Alışılmışın dışında farklı bir rota ile farklı bir deneyim, kültür ve tarih... Troya'dan Assos'a Güney Troas'ta neler görecekleriniz neler? Yöreye özgü neler üretiliyor?
Son yıllarda Çanakkale’nin parlayan yıldızı olan Bozcaada ve Assos’a herkesin yolu mutlaka düşmüştür. En azından Bozcaada bundan sonraki tatil programınızda yer alacaktır. Bu tercihlerde, sevilen sanatçıların çekmiş olduğu filmler ve sosyal medya paylaşımları etkili olduğu gibi, adanın kendi çekiciliği de etkili olmaktadır.
Bozcaada, deniz-kum-güneş tatilinin fazla uzatılamayacağı kadar küçük bir alanda bulunuyor. Bir ada olmasından dolayı da buraya gelen ziyaretçilerin çevre gezileri yapmasını zorlaştırmaktadır.
Şezlongunda oturmuş, ada çevresinde neler var diye düşünürken karşınıza onlarca seçenek çıkıverir. Ama kimse bu tarihi ve kültürel yerlerin ilk anda farkına varamaz. Bulunduğu Troas bölgesinin (günümüzde Biga Yarımadası) zenginliğine değinmek ya da farklı bir rota denemek isteyenlere bir fikir vermek için yeni bir gezi rotası sunmak isterim.
Güney Troas: Troya’dan Assos’a Bir Tarih ve Kültür Rotası
Gezi rotalarının başladığı ve bittiği yerleri herkes bilir, fakat başlangıç ile bitiş arasında neler var pek dikkat edilmez.
Bugün Assos’a gitmek isteyen herkesin, Çanakkale üzerinden gelirken kullandığı Çanakkale-Ezine ve Ayvacık üzeri Assos rotası en hızlı ve en kolay rota olup Çanakkale’den yaklaşık 90 kilometrelik bir yolculuk sunar. Gelin biz bu 90 kilometrenin üzerine yaklaşık 30 kilometre daha ekleyelim. Biraz daha yavaş ama daha dolu dolu bir rota isteyenlerin fazladan göreceği yerler nelerdir ya da böyle bir zahmete değer mi, siz karar verin.
Taştepe Köyü
Meşhur Troya Antik Kenti sapağını geçtikten sonra karşınıza çıkan ilk Bozcaada tabelasından çıkıp İzmir yolundan ayrılınca, girmiş olduğunuz yol size hızlı bir sürüş sağlamayacak. Öncelikle Taştepe Köyünden geçerken, sağınızda Karamenderes (Skamender) Nehrini göreceksiniz. Bu nehir Troya Savaşı ve mitolojide adı sıkça bahsedilen nehirdir.
Pınarbaşı Köyü ve Frank Calvert
Yola devam ettiğinizde ise sıradaki köy ise Pınarbaşı Köyüdür. Burası Frank Calvert’in Troya’yı ararken uzun zaman geçirdiği Ballıdağdır. Bulduğu kalıntılar ise hala Pınarbaşı Köyünün üzerindeki yamaçta olup Troya kadar eski olmadığını anladığında, Troya’yı başka yerde aramaya karar verdiği köydür.
Troya Savaşı Kahramanlarından Patraklos Tümülüsü ya da Festus Tümülüsü
Devamında Mahmudiye ve ardından Üvecik Köyüne gelirsiniz ki sağa döndüğünüzde dikkatli gözler rüzgar güllerinin arasında duran tümülüsü fark eder. Burası Hektor tarafından öldürülen Patraklos’un ya da Akhilleus’un hissettiği acıyı hissetmek için Caracalla’nın iyi dostu Festus’u öldürdüğü yer olduğundan Festus Tümülüsü olarak adlandırılan yerdir. Bu yolu devam ederseniz Yeniköy, Papaz Plajına ulaşırsınız. Yani bir anlamda Akha Donanması’nın limanı ve Akhilleus’un tümülüsünü yanyana görebileceğiniz yer.
Kumburun Köyü ve Eyvah Eyvah Filmi
Yeniköy tabelasını değil de Bozcaada tabelasını takip ederseniz Kumburun’a varırsınız. Bu köyün içinde “Eyvah Eyvah” filmlerindeki meşhur çınar altı ve düğün sahnelerinin olduğu doğal film setini görebilirsiniz. Ama anayolu takip ederseniz Çamoba ve ardından meşhur Geyikli Beldesi’ne ulaşırsınız.
*Profesyonel rehber meslektaşlarıma ve gezginlere küçük bir tüyo; Geyikli’ye bu yoldan gitmeyip Pınarbaşı Köyünden sonra karşınıza çıkacak (Teco) benzin istasyonundan ilk sola dönerseniz bu yol sizi Bozalan ve Mecidiye Köylerinden geçirip Geyikli’ye ulaştırır ki feribot saatine yetişebilmek için bu yol bir köy yolu olsa da hayat kurtarır.
Dalyan Köyü ve Alexandria Troas Antik Kenti
Geyikli Feribot İskelesi’ne kadar gidip sola döndüğünüzde tabelalarda sürekli gördüğünüz Odunluk İskelesi sizi karşılar. İki iskele arası irili ufaklı otel ve halk plajlarının olduğu yerdir. 3 kilometre sonrası Dalyan Köyüne gelirsiniz ki burası kahverengi tabelalarda sürekli karşımıza çıkan Alexandria Troas’ın liman bölümüdür.
Troya Limanı zamanla Karamenderes ve Dümrek Nehirleri tarafından doldurulunca ticaret sekteye uğrar. Büyük İskender’in komutanı Antigonos tarafından ilk olarak M.Ö. 31’de “Antigonei” adıyla kurulur ama sonradan Lysimakhos ile Seleukos’un girdiği İpsos Savaşı’nı kaybederek öldürülen Antigonos’un yerine ismi Alexandria Troas olarak değiştirilir. İşte göreceğiniz yer bu kentin limanıdır.
Alexandria Troas Antik Kenti’nde kazı çalışmaları devam etmekte olup yeterli seviyede görsellik yoktur.
Aziz Paulus ve Pembe Göl
Köy içindeki tabela sizi antik limana yönlendirir. Kalıntıları görebileceğiniz gibi başka bir detayı da hatırlatmak isteriz. Burası Aziz Paulus’un Troas’ı iki kez ziyaretinde de uğradığı yerdir. İlk ziyareti M.S. 50-52 ‘de buradan bindiği gemiyle Neapolis (Kavala)’e gider. İkinci ziyaretinde ise aralarında Aziz Luka’nın da bulunduğu grubu deniz yoluyla Assos’a uğurladıktan sonra bir hafta kalır. Ardından karayoluyla Assos’a giderek Hristiyanlığı Midilli Adası’na taşır. Bu sebeple Hristiyanlık tarihi açısından oldukça önemlidir.
Hemen yanında eylül aylarında pembeleşen kalp şeklindeki göl Dünyadaki 8 pembe gölden birisidir. Tuz oranının fazlalığından rengi pespembe olan bu göl rengi ve kalp şekliyle dikkatleri üzerine çekiyor.
Kestanbol Kaplıcaları ve Kösedere Köyü
Ardından meşhur Kestanbol Kaplıcaları solunuzda kalarak sağ tarafa Gülpınar tabelasını takip ettiğinizde yol sizi 20 kilometre kadar sonra Kösedere Köyüne çıkarır. Bu 20 kilometre içinde genellikle Tavaklı İskelesi civarında ve yol boyunca, tatil siteleri ve kamp alanları bulunur. Kösedere, domatesi ile ünlü olan köyümüzdür.
Yanından derenin aktığı köy kahvesinde soluklanabilir ve kalan rota için güç toplayabilirsiniz.
Jeotermal Köy Tuzla
10 kilometre kadar devam ettiğinizde Tuzla Köyü sizi karşılar. Jeotermal hareketliliği toprak renginden ve sıcak su kuyularının bulunduğu yerleri gösteren işaretlerden anlarız. Burası jeotermal enerji sayesinde üretilen elektrik ile adını duyuran bir köydür. Ayrıca köy merkezine gelmeden hemen solda Hüdavendigar Camii görülmeye değerdir.
Tuzla Köyünü önemli kılan diğer bir özelliği ise bir zamanlar Tuzla Çayı (Satniois Çayı) üzerinde yer alan ama zamanla çayın yatak değiştirmesi sonucu tarlaların içerisinde kalarak ilginç bir görüntü olan Roma Köprüsü’nün kalıntılarıdır. Bu köprü Apollon Smintheus ve Alexandria Troas arasında bulunan yaklaşık 35 kilometrelik antik yolun bir bölümüdür. Buraya ancak anayolun oldukça dışında Tuzla Yeni Köprüsünü 100 metre geçip tarla yoluna girerek oldukça bozuk bir yol ile ulaşılabilir. (Otobüs ya da büyük araç giremez.)
Gülpınar ve Apollon Smintheus Kutsal Alanı
6 kilometre sonrası Gülpınar’a geliriz ve burası Apollon Smintheus Kutsal Alanı ile adını duyurduğu gibi tapınak, hamam, Erken Bizans Dönemi kalıntıları, demirci atölyesi ve kilisesiyle, Aziz Paulus ve antik yolun bir parçasıyla görülmeye değerdir.
İçerisindeki küçük kazı evinde bir zamanlar tapınağı süsleyen frizlerin anlattıkları, tapınağın bulunduğu coğrafyaya son derece uygundur. Bunlar Troya mitolojisinde karşımıza çıkan sahnelerdir. Akhaları bulaştırdığı veba ve ciltteki yaralara karşı koruyan tanrı olarak karşımıza çıkan Apollon’un fare kültüyle karşımıza çıkar. Bunun bir tapınakla ölümsüzleştirilmesi ise son derece önemlidir.
Anadolu ve Asya’nın En Batı Ucu Babakale ve Babakale Bıçağı
9 kilometre sonrası Babakale’ye geliriz ki Anadolu ve Asya’nın en batı ucu olması itibariyle son derece önemlidir. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin Sultan III. Ahmet Döneminde 1723 yılında korsan baskınlarından bıkıp usanan köylüleri korumak için yaptırmış olduğu son kaledir. Köy içinde yer alan birkaç pansiyon, restaurant ve çevresindeki tatil siteleri ile turizme alışıktır. Ancak yolları biraz virajlı olup dikkatli kullanıldığı takdirde otobüs ile de gidilebilir.
Babakale’ye gidince mutlaka kalamarını tadın. Restaurantlarında Midilli Adası’nın karşısında Anadolu’nun en batı ucunda olduğunu bilerek oturmak farklı duygular hissettirecektir. Anadolu’nun en batısında olduğunuzu köy muhtarlığında alacağınız bir sertifika ile de belgeleyebilirsiniz. Ayrıca Babakale’ye özgü el yapımı bıçaklar da satın almak isterseniz, kalan birkaç ustadan sıra almak oldukça zor olacak. Belki de 3-4 ay sonraya gün verilecektir.
Sivrice Koyu ve Türkmen Köyleri
Tekrar Gülpınar’a dönüp Assos’a kadar 25 kilometre yol aldığınızda, bu mesafe içinde yer alan köyleri görebilir, Sivrice Koyu’nda serinleyebilir ve nihayetinde hedef noktası Assos’a ulaşabilirsiniz. Gülpınar ile Assos arasında dikkat çekecek diğer bir ilginçlik köylerin mimarisi ve yöre halkıdır. Genelde son dönemlerde meydana gelen depremlerden dolayı hasar görmüş olan bu köylerde, bölgeye 1460’larda yerleştirilen Türkmenler yaşar. Yaklaşık 500 yıllık bu süreçte nüfus kendini topluma uydursa da, halen daha genel kültürlerini korumaya çalışan, toplumdan izole yaşamaya devam köylerde görmek mümkün.
Havaların iyi olduğu dönemlerde tarlalarında çalıştıklarından genelde boş olan bu köyler, kötü havalarda da üretmeye devam eder. Özellikle kök boya halıcılıkta ön plana çıkar. Başlangıçta çeyiz olarak kullanılan bu halılara eğer isterseniz uygun fiyatlarla sahip olma şansınız da olur. Düğün törenleri görülmeye değerdir. Tesislerde konaklamalarınız sırasında Assos-Gülpınar arasında yapacağınız bu yolculuk size yöreye has sürpizler sunabilir.
Troya Kültür Rotası
Belki biraz daha uzun, biraz daha yorucu bir rota ama ilerleyen dönemlerde tatil için farklı rotalar üzerinde düşünmenize, herkesin bildiğinin dışına çıkmanıza yardımcı olur. Araçla katedilen bu rota bana yetmedi derseniz, Troya Kültür Rotası ile Troya’dan Assos’a 120 kilometrelik bir yürüyüş rotası ile de taçlandırabilirsiniz.
Likya, Karya gibi önemli yürüyüş rotalarından sonra Troya Kültür Rotası da son rötuşları ile gezginlerini bekliyor. Rota ile ilgili ayrıntılı bilgiye resmi internet sayfasından ulaşabilirsiniz.Troya Kültür Rotası internet sitesi için TIKLAYINIZ.