceğine.
Hazırlanan hamur ona şekil verecek yağ ile buluşur. Ardından ustaların sihirli elleri devreye girer ve başlarlar elleriyle hamuru açmaya. Tezgahlar dar gelir de başlar ustalar kafalarının üzerinde hamuru döndürmeye.
Biraz önce tezgahtaki bir beze hamur bir bakmışsınız o sihirli dokunuşlar sonrasında adeta incecik tülbente dönmüş. O kadar ince olmalı ki hamur, altına bir resim koyduğunuzda kişiler ayırt edilmeli.
İşte bu incelik yakalandıktan sonra başlanır katlanmaya. Bir sağdan bir soldan derken önünüzde kat kat bir yuvarlak hamur katmanı yer alır . Sıcacık fırınla buluşur hamurlar.
Dakikalar sonra ise boyoz kuyruğunda bekleyen İzmirliler sıcacık boyozlarına kavuşur. Elleri yana yana ustalar paylaştırır boyozları. Daha gün doğmadan hazırlanırken boyozlar öğleye kalmadan taze taze tüketilir.
Bazen bir pazar kahvaltısında, bazen gece mesaisinden dönenlerin ellerinde, bazen işe yetişmeye çalışanların poşetlerinde, bazen öğrencilerin Kordon sefalarında kısacası İzmirlilerin hayatının her alanında yer alır boyoz. Bu kadar anlatıp tadına doyum olmaz dediğim boyozu en kısa zamanda İzmir’e gelin ve tadın derim.
Şöyle bir Kordon’da oturup keyif yaparken, Tarihi Asansör’de İzmir’i kuş bakışı izlerken, alışveriş sonrasında Kemeraltı’nda dinlenirken, Karşıyaka sahilde denize bakarken kısacası İzmir’in her köşesinde hem İzmir’e hem de boyoza doyun derim.
Afiyet olsun...