Side Antik Kenti hakkında keyifle okuyacağınız bir keşif yazısı. Side’nin geçmişi ve bugünü, ayakta kalan tarihi yapıları ve dahası Side Antik Kenti Rehberi’nde...
Gözalıcı, ihtişamlı, etkileyici... Başka hangi kelimeler anlatabilir Side’yi acaba? Tarih kokan sokaklarında kendinize de bir yer aramak gibi Side’yi gezmek... Zaman makinesinde yolculuğa çıkıp geri gelmek istememek. Antik tiyatroda o gün sahnelenen oyunda Akdeniz sıcaklığında alkış tutmak... Dantel gibi işlenmiş mermere kendinden bir ruh katmak.... Kendinizden çok şey bulacağınız hatta aşka geleceğiniz bir yerleşim Side...
Antalya’nın bu kadim kenti Side, hayranlık uyandıran tarihi eserleri ile akılları baştan alıyor. Gidin, görün, keşfedin... Aklınız Side’de kalacak emin olun. Sizler için dolu dolu bir Side Antik Kenti Gezi Rehberi hazırladık. Side’ye ayak bastığınız andan itibaren adım adım neleri göreceksiniz, hangi yapılar mevcut? Şimdi bu bereketli “nar” kentini birlikte keşfedelim.
Side Antik Kenti’nin Konumu
Side Antik Kenti Antalya ilimizin sınırlarında yer alan görkemli bir yerleşimdir. En basit tarifiyle Antalya ile Alanya arasında kalan ve deniz kıyısında yer alan, ulaşımı kolay bir beldedir. Antalya merkeze 80 km mesafede yer alan Side, Manavgat ilçesine bağlı mahalledir aynı zamanda. Manavgat merkezden uzaklığı yaklaşık 5 kilometredir. Aspendos Antik Kenti'ne 35 km ve Perge Antik Kenti'ne 60 km uzaklıktadır.
Alanya’ya uzaklığı yaklaşık 60 km olan Side’ye yolunuzu mutlaka düşürmelisiniz. Zira Side sadece bir mahalle değil, bir zamanların görkemli kentinden izler bulacağınız müthiş bir antik kent aynı zamanda.
Side Hakkında Genel Bilgi
Side günümüzde Manavgat ilçesine bağlı bir mahalle statüsündedir. Hani şu dünyaca ünlü Manavgat Şelalesi’ne ev sahipliği yapan ilçe. Nüfusu yaklaşık 14 bin kişi olan mahallenin yaz aylarında ziyaretçi sayısı katlanarak artıyor elbet. Çünkü hemen yanı başında Side antik kentinden günümüze kalan yapılar mahallenin önemini artırmaktadır.
Side sokaklarında yürürken karşınızda birden beliriveren arkeolojik eserler Side’nin önemini açıkça ortaya koyar. Bir tarafta günümüz Side’sinin şirin evleri, bir tarafta antik çağın derin izleri... Anlam yüklüdür Side, okuyabilene çok şey anlatır buradaki kaynaklar. Ama dediğim gibi okumayı bilene, görmeyi bilene çok şey fısıldar bu görkemli şehir...
Özellikle 1960’lı yıllarla beraber turizmin hız kazanmaya başladığı Side’nin günümüzde de en büyük geçim kaynağı turizmdir. Antalya denince ilk akla gelen yerlerden birinin Side olması tesadüf değildir. Çünkü Antalya turizminin temelini oluşturan yerlerin başında gelir Side. Antik kentten ayakta kalan yapılar tüm görkemiyle Side’ye hayat vermektedir. Ayrıca şık mekanları, hediyelik eşya dükkanları ve otantik ürünleri ile de turistlerin göz bebeği tatil beldesidir Side.
Side ve Nar Ağacı Efsanesi
“Nar” anlamına gelir Side kelimesi. Hakkında efsaneler anlatılmış, mitolojilere konu olmuş bir yerleşim Side. En çok anlatılan ve bilinen efsanesi ise kentin isminin anlamına atıfta bulur.
Efsaneye göre; bir gün güzeller güzeli genç kız Side, küçük kızını yanına alır ve Melas (Manavgat) Irmağı kıyısına gider. Burada nympheler (su perileri) ile oyunlar oynarlar, şarkılar söyler çiçeklerden çelenkler yaparlar. Su perileri ile çiçekler toplayıp dans eder Side, güzeller güzeli çiçekleri olan bir ağaçtan narin bir parça dal kopartır. Fakat dalı koparmasıyla birlikte ağaçtan kan damlamaya başlar. Side çok üzülür ve korkar. Çünkü bu ağaç aslında bir su perisidir ve kendini korumak için ağaç şekline dönüşmüştür. O an oradan kaçmak isteyen Side hareket edemediğini, ayaklarının toprağa saplandığını farkeder. Bir daha da kıpırdayamaz oradan. Zamanla gövdesi kabuk tutmaya başlar ve bir nar ağacına dönüşür. Side ağlayarak “ bundan böyle kan rengi meyve veren bir ağaç olacağım ben. Bereketin ve yaşamın sembolü olacağım. Kızımı sık sık yanıma getirin, gölgemde oynasın. Lakin ona söyleyin bir daha çiçek koparmasın ve ağaçlara zarar vermesin” der. İşte bir nar ağacına dönüşen Side’nin hüzünlü öyküsü böyledir...
Side Antik Kentinin Tarihçesi
Yaklaşık 400 metrelik genişliğe sahip bir yarımada üzerinde kurulu antik kent burası. Akdeniz kıyısında yer edinmiş görkemli bir liman kenti Side. Antik dönemde Pamphylia (Pamfilya) Bölgesi dediğimiz sınırların içerisinde yer alan saygın kent. Kulağa ne kadar naif ve asil geliyor “Side” ismi. Anlamı tam da şehrin şanına yakışır nitelikte: “Nar” demek; yani bereket, yani bolluk demek Side...
Kenti gezerken göreceğiniz her bir kıymetli yapı Luvice “nar” anlamına gelen Side’nin bereketini yansıtıyor adeta. Side, doğusunda yer alan Melas Irmağı yani günümüzdeki ismiyle Manavgat Irmağı yakınında kurulmuş bir kenttir. Pamfilya Bölgesi’ndeki en önemli liman kentlerinden biri olmayı başarmıştı Side. Şehrin içerisindeki yapılar bunun en büyük kanıtıdır zaten.
Miletli Hekataios (Hekataios; Milet kentinde M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış tarihçi ve coğrafyacıdır) anlattığı bir efsanede Side için “Anadolu’nun Boğa ve Dağ Tanrısı olan Taurus’un kızıdır” ifadesini kullanır.
M.Ö. 7. yüzyılda kurulduğu bilinen Side, 6. yüzyılda Lidya Krallığı’nın egemenliğine girmiştir. Perslerin Anadolu’ya girişi ve Lidya Krallığı’na son verişi ile kent Pers egemenliğine geçmiştir. Ardından M.Ö. 334 yılında Büyük İskender’in kenti ele geçirmesiyle birlikte klasik Anadolu kronolojisine teslim olmuştur. Yavaş yavaş büyüyen kentin yıldızı parlamaya başlamıştır.
M.Ö. 2. yüzyılda ticaretin ivme kazandığı kentte imar çalışmaları hız kazanmıştır. Bergama Krallığı döneminde bu ivme artarak büyümüş Akdeniz’in en önemli limanlarından biri olmayı başarmıştır. Bu refah günleri korsan baskınlarıyla daha da artmış, M.Ö. 1. yüzyılda başlayan korsanlık Side’de ticareti ve limanı ele geçirmiştir. Ta ki M.Ö. 67 yılında korsanlığı temizlemeye gelen Romalı General Pompeius Side’yi Roma topraklarına katana kadar.
Roma döneminde Side kenti bölgenin ticaret merkezine dönüşür. Bu ihtişamlı liman kentinde bir çok devasa yapı inşa edilir. Tapınaklardan tiyatroya, agoradan hamamlara kadar bir çok gösterişli yapı Side kentini süsler. Özellikle de M.S. 2. ve 3. yüzyıllarda en parlak devrini yaşar kent.
M.S. 4. yüzyılla beraber Hristiyanlaşmaya başlayan kent parlak günlerini de geride bırakmaya başlar. Hristiyanlığın resmi din olarak tanınmasının ardından Side Kilisesi Pamfilya Bölgesi’nin piskoposluk merkezi ilan edilmiştir. 7. ve 9. yüzyıllarda Arap akınlarına maruz kalmasıyla birlikte Side ciddi zararlar görmüş ve iyiden iyiye küçülmüştür. Yaşanan depremler ve yangınlar, bir de bunun yanında Arap akınları şehre büyük zararlar vermiş, sonuç olarak 12. yüzyılda Side kenti terkedilmiştir. Arap coğrafyacısı El İdrisi 1150’li yıllarda Side için “Yanık Antalya” tabirini kullanmıştır. Gerek Selçuklular’ın gerekse Osmanlı’nın Side’yi fethinde burada yerleşim olmamıştır. Zira o dönemlere ait eser bulunmaması bunun en büyük delilidir.
19. yüzyıl sonlarında Girit Adası’nda Osmanlı’ya karşı başlayan isyan sonucunda Girit’ten göçmek zorunda olan bazı müslüman aileler Side’ye yerleştirilmiştir. Gelen aileler günümüzdeki Side antik kenti kalıntıları üzerine kurdukları bu köye Selimiye Köyü ismini vermişlerdir. Zaman içerisinde turizmde büyük bir yer edinen yerleşim tekrar Side adını almıştır.
Günümüzde Side ülkemizin en önemli turizm reklam yüzlerinden biridir. Bu kadar küçük bir yarımadanın bu kadar büyük bir tarihe ve geçmişe sahip olması heyecanlandırır tüm ziyaretçileri. Bu küçücük yarımadayı saatlerce gezseniz bitiremezsiniz. Derin ve büyük izler taşır Side. Hani demiştim ya görmeyi ve okumayı bilene çok şey var Side’de...
Side’ye Giriş Çıkışlar Düzenlendi
Evet eskiden antik kentin içine araçla girilebiliyordu. Özellikle de tek kemerli kapı ve tiyatro civarında araç trafiği kötü bir görünüm ortaya koyuyordu. Fakat yapılan son düzenlemeler ile artık Side’ye araç girişi tamamen yasaklandı.
Side’ye geldiğiniz zaman öncelikle antik yola girmeden sol tarafta büyük bir araç otoparkı var. Üstelik bu otopark ücretsiz. Buraya aracınızı park edebiliyorsunuz. Ardından Antik Yol’u yürüyerek ya da SİDE’MWAY denilen tren görünümlü araçlarla şehrin içine ulaşabiliyorsunuz. Antik Side’ye ulaşımı kolaylaştıran bu ring araçları sabah-akşam sürekli devir daim yaparak gelen turistleri taşıyor. Yani Side’yi gezdikten sonra da uzun antik yolu yürümek istemezseniz bu araçlara binip otoparka ulaşabilirsiniz. Şimdilik 2.5 tl olan bu transfer araçları öğrenci için 1 tl; ayrıca 0-6 yaş grubu çocuklar, engelli vatandaşlar, şehit ve gazi yakınları ücretsiz faydalanabiliyor.
Bu proje sayesinde Side Antik Kenti hakikaten rahatladı diyebiliriz. Araçlar olmadan turistlerin özgürce yürüdüğü antik yol ise gündüzü ayrı gecesi ayrı bir görsellik kazandı.
Side Antik Kenti Kazı Tarihçesi
Antik kentte ilk kazı çalışması 1947 yılında başlamıştır. Atatürk ülkemizde arkeoloji alanında yetişmiş arkeologlar istiyordu. Bu yüzden bazı öğrencileri yurt dışına arkeoloji eğitimi almaları için yollamıştır. Bu öğrencilerin arasında Side’de ilk kazıyı başlatacak olan Arif Müfid Mansel de vardı. Dolayısıyla kentin ilk kazı başkanı Arif Müfid Mansel olmuştur. 22 sene aralıksız Side kazılarına devam etmiştir.
Ardından Mansel’in öğrencisi olan Prof. Dr. Afet İnan devralır kazı başkanlığını. Afet İnan da 20 sene boyunca Side için emek verir. Ardından Dr. Ülkü İzmirligil yerine geçer ve O da 20 yıl kazılara devam eder. 2010 yılında ise Anadolu Üni. Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Alanyalı ve eşi Prof. Dr. Feriştah Alanyalı kazıları devam ettirmektedir.
Side Antik Kenti Gezilecek Yerler – Side Yapıları
Side Antik Kenti’nin daha girişinde kalıntılar sizi karşılıyor. Gözünüze ilk çarpan lahitler yüzlerce yıllık kentin yaşanmışlıklarını fısıldıyor. Bu noktadan şehir kapısına ve surlara gelene kadar biraz yürümelisiniz. Yürüyüşünüz sırasında göreceğiniz yapıları tek tek ele alacağız.
1- Nymphaeum (Anıtsal Çeşme)
Kentin önde gelen anıtlarından biridir. Şehir surlarının dışında yer alan çeşme, şehir kapısının tam karşısında yer almaktadır. M.S. 2. yüzyılda inşa edilmiş bir Roma dönemi eseridir. Çeşmenin bu yıkılmış hali bile böylesine görkemliyken, düşünün ki zamanında bu anıtsal çeşme şehre gelenlere daha ana kapıdan girmeden Side hakkında nasıl bir izlenim veriyordu kim bilir?
Bu anıtsal çeşme hem Anadolu’daki hem de Pamfilya Bölgesi’ndeki en büyük çeşmedir. Side halkı tarafından “9 Çeşme” olarak anılır. 3 katlı bir cepheye sahip olan çeşme sütunlar, nişler ve heykellerle süslenmişti. Nişlerin içlerinde yer alan üç oluktan altta bulunan havuza su akmaktaydı. Yine ön kısımda mitolojik konulu sahneler yer almaktaydı. Bu çeşmede yer alan heykelleri ve süslemeleri Side Müzesi’nde görebilirsiniz.
Çeşmenin önünde basamaklarla çıkılan geniş bir meydan bulunmaktadır. Çeşmedeki mitolojik sahnelerden anlaşıldığına göre kentte “Epibaterios” yani Deniz Ticaretinin Başlaması diye bilinen bir bayram kutlanmaktaydı. Bu bayram Tanrıça Athena kutlanmaktaydı. Çünkü Athena Side’nin baş tanrıçası ve aynı zamanda deniz ticaretinin de koruyucu tanrıçasıydı. Bu kutlamalar sırasında ise tören alayı çeşmenin önündeki bu meydanda toplanıyor, ana giriş kapısından şehre girerek sütunlu caddede ilerliyordu. Ardından tiyatroya uğruyor ve en son limanda bulunan Apollon ve Athena Tapınakları’nda töreni sonlandırıyordu. O günün şartları içerisinde kenti özel kılan bir bayram kutlaması olsa gerek bu. Side gezinizde bu anıtsal çeşmenin önünde fotoğraf çektirmeyi unutmayın.
2- Şehir Kapısı
Anıtsal Çeşme’nin hemen karşısında bulunan bu kapı, kente kuzeyden giriş sağlayan ana kapıdır. Kapının inşası Hellenistik dönemde gerçekleşmiştir. Buradaki sur duvarları ile birlikte o dönemin ihtişamını yansıtan kapı Roma döneminde de kullanılmış olup daha gösterişli hale getirilmiştir. Dışta iki adet kulesi olan kapının bugün ayakta kalan çok az kısmı olsa da, Side kentinin zengin geçmişinin en büyük gözcülerinden biriydi bu kapı.
3- Sütunlu Caddeler
Şüphesiz bir antik kentin en olmazsa olmazlarındandır sütunlu caddeler. Şehrin ihtişamını yansıtan bu caddelerde bir zamanlar vatandaşlar yürüdü, gezintiye çıktı, alışverişini yaptı. Ayak üzeri karşılaştıkları sütunlu caddede iki lafın belini kırdı. Bizler ise şimdi onlardan kalan yüzlerce yıllık bu caddelerde fotoğraf çekme telaşına düşüyoruz haklı olarak.
Side Antik Kenti’nin içerisinde 2 ana arter bulunmaktadır yani 2 ana cadde. Kuzey kapısından girdiğinizde güneye doğru giden ana cadde sizi tiyatroya ardından da limana götürecektir. Bir diğer cadde ise kapının hemen doğusunda kalan caddedir. Yani Doğu Kapısı yönünde kalan cadde. Benim sizlere tavsiyem öncelikle tiyatro yönüne doğru devam eden sütunlu caddeyi gezip limana inmeniz, sonrasında Doğu Kapısı yönüne gelmenizdir. Böylelikle antik kenti bir yuvarlak çizer gibi gezebileceksiniz.
Side’deki sütunlu caddeler son derece gösterişliydi. Stoaların yer aldığı caddelerde birbirlerine bitişik dükkanlar yer almaktaydı. Granit ve mermer sütunlar ise korith ve kompozit tarzlarıyla Side caddelerine ihtişam katmaktaydı. Antik yol boyunca yürürken sütunlu caddeden günümüze kalan parçalar, sütunlar, dükkanlar ve evler dikkatlerden kaçmaz. Dilerseniz yolunuzun solunda kalan evlerin olduğu alana girip Konsollu Ev ve Peristili Ev kalıntılarını da ziyaret edebilirsiniz.
4- Peristilli Ev
Konsollu Ev’in hemen doğusunda yer alan evdir. Peristilli Ev dediğimiz tabir ise; Yunan ve Roma mimarisinde evlerin içlerinde bulunan sütunlu avlu bölümü olan evlerdir. Özellikle zengin ailelere ait bu tarzda evlere bir çok antik kentte rastlamak mümkündür.
Buradaki Peristilli Ev, Hellenistik dönemde inşa edilip Bizans dönemine kadar sürekli yaşam görmüştür. Normalde 2 katlı olan ev yangın yaşadığı için ikinci katı yıkılmıştır. Evin caddeye açılan kapısında Vestibulum (Giriş Koridoru) bulunmaktadır. Evde yan yana üzeri açık olan 2 avlu bulunmaktadır. Geometrik mozaiklerin karşımıza çıktığı bu evde kanalizasyon sisteminin de olması evde bir tuvaletin varlığına işarettir.
5- Side Müzesi
Burada mutlaka gezmeniz ve görmeniz gereken enfes bir yer Side Müzesi. Giriş ücreti ödeyeceğiniz nadir yerlerden biri müze. Müzekart geçerlidir. Müzekartınız yoksa da giriş için 25 tl ödemeniz lazım (2020 yılı ücreti 25 tl’dir).
Müzenin olduğu bina Side kentinin eski hamam yapısıdır (agora hamamı). Side kentinde yapılan kazılarda ele geçirilen eserler burada sergilenmektedir. İçerisinde sergilenen eşyalar arasında öylesine göz alıcı eserler var ki... DEVAMINI OKU...
6- Üç Havuzlu Çeşme
Side Müzesi’nin yani bir zamanların Agora Hamamı’nın güneyinde inşa edilmiş anıtsal bir çeşmedir. Tam karşısında yer alan Ticaret Agorası’na karşı, bütün ihtişamıyla o dönemin zenginliğini ortaya koymaktadır. M.S. 2. yüzyılda yapılan çeşme, yüksek bir platform üzerine oturtulmuş, 3 aedicula (aedicula: küçük ev ya da tapınakçık anlamındadır. Roma mimarisinde genelde içine heykel koymak için yapılan nişlere denir) ve 3 havuzdan oluşmaktaydı. Çeşmenin hemen arkasında ise suyu sağlayan bir sarnıç bulunmaktaydı. Side Müzesi’ni gezerken göreceğiniz Athena, Apollon ve Hermes heykelleri bu çeşme yapısında bulunmuştur.
7- Ticaret Agorası – Thyke Tapınağı – Latrina
Üç Havuzlu Çeşme’nin ve Side Müzesi’nin tam karşısında yer alan agora tiyatronun ise kuzeyinde bulunmaktadır. Tiyatro ile bitişik gibi gözükebilir. Ticaret Agorası Side kentinin ticaret hayatının en yoğun geçtiği yerlerden biriydi. Kare planlı bir yapıya sahip ticaret agorası kentin merkezi konumundadır.
Agorada dikkatinizi ilk çeken şey, tam ortada yer alan sarımtırak sütunlardan oluşan yuvarlak yapı olacaktır. Bu yapı Thyke Tapınağı (Fortuna Tapınağı)’dır. Şans ve kader tanrıçası olarak bilinen Thyke (Tike)’nin Roma’da karşılığı Fortuna’dır. Korint başlıklı 12 adet sütundan oluşan yuvarlak planlı Thyke Tapınağı M.S. 2. yüzyıl yapısıdır. Anadolu’da benzerini pek göremeyeceğiniz özellikte ve güzellikte bir tapınak bu.
Agorada bir çok kalıntı dikkatinizi çekecektir. Bu kalıntıların çoğu M.S. 2. yüzyıl Roma döneminden kalmadır. Agoranın iç kesiminde granit sütunlarla çevrili bir stoa bulunmaktaydı. Ticaret hayatının bel kemiği olan agorada onlarca dükkan yer almaktaydı. Kanalizasyon sistemine sahip bu dükkanlarda bir çok mal satılmaktaydı. Kulağa en hoş gelmeyen ise bu pazar yerinde köle ticaretinin de yapılıyor olmasıydı. Ticaret Agorası, batısında yer alan giriş kapısı ile Sütunlu Cadde’ye açılmakta ve bu şekilde kentte hareketlilik sürekli akış halinde olmaktaydı. Doğu tarafından açılan diğer bir cadde ile de Doğu Kapısı’na ulaşılmaktaydı.
Agoranın güneybatı köşesinde yani tiyatronun yanı başında ise Latrina (Tuvalet) bulunmaktadır. Böylesi kalabalık bir ortamda umumi tuvalet olması pek muhtemel elbet. Latrina, tiyatroya ve agoraya gelenlere hizmet vermekteydi.
Ticaret Agorası sadece malların satıldığı bir alan değildi. Kentin siyasi, dini, kültürel, ekonomik faaliyetlerinin gerçekleştiği, bazı kararların gözden geçirildiği bir alandı aynı zamanda.
8- Vespasianus Anıtı
Roma İmparatoru Vespasianus’a adanan anıttır. Ticaret Agorası’nın yakınında ve Tak (Tek Kemerli Anıtsal Kapı)’ın hemen yanında yer alan anıtın daha önce başka yerde bulunduğu, işlevini yitirdikten sonra buraya getirildiği ve çeşme binasına dönüştürüldüğü düşünülmektedir.
Vespasianus Anıtı iki kademeli bir podyum üzerinde yer almaktadır. Anıtın iki yanındaki aediculaların arasına yarım kubbeli bir niş yerleştirilmiştir. Anıt M.S. 69 -79 arasında tahta çıkan Roma İmparatoru Titus Flavius Vespasianus adına dikilmiştir. Vespasianus’u akıllarda tutacak en önemli yapıt Roma’daki Colosseum (Kolezyum)’dur. Zira Colosseum’un inşası Vespasianus zamanında başlamıştır.
9- Dionysos Tapınağı
Tak (Anıtsal Kapı)’ı geçtikten sonra karşınıza çıkacak olan yapıdır. M.S. 1. yüzyıl yapısı olan Dionysos Tapınağı, tiyatronun kuzeybatı köşesinde yer almaktadır. Pseudoperipteros (yalancı peripteros) planlı tapınak Anadolu’da pek görmediğimiz mimariyle yapılmış ve cellasını çevreleyen sütunlar yarım sütun olarak duvara birleştirilmiştir. Bugün tapınaktan geriye çok az şey kalsa da tiyatroların doğuşunda büyük rolü olan Dionysos’u tam da tiyatronun yanı başında görmek, sanatsal ruhunuzu perçinleyecektir.
10- Side Tiyatrosu
Side Antik Kenti’nde ücretli olan bir diğer ziyaret noktasıdır. Tiyatro ve müzenin dışında tüm Side’yi ücretsiz gezebiliyorsunuz. Tiyatroda müzekart geçerlidir. Giriş ücreti ise 30 tl’dir (2020 yılı tarifesidir).
Side’yi anlamak için tiyatroya çıkıp şöyle bir etrafa bakmak lazım. Hatta bir koltuğa oturup kendinizi 2000 yıl öncesine ışınlanmış gibi hayal etmek lazım. Yüzünüz gülümsüyor değil mi?
Side Tiyatrosu M.S. 2. yüzyıl yapısı olup yarımadanın daraldığı bir noktada fakat merkezi bir konuma inşa edilmiştir. Yapım tekniği açısından Roma mimari özellikleri taşımakta olup, Cavea’nın diazomaya kadar olan kısmı yamaca yaslanmış, üst kısım ise tonozlar üzerinde eğimli olarak şekillendirilmiş düzleme oturtulmuştur. İşte bu özelliği Side Tiyatrosu’nu farklı kılar.
Oturma sıraları sağlam durumda olan tiyatronun kapasitesi ise yaklaşık 17 bin kişidir. Bu şu demek Pamfilya Bölgesi’nin en büyük tiyatrosu Side’dedir. Sahne binası 3 katlıdır. Burada süslemeler dikkatinizden kaçmaz. Birinci katın podyumunda şarap tanrısı Dionysos’un hayatı anlatılmaktadır. Zamanında görkemli heykellerle, sütunlarla ve kabartmalarla süslenen sahne binasının çoğunluğu malesef yıkılmıştır.
Orkestranın kanalla çevrilmiş olduğu da gözlerden kaçmaz. Büyük ihtimal bu tiyatroda su oyunları oynanmıştı. Ayrıca orkestra ile seyirci oturakları arasındaki yüksek duvar bize bu tiyatroda gladyatör ve hayvan dövüşlerinin de sergilendiğini açıkça gösteriyor. Böylesi ihtişamlı bir kentte Roma’nın zevk ve eğlence aracı olan “Gladyatör Oyunlarının” oynanmamış olması mümkün değil gibi duruyor.
Side’ye gelirseniz görmeden dönememeniz gereken yerlerin en başında şüphesiz bu tiyatro geliyor. Gezin, hayal edin ama neyi hayal edeceğiniz size kalmış...
11- Liman Hamamı
Tiyatrodan çıkıp limana doğru devam ederken Side’nin şirin evlerini fotoğraflayarak ilerlersiniz. Sokak aralarında adım başı bir kalıntı belirir. Bunlardan biri de Liman Hamamıdır. Döneminin en parlak liman kentlerinden biri olan Side’nin limana en yakın noktasında bulunan hamamdır. Side’de 4 adet hamam yer almaktaydı.
Liman Hamamı zamanla limanın dolmasından dolayı her ne kadar deniz kıyısından biraz uzaklaşsa da işlevini sürdürmüştür. M.S. 2. yüzyıl Roma eseri olan hamam sıra odalar şeklinde inşa edilmiştir. Yaklaşık 10 odası bulunan hamamda apoditerium (soyunma odası), frigidarium (soğukluk), tepidarium (ılıklık), caldarium (sıcaklık) bulunmaktadır.
12- Apollon ve Athena Tapınağı
Artık deniz kıyısındasınız... Karşınızda duran ise güneş ve ışık tanrısı Apollon’a adanan tapınaktan günümüze kalan sütunlar. Bir tarafta Akdeniz’in sıcaklığı ve mavisi, bir tarafta Tanrı Apollon’un gücü ve güneşi... Mavi ile beyazın uyumlu birlikteliği... Hayal etmemek mümkün değil bu noktada. Bir mitolojik öykünün baş kahramanı gibi hissetmemek için kendinizi tutmaya gerek yok. Düşleyin; bembeyaz sütunların gölgesinde geçmişi ve bugünü düşleyin...
Side denince akla gelen ilk noktadır Apollon Tapınağı. Tapınaktan arda kalan üç beş sütun bile olsa görkemine hayran kalırsınız. Sideliler Apollon’u “Apollon Sidetes” olarak adlandırmış ve kentin kurucusu olarak görmüşlerdi. Athena ise Side’nin baş tanrıçası kabul edilmiş, tanrıça adına Epibaterios Bayramı düzenlemişlerdi. Side’de basılan sikkeler üzerinde Athena ve Apollon’un kabartmaları yer almış ayrıca kentin sembolü nar kabartmaları da resmedilmişti. Hem Athena hem Apollon Side kenti için büyük önem taşımaktaydı. Lakin M.S. 2. yüzyılda belli ki Apollon daha çok tapım görmekteydi.
Roma Barışı (Pax Romana) denilen dönem M.Ö. 27 ile M.S. 180 yılları arasındaki süreçtir. Apollon Tapınağı bu dönemde yani 2. yüzyılda inşa edilir. Lakin Hristiyanlığın gelişiyle birlikte bu kutsal alana 5. yüzyılda büyük bir bazilika, 8. yüzyılda da bir kilise dikilir. Özellikle bazilikanın yapımında tapınağın parçaları kullanıldığı için tapınak büyük tahribat alır. Tapınak 80’li yıllarda yapılan yenilemeler sayesinde günümüzdeki görünümüne kavuşur. Athena Tapınağı’ndan pek birşey kalmasa da Apollon Tapınağı’nın görkemli sütunları gelenleri selamlamaya devam etmektedir.
13- Güney Bazilikası
Athena ve Apollon Tapınakları’nın bulunduğu alanda inşa edilen bazilikadır. M.S. 5. yüzyılda üç nefli ve geniş atriumlu olarak yapılmıştır. 7. yüzyılda ise tahrip olduğundan yeni bir haç plalı kilise yapılmıştır. Kilisenin apsis bölümü ve devşirme malzemeleri dikkatinizden kaçmayacaktır.
14- Demeter Tapınağı
Apollon Tapınağı’nın olduğu kutsal alandan yarımadanın diğer yönüne doğru yani Büyük Plaj istikametine doğru devam ederseniz Demeter Tapınağı karşınıza çıkacaktır. M.S. 2. yüzyıla tarihlenen tapınak yüksek bir podyum üzerinde tasarlanmıştır. Bu tapınak tarımın ve bereketin tanrıçası kabul edilen Demeter’e adanmıştır. Side bir ticaret kenti olmasına rağmen tarım da ön plandaydı. Verimli topraklarda tarım yapılmakta ve bereket tanrıçası Demeter kültü önem kazanmaktaydı.
15- Büyük Hamam
Side’de var olan 4 hamamın içinde en büyük hamam yapısıdır. Devlet Agorası yönüne giderken kolayca bulabileceğiniz hamam kompleksi Roma dönemi eseri olup M.S. 2. yüzyılda inşa edilmiştir. Limana yakın olan hamamlardan biridir. Bu hamamda bulunan friz Side Müzesi’nde sergilenmektedir. Poseidon’un Alayı denilen frizde tüm deniz yaratıkları bulunmaktadır. Görkemli yapısı ile dikkat çeken hamam ziyarete açık değildir.
16- Devlet Agorası
Şüphesiz kentin en önem arzeden yerlerinden biriydi Devlet Agorası. Her ne kadar tahrip olsa da ayakta kalan sütunları ve duvarları ile heybetini korumakta. M.S. 2. yüzyılda inşa edilen Devlet Agorası kentin yönetim merkeziydi. Dörtgen planlı agoranın doğusunda merkezi bir salon ve salonun her iki yanında da birer oda bulunmaktaydı. Merkezi salon imparator heykelleri ile süslenmişti. Side kentinin yönetim merkezi olan bu agorada, zamanında kentle ilgili bir çok önemli karar alınmış, tartışılmış ve görüşmeler yapılmıştı. Şimdilerde ise insanların umursuzca kirletip zarar verdiğini görmek çok acı...
17- Bizans Hastanesi
Devlet Agorası’ndan ilerleyip Sütunlu Cadde’ye dönüşte karşınıza çıkan yapıdır. Aslında bu yapının kullanım amacı tam bilinmemekle beraber, Selçuklu dönemi şifahane yapılarına benzer plan özelliğine sahip olduğundan dolayı hastane amaçlı kullanıldığı düşünülmektedir. Bina M.S. 6. yüzyıla aittir.
** Evet tüm bu saydıklarımızın dışında daha bir çok yapı var Side’de. Bazıları gün ışığına yeni çıktı bazıları ise hala toprak altında.
Side Antik Kenti’ni gezmek dolu dolu bir gününüz alacaktır. Fırsat dahilinde dilerseniz bir geceyi Side’ye ayırın ve gün batımında Apollon Tapınağı’nın manzarasını seyre dalın. Her yerinden tarih fışkıran Side’de yapacak çok şey var. Düşleyin; kim bilir Side ruhunuzda nasıl bir yankı bulacak? Yaşayın ve hissedin Side’yi...
Seyahatleriniz RehberName tadında olsun...