Nusrat Mayın Gemisi, Muavenet-i Milliye ve Bandırma Vapuru ile 18 Mart 1915'ten 19 Mayıs 1919'a yolculuk yani bir anlamda Çanakkale'den Cumhuriyet'e yolculuk...
Tarihimize şöyle bir bakınca nice büyük şanlı zaferler görürüz. Çoğunluğu karada olmakla beraber denizlerde nedense çok adımız geçmez. Tabiki tarih boyunca Çaka Bey, Barbaros Hayrettin Paşa, Piri Reis gibi Türk ve Dünya tarihinde iz bırakmış önemli denizcilerimiz var.
Osmanlı en parlak dönemlerinde bile Venedik’e tam anlamıyla diz çöktürememiş. Günümüzde bile üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde denizciliğe verilen önemin yeterli olduğunu söylemek biraz zor.
Her şeye rağmen yakın tarihimizde tarihin akışını değiştiren öylesine önemli gemilerimiz var ki tarihimize adını altın harflerle yazdırdılar ve belki de Cumhuriyete giden yolun mihenk taşları oldular. İşte bu 3 önemli gemiyi ve yaptıklarını size anlatmaya çalışacağız.
1. Nusrat Mayın Gemisi
"Yardım" anlamına gelen Nusrat ya da Türkçeleştirilmiş ismiyle Nusret, 1911 yılında Almanya’nın Kiel şehrinde üretilen yaklaşık 40 metre uzunluğundaki bu gemi 1913 yılında Osmanlı Donanması’na katıldığında, hiç kimse bu küçük geminin koskoca bir donanmanın sonunu getirebileceğini tahmin etmemiştir.
İtilaf donanması hem Rusya’ya yardım edebilmek hem de Osmanlı’nın kalbine İstanbul’a son darbeyi vurabilmek için hazırlıklara başladığında, Osmanlı da Çanakkale Boğazı'ndaki tabyaları güçlendirmeye ve belki de en önemlisi mayın hatlarını döşemeye başlamıştı bile.
Mart tarihine geldiğimiz de ise daha önce düzenlenen harekatlarda edinilen tecrübe ve gözlem neticesinde Erenköy açıklarının kıyıya paralel olarak mayınlanması kararı alındı. Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa’nın emriyle Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey ve Nusrat’ın komutanı Yüzbaşı Hakkı Bey 8 Mart’ın ilk saatlerin tam karartma uygulayarak sessiz bir şekilde 26 mayını belirlenen bölgeye 100 - 150 metre aralıklarla bıraktılar.
Mayınlar tespit edilemedi ve bölge kayıtlara temiz olarak geçti. Kim bilebilirdi ki bu mayınlar 1000’lerce tonluk yüzen kalelere boğazı dar edeceğini, geçilmez kılacağını. 18 Mart 1915’te İtilaf Donanması boğaza girdiğinde Nusrat’ın bıraktığı mayınlar harbin seyrini değiştirdi ve İtilaf donanması için acı bir sürpriz oldu.
Nusrat Mayın Gemisi gerçekleştirmiş olduğu görev ile 18 Mart Boğaz Harbine nasıl bir etkide bulunduğuna İngilizlerin sözlerinden bakalım isterseniz.
İngiliz General Oglander “Pek uygun başlamış olan gün bu meçhul mayın hattının olağanüstü ve ortalığı kırıp geçiren başarısı yüzünden, tam bir başarısızlıkla sona erdi. Bu yirmi mayının seferin talihi üzerindeki etkisi ölçülemez.”
Dönemin Bahriye Nazırı ve Çanakkale Boğaz Harbi’nin mimarı Winston Churchill “Birinci Dünya Harbi'nde bu kadar insanın ölmesine, harbin ağır masraflara mal olmasına, denizlerde onca ticaret ve savaş gemisinin batmasına başlıca neden, Türkler tarafından o gece atılan o incecik çelik halat ucunda sallanan yirmi altı demir kaptır.”
2. Muavenet-i Milliye
1909 yılında Almanya’da denize indirilen ve ve 1910’da Doananma-i Osmani Muavenet-i Milliye Cemiyeti (Donanma Cemiyeti)’nin topladığı bağışlarla Osmanlı donanmasına katılan 4 gemiden biridir. 18 Mart 1915 Boğaz Harbi’nde boğazı geçemeyen İtilaf donanması pes etmez ve gemilerin yolunun açılabilmesi amacı ile 25 Nisan 1915’te çıkarmalar ile kara harekatına başlayacaktır.
Kara savaşlarının başlamasının ardından belli bir cephe hattı ortaya çıkmış yer yer karşılıklı taarruzlarla ilerlemeler gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Fakat bu süre zarfında İtilaf kuvvetlerinin en büyük avantajlarında biri de arkalarındaki büyük topçu desteği olacaktır ki; İtilaf kuvvetleri ne zaman taarruza kalksa özellikle kıyılara iyice yanaşmış olan savaş gemilerinden aldıkları topçu desteği Mehmetçiği zor durumda bırakmaktadır.
Bu durumun farkında olan 5. Ordu Komutanlığı bu durumun derhal ortadan kaldırılmasını isteyecektir ki bunun için de Morto Koyunda bulunan Goliath ve Cornwallis zırhlılarına Muavenet-i Milliye isimli torpido botumuzla bir saldırı yapılması emredilir.
Geminin komutanı Yüzbaşı Ahmet Saffet Bey yapılan değerlendirmeler sonrasında harekatın gece yapılmasına karar verir. Son hazırlıklar da tamamlandıktan sonra 12 Mayıs gece yarısı Muavenet-i Milliye Çanakkale’den yola çıkıp Gelibolu Yarımadasının boğaz kıyısı boyunca tam karartma uygulayarak sessiz bir şekilde Soğanlıdere mevkiinden geçip Morto koyuna sokulmaya başlar.
13 Mayıs 01.00 sularında Muavenet-i Milliye Morto koyunda iki İngiliz zırhlısını görür. Bu sırada 700 – 800 metre yakınına kadar yaklaşan Muavenet-i Milliye’yi fark eden Goliath parola sorar ve Muavenet-i Milliye de parola sorar. Kazanılan bu zaman zarfında üç torpido birden ateşlenir. Üçünün de isabet etmesiyle Goliath 750 kişilik personelinden 567’si ’le birlikte suların altına gömülür.
Bu başarı sonrasında İtilaf kuvvetleri önemli zırhlı gemilerini geriye çekmek zorunda kalacaktır ki bu da karadaki ordunun önemli bir destekten mahrum kalması anlamına gelecektir. Bu olay Çanakkale Savaşlarının mimarı Donanma Bakanı Winston Churchill ve Birinci Deniz Lordu Fisher’in istifasına sebep olacaktır.
Sekiz buçuk ay sürecek olana bu muharebeler sırasında denizde, Morta koyunda yani günümüzde Şehitler Abidemizin hemen yanında bulunan koyda Muavenet-i Milliye isimli torpido botumuzun Goliath isimli savaş gemisini torpidolarla vurup batırması sadece bu kara savaşlarının seyrini değiştirmekle kalmaz aynı zamanda Türk denizcilik tarihinde de bir ilk olacaktır.
3. Bandırma Vapuru
İlk ismi Toroacderto olan gemi 1878 yılında İskoçya Glaskow tersanelerinde inşa edildi. Yük ve yolcu taşımacılığı için inşa edilen bu gemi 1883’teYunanlı bir armatör tarafında satın alındıktan sonra Kymi adı ile kullanıldı.
1891 yılında geçirmiş olduğu bir kaza sonrası batmış ve daha sonra elden geçirilerek bir Rum tarafından İstanbul Rama Derasimo firması tarafından satın alındı. 1894 yılında Panderma adıyla Marmara Denizi’nde taşımacılık için kullanıldı.1910’da ise hepimizin bildiği ismi olan Bandırma ile posta vapuru olarak kullanıldı.
Kim bilebilirdi ki hayatını sessiz sakin yolcu ve yük taşımacılığı ile geçiren bu geminin bir gün Türk milletinin tarihini değiştirecek bir adamı taşıyıp bağımsızlığa özgürlüğe giden yolu açacağını.
I.Dünya Savaşı’ndan mağlup olan Osmanlı imzalamış olduğu Mondros Mütarekesi ile tamamen teslim olmuş ve meşhur 7. Maddeye istinaden Anadolu’nun birçok bölgesi işgal edilmeye başlanmıştı. Aynı zamanda Anadolu’nun birçok yerinde azınlıkların gerçekleştirmeye başladığı saldırılar ve baskınlar işgaller için yeni bahaneler de sağlıyordu.
Şartlar bu kadar ağır iken işgal kuvvetleri Samsun dolaylarında Türklerin Rum köylerini bastığı ve asayişin sağlanamaması gibi sebeplerle gerçekleşen şikayetleri de artmaya başlamıştı ki asayişin sağlanabilmesi için kim olsun diye düşünülürken dönemin Dahiliye Nazırı yani İçişleri Bakanı Mehmet Ali Bey bunu yapabilecek tek kişinin Mirliva Mustafa Kemal Paşa olabileceğini belirtir.
Mustafa Kemal Paşa da bu süre zarfında yakın arkadaşlarıyla bir an evvel Anadolu’ya geçebilme planları yapıyorlardı. Kendisi bu görevi kabul ettiğinde emrine verilen gemi de İsmail Hakkı Bey kaptanlığındaki Bandırma Vapuru oldu.
Yapılan hazırlıklar sonrasında 16 Mayıs 1919’da 76 kişi ile kendisi küçük ama taşıdıkları çok büyük olan bu gemi Karadeniz’e ilk defa sefere çıkmıştı ki kıyıya yakın bir şekilde yoluna devam ettikten sonra 18 Mayıs’ta Sinop ardından da 19 Mayıs 1919’da Samsun’da Reji iskelesi açıklarında demirledi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin belki de ilk adımı o an atıldı 19 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktı. Arıburnu’nda, Conkbayırı’nda, Anafartalar’da yaptıklarıyla bir milletin silkelenmesini sağlayan ayağa kalkmasını sağlayan Mustafa Kemal Sakarya’da, Afyon’da, Kocatepe’de kazanacağı zaferlerin ilk adımını attı belki Samsun’da.
Bandırma Vapuru Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’ü Samsun’a taşıyan, aslında bir milleti bağımsızlığa, özgürlüğe taşıyan gemidir.
1925 yılında ömrünü tamamlayan bu gemi Haliç tersanelerinde söküldü. Günümüzde bu şanlı gemiyi görmek isterseniz, olması gerektiği yerde, Samsun’da 19 Mayıs 2006 yılında açılan Milli Mücadele Parkı’nda. Aslına uygun bir şekilde inşa edilmiş haliyle, gururlu duruşuyla sizleri bekliyor.