Pamfilya'nın önemli kentlerinden olan Sillyon Antik Kenti nerededir ve nasıl ulaşılır? Sillyon Antik Kenti'nin tarihçesi, yapıları nelerdir? Dikkat edilmesi gerekenler...
Antalya’nın Perge, Aspendos, Side birçok önemli ve meşhur antik kentlerinin olduğunu biliyoruz. Fakat Antalya bunların yanında adı pek duyulmayan ya da az bilinen birçok antik yerleşime de sahip bir şehir.
Antalya’nın birbirinden önemli üç bölgenin (Likya, Pamfilya, Pisidya) kesişiminde yer aldığını düşünecek olursak, birbirinden farklı ve zengin kentlere bolca ev sahipliği yapması çok da şaşırtıcı değil aslında.
Sillyon Antik Kenti, Antalya’nın Serik ilçesinde, Pamfilya Bölgesinde ve ihtişamlı Perge ile Aspendos’un arasında kalmış bir kent. Büyük İskender’in bile alamadığı, kendi parasını basan, bir zamanların görkemli kenti olan Sillyon, antik dönemin yanı sıra Osmanlı’ya kadar birçok uygarlığa ev sahipliğe yapmış bir yerleşimdir.
M.Ö. 8. yüzyıldan Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar yerleşimin kısmen de olsa sürdüğü Sillyon’un her uygarlıktan sizlere göstereceği bir şeyleri mutlaka var. Görkemlidir, ihtişamlıdır ama bunu anlayabilmek için biraz hayal dünyasına dalmanız gerek çünkü kentin fiziki durumu içler acısı diyebiliriz.
Sillyon Antik Kenti Nerede, Nasıl Gidilir?
Sillyon Antik Kenti, Antalya şehir merkezinden 37 km, Antalya Havalimanı’dan 24 km ve Serik’ten ise 15 km uzaklıkta bulunuyor. Antalya’nın Serik ilçesi’ne bağlı olan Sillyon, Yanköy yakınlarında ve anayoldan 8 km içeride bulunuyor. Bulmak gayet kolay çünkü her yerde tabela var. Zaten anayoldan içeri döndükten ve bir süre gittikten sonra Sillyon’un üzerine kurulmuş olduğu 235 metre yükseklikteki Koçhisar Tepesi’ni görmeye başlayacaksınız.
Halk arasında Asar Tepe olarak adlandırılan bu kayalık alan Sillyon Antik Kenti’nin savunmasını güçlendiren doğal bir faktör. Çok düzgün olmayan fakat asfalt olan yoldan Sillyon’a vardığınızda aracınızı kentin hemen altında bulunan Sillyon Cafe’nin önüne bırakıp yukarı 10 dakikalık bir yürüyüş yapmanız gerekiyor. Herhangi bir giriş kapısı vs. bulunmuyor. Artık binlerce yıllık kalıntılarla başbaşasınız.
Sillyon Antik Kenti Tarihçesi
Sillyon, Pamfilya’nın adını çok duymadığımız ama önemli kentlerinden birisidir. Bunun sebeplerinden birisi de kent ile ilgili son birkaç yıla kadar neredeyse hiçbir çalışma yapılmamış olmasıdır. Ciddi çalışmalar da olmayınca kent ve yapıları ile alakalı kapsamlı bilgiler maalesef çok fazla yok.
Kentin bir tepe üzerinde kurulması bile buraya farklı bir anlam katıyor. Çünkü bu bölgedeki diğer şehirlere baktığımızda Sillyon’da olduğu gibi tam tepenin üstüne kurulan başka yok gibi. Perge bir ova kenti iken, Side ve Aspendos liman kentleri ama bunların arasında bulunan Sillyon ovanın ortasında kayalık bir tepenin üzerinde. Bu durum kentin savunulmasında kuşkusuz önemli bir avantaj. Etrafındaki surlarla neredeyse ulaşılması imkansız bir kente dönüşüyor. Uzaktan bakıldığında ise tam bir kale görünümünde olan Sillyon, İskender’in bile es geçtiği ya da geçmek zorunda kaldığı bir kent.
Sillyon’da bulunan en eski kalıntılar ise M.Ö. 3 bin yılına dayanan Geç Kalkolitik Çağ eserleridir. Tabii yapılan çalışmalar mutlaka Sillyon’un ve Pamfilya’nın tarihine ışık tutacaktır.
Hititlerin Sallusa olarak adlandırdığı Sillyon’un kuruluş hikayesi komşusu olan Aspendos’ta olduğu gibi Troya Savaşı’na kadar dayandırılır. Mopsos önderliğinde gelenlerin kenti kurduğundan bahsedilir. Ama tabii bunun doğruluğu biraz tartışmalı bir durum. Birçok antik kentin kuruluş efsanesi vardır ki bu da onlardan birisi.
M.Ö. 8. yüzyıla tarihlendirilen buluntular dışında bu dönemlerle alakalı çok fazla bilgi yok. Yani kent ile ilgili bilinenler daha çok Perslerle beraber başlıyor aslında. Zaten bundan sonraki süreç neredeyse bütün Pamfilya için aynı gidiyor. M.Ö. 6. yüzyılda Perslerin bölgeyi kontrol altına alması ve bir süre sonra da bu bölgeyi donanma üssü olarak kullanması Sillyon için önemlidir. Tabii donanma üssü olan kent Aspendos, Euromedon Çayı bir liman olarak kullanılıyor. Sillyon da daha önce belirttiğimiz gibi bir kale kent olduğundan Persler de buraya bir garnizon olarak kullanıyorlar.
M.Ö. 4. yüzyılda yaşayan Skylaks, Sillyon’un bir Kyme kolonisi olduğundan bahseder. Büyük İskender ise bu bölgeye geldiğinde, kentin çok korunaklı adeta bir kale gibi olmasından olsa gerek, burasıyla uğraşmaz yoluna devam eder. Böylece Termessos ve Sillyon, Büyük İskender’in Anadolu alamadığı kentler olarak kayıtlara geçmiş olur.
M.Ö. 3. yüzyıl Sillyon için parlak bir dönem olur ve kendi sikkelerini basmaya başlar. Bu da kentin en azından özerk ya da ayrıcalıklı bir konumda olduğunun da göstergesi denebilir.
Sillyon, bütün Pamfilya ile beraber bundan sonraki süreçte bir Bergama Krallığı ve ardından M.Ö. 133 ile beraber Roma egemenliğine girer. Anadolu’daki birçok kentte olduğu gibi en parlak dönemlerini yaşar. Özellikle bölgede yapılan yol çalışmaları ticaretin gelişmesini dolayısıyla zenginleşmeyi de beraberinde getirir. M.Ö. 129 yılında başlayan çalışmalar ile bir liman kenti olan Side’de Mil Taşı’nın da olduğu Via Sebaste adlı yol Pergamon’dan başlayıp Side’de biter.
Bulunan bazı sikkelerde tokalaşma şekillerinin olduğu anlaşıldı. Bu Roma döneminde Sasanilerle yaşanan savaşlarda Roma’nın yanında olduklarını göstermek amacıyla kullanılan bir işarettir. Ayrıca Sillyon isminin Romalılar ile beraber kullanılmaya başlandığı bundan önce Seluvius olarak adlandırıldığı bulunan sikkelerden de anlaşılmaktadır.
Sillyon, Roma’nın 5 büyük imparatorundan birisi olan ve özellikle Anadolu kentlerinin altın çağını yaşamasını sağlayanlardan birisi Trajan’ın da vefat ettiği kenttir. Bu sebeple bu olaydan sonra Traianapolis adıyla kentin adlandırıldığını da söyleyebiliriz.
Bizans yani Doğu Roma ile beraber ise Hristiyanlık’ın bölgede etkili olması ve yayılması sonrası bir psikoposluk merkezi haline gelir. 451 Kalkhedon Konsili’nde adı geçen Sillyon, Pamfilya’da psikoposluk olan 7 kentten birisi olmuştur.
Bundan sonraki dönemde önemini kaybetmeye başlasa da varluğını sürdüren bir yerleşim olan Sillyon, 13. yüzyılda Selçuklu hakimiyeti ile beraber yerleşim olarak kullanılmaya devam eder. 17. yüzyıla kadar varlığını sürdüren bölge yavaş yavaş terk edilmeye başlanır. Tabii Türklerin gelişiyle beraber Karahisar Tekke Kalesi olarak adlandırılmaya başlanır. Yöre halkı ise Cumhuriyet’in ilk yıllarında dahi yaşayanların olduğundan bahseder.
Sillyon Antik Kenti Yapılar | Gezilecek Yerler
Sillyon Antik Kenti’ni gezerken bir bütünlük içerinde kalmış ya da restore edilmiş bir yapı göremeyeceksiniz. Dikkat çekici bazı yapılar olmakla beraber önemli bir kısmının toprak altında olduğunu da belirtelim.
Bir tepe üzerinde olduğundan kaleyi andıran Sillyon’da Hellenistik dönemden Selçuklulara kadar birçok yapıyı görebilirsiniz.Hellenistik dönem ile Türk-İslam eserlerinin beraber iç içe olduğu bir kent Sillyon.
Kentin üzerinde bulunduğu tepenin üst kısmı akropol olarak adlandırılan yer iken onun alt tarafındaki alan aşağı kentin olduğu bölümdür. Etrafını çeviren surların bir kısmını görebilirsiniz.
Sillyon Antik Kenti’nde odeon, gymnasum, stadyum, kiliseler, tapınaklar, hamam, kapılar, bedesten gibi birçok yapı bulunuyor. Bunlardan bazılarına değinecek olursak;
1- Surlar
Kente yaklaşırken en çok dikkatinizi çeken yapılar surlardır. Zaten Sillyon’un savunma karakterli bi kent olduğundan bahsetmiştik. Aşağı kent ve akropol için ayrı ayrı surların bulunduğu Sillyon’un aşağı kent surları yaklaşık 1 km uzunluğundadır.
2- Nekropolis
Kentin doğusunda ve batısında olmak üzere 2 nekropol alanı buluyor. Bunlarda kayaya oyulmuş üzeri açık mezarlar bulunuyor.
3- Mescid
Kentin akropol olarak adlandırılan üst kısmında bulunan mescid, Selçuklular döneminde 13. - 14. yüzyıllarda inşa edilmiştir. Kentteki en önemli Türk-İslam eseridir.
4- Tiyatro
Hellenistik dönemde inşa edilen tiyatro günümüzde neredeyse tamamen çökmüş durumda. Yaklaşık 8 bin kapasitesi olduğu tahmin edilen tiyatronun sadece üst birkaç sırası görülebiliyor.
5- Çeşme
Hala günümüzde de akan bir çeşme var Sillyon’da. Suyun kentin kurulduğundan beri aktığı, kullanıldığı belirtilir. Fakat günümüzde gördüğümüz bu çeşmenin Selçuklulardan kalma olduğu söylenir.
*** Sillyon’da göreceğiniz yapılar en başta da belirttiğimiz gibi çok fazla değil. Ya toprak altında ya da zamana yenik düşmüşler. Çalışmaların da çok yeni olduğunu düşünecek olursak ilerleyen yıllarda Sillyon bizlere daha çok şeyler söyleyecektir.
Sillyon Antik Kenti’ni Gezerken Dikkat Edin
* Sillyon Antik Kenti, her ne kadar önemli bir Pamfilya kenti olsa da henüz tam anlamıyla ziyaret için düzenlenmiş bir ören yeri değil. Kalıntıların arasında yürüyebileceğiniz güvenli bir parkur yok. Doğa ile başbaşasınız.
* Gezerken belli bir efor sarf etmeniz gerekiyor. Bazı yerlerde hoplaya zıplaya geçmeniz gerektiğini de hatırlatalım.
* Oldukça fazla olan diken otlar ayaklarınızı, bacaklarınızı acıtabilir. Antalya’da deniz kıyısında değil, kayalık ve dikenli otların olduğu bir yerde olduğunuzdan ayağınızda en azından yürüyüşe uygun ayakkabınız olsun. En azından terlikle gezmeye kalkmayın.
* Bir tepe üzerinde olduğundan güzel fotoğraflar çekebilmek amacıyla çok kenarlara yaklaşmayın. Kenarlarda herhangi önlem, korkuluk vs., bulunmuyor.
* Perge, Aspendos, Side gibi girişi olan, düzenli bir yer değil, ama bu ziyaretçilerin buraya dikkat etmemesi anlamına gelmemeli. Etrafta önlem yok diye buradaki kalıntıların birer tarih olduğunu unutmamalıyız.
Seyahatleriniz RehberName tadında olsun...