Datça'da Gezilecek Yerler | Datça Gezi Rehberi

Datça Gezi Rehberi; Dadya’dan Datça’ya

Muğla’nın eşsiz güzellikteki ilçesi Datça'da gezilecek yerler; Datça’nın tarihi, doğası, kültürü, mutfağı, billur koyları ve dahası Datça Gezi Rehberinde.

Datça, Muğla'nın güzide ilçesidir. Hayatınız boyunca bir kez de olsa yolunuzu Datça'ya düşürmelisiniz. Bir kez gidince aşık olursunuz Datça'ya. Datça nerededir? Datça'nın kadim tarihi nedir? Peki Datça'da ne yemelisiniz? Nereleri gezmelisiniz?

“Nereden buldun bu Datça’yı?” sorusuna “Elimle koymuş gibi buldum” diyordu ünlü şair Can Yücel...

Elinizle koymuş gibi bulmakta birazcık zorlanabilirsiniz Datça’yı sahip olduğu çetin yol ağından ötürü, fakat Marmaris’ten yönünüzü Datça’ya çevirdiğiniz an, kadim Karia uygarlığının büyüsü sizi Datça’ya çekecek. Öyle çekecek ki Datça’yı asla unutamayacaksınız.

Neden mi? Sahip olduğu coğrafya, tertemiz havası, mavi ile yeşilin dans ettiği eşsiz koyları, Karia uygarlığının izleri, tarihi, eski Datça evleri; dahası 3B’si (bal, balık, badem), Datça hurması, mutfağı, kendine has lezzetleri, değirmenleri, gecesi gündüzü, yazı kışı... Saymakla bitmez Datça en iyisi yaşamaktır onu sindirerek...

Datça Nerededir? | Datça’nın Konumu

Ege Bölgesi’nin güzide ili Muğla’nın 13 ilçesinden biridir Datça, nüfus olarak da en küçük ilçelerin arasında yer alır. Yaklaşık 22 bin nüfuslu Datça ilçesi Muğla merkeze 120 kilometre mesafede olup, Marmaris’ten ise yaklaşık 70 kilometre uzaklıktadır. Karayolu ile ulaşımın sadece Marmaris’ten olduğu Datça’ya Bodrum’dan feribot seferlerinin olduğunu da söyleyelim.

Marmaris’den batıya doğru uzanan 70 kilometre uzunluğundaki Datça Yarımadası hem Ege’yi hem Akdeniz’i kucaklar. Kuzeyinde Gökova Körfezi yani Ege Denizi, güneyinde ise Hisarönü Körfezi yani Akdeniz yer alır. Ve siz Datça’da tatil yaparken hem Ege’nin hem Akdeniz’in masmavi sularında yüzersiniz. Hele en uçta bulunan Knidos’a giderseniz, tarihin izinde hem mavi billur sular karışır birbirine hem de geçmişle şimdiki zaman.

Datça’nın güneyinde aynı zamanda Yunanistan’a ait olan, On İki Adalar kapsamındaki Simi Adası (Sömbeki) yer alır.

Datça’nın Tarihçesi

Dile kolay 4 bin yıllık bir geçmişi var Datça’nın. M.Ö. 2000’li yıllarda Karya uygarlığının topraklarıdır bu coğrafya. Karyalılar; Büyük Menderes Nehri ile Dalaman Çayı arasında yerleşim kurarlar ve antik dönemde bu bölgeye Karia denilir. Datça Yarımadası’nın bilinen ilk halkı Karlar olur böylece. Ardından M.Ö. 1000’li yıllarda Dorlar bölgeye hakimiyet kurar. Knidos’u kendilerine merkez yapan Dorlar, Hexapolis Birliği adıyla 6 şehir kurarlar.

Medeniyetlerin vazgeçilmezi haline gelen Datça’da Persler, Atinalılar, Spartalılar, Büyük İskender, Romalılar, Bizans, Abbasiler, Selçuklular, 1200’lerde Menteşe Beyliği ardından Osmanlı hüküm sürer.

Asırlar boyunca “Dadia (Dadya)” olarak anılan Datça, Osmanlı’da Sultan Reşad döneminde ise “Reşadiye” diye anılmaya başlar. 1927’li yıllarda bölgedeki Rumlar mübadele sonucu bölgeyi terkeder. 1934 yılında ise Datça ismiyle geri dönüş yapan ilçe cumhuriyetle birlikte hızla kalkınmıştır.

4 bin yıllık tarihi boyunca özellikle antik dönemde ticareti elinde tutmayı başaran Datça, korsan saldırılarına, işgallere maruz kalmış, Knidos gibi görkemli ve zengin bir kentin ışığında gelişmiş, üretmiş ve her döneme damga vurmayı başarmıştır.

Marmaris’den Datça’ya Giderken Yolda Neler Görürsünüz?

Marmaris’ten hareket edip çam ağaçlarının arasından kıvrılmaya başladığınızda yaklaşık 15 dakika sonra Hisarönü’ne gelirsiniz. İşte buradan yol ikiye ayrılır; sağ taraf  Datça Yarımadası’na, sol taraf ise Bozburun Yarımadası’na götürür sizi. Bozburun tarafına dönerseniz önce Orhaniye-Kızkumu, ardından eşsiz güzellikteki Selimiye Köyü ve Koyu çıkar karşınıza. Gelmişken Selimiye’yi mutlaka görün, meşhur Losta Tatlısını tadın.

 

Datça yönüne devam ettiğinizde ise solunuza masmavi güzelliğiyle Hisarönü Körfezi’ni alırsınız. Ardından yine sol tarafınızda Çubucak Orman Kampı belirir. Körfezin kıyısında kurulu kamp ve karavan alanı, Türkiye’nin en büyük çadır kampıdır. Deniz kıyısında kurulu kampa yaz boyunca yoğun ilgi oluyor ve binlerce kişi yaz tatili için Çubucak’ı tercih ediyor.

Engebeli bir yapıya sahip olan Datça Yarımadası’nda yükseltiniz artmaya başlıyor ilerledikçe ve az sonra sağınızda Bördübet Koyu, solunuzda ise İnbükü Koyu ya da halkın tabiriyle “Emel Sayın Koyu” kalıyor.

Bördübet, İngiliz askerlerinin koyduğu bir isim “bird the bed- kuş yatağı” anlamına gelen kelime zamanla Bördübet’e dönüşmüştür. Mükemmel doğası ve deniziyle cennet gibidir adeta.

İnbükü Koyu ise gerçekten bir doğa harikası; ünlü sanatçı Emel Sayın’ın bir yaz tatili sırasında yatıyla gelip gecelediği ve yüzdüğü koy olduğu için halk arasında Emel Sayın Koyu olarak anılmaya başlamıştır. Yolunuza devam edin, yükselti de görsellik de zirve yapıyor bu noktada.

Balıkaşıran’a geldiniz nihayet. Sağınızda Ege Denizi- Gökova Körfezi, solunuzda ise Akdeniz... Haritada kopacak gibi duran yer Balıkaşıran mevki, burası Datça Yarımadası’nın en dar noktasıdır ve yaklaşık olarak 1 kilometredir. Özellikle Ege kesimindeki bir birinden güzel koylar göz alıcıdır. Vaktiniz olursa Ege tarafındaki Çatı Koyu’na mutlaka inin, yeşil ve maviye hayran kalacağınız koydur Çatı Koyu.

Rivayete göre Balıkaşıran ismi, eskiden balıkçılar bir taraftan diğer tarafa bu dar yeri kullanarak geçer, hatta sırtlarında kayıklarını ve eşyalarını taşırlarmış. “Kayıkaşıran” diye de anılmış bu yüzden. Aynı zamanda esprili bir dille balıkların bir denizden diğer denize atlayarak geçtiği söylenir buralarda ve Balıkaşıran ismi dillere dolanır böylece.

Balıkaşıran tarihinde ilginç bir olaya da şahitlik etmiştir. M.Ö. 546 yılında Dorlar, Pers istilasına karşı önlem olarak bu en dar alanı oyarak bir kanal açmayı planlarlar. Ana karadan ayırıp bir adaya dönüştürmeyi böylece Pers işgalini durdurabilmeyi amaçlayan halk sonradan bu fikirden vazgeçer. Zira kanal açmak çok güçtür bu dağlık coğrafyaya ve Delphi’deki kahine danışılır. Kahin “Zeus istese bu kayayı ada yapmaz mıydı?” deyince bu karardan tamamen vazgeçerler.

Sahi o gün bu kanal projesini başarmış olsalardı şayet, acaba bugün adanın durumu ve statüsü ne olurdu? Düşünmeden edemiyor meraklı gezginler.

Balıkaşıran’ın zirvesinde manzara hakikaten nefes kesici; Ege ve Akdeniz bu kadar mı muhteşem gözükür ikisi birlikte. "Balıkaşıran'dan öteye akıllı adam geçmez" deseler de siz yola devam edin. Daha ileride ise Aktur Plajı çıkıyor karşınıza.

Datça merkeze 15 dakikalık mesafede ise sağ tarafta yol üzerinde Apollon Kutsal Alanı’nı görüyorsunuz. Emecik köyü yakınındaki Apollon Tapınağı  tanrı Apollon’a adanmıştır ve kazılar sırasında M.Ö.8. yüzyıla tarihlenen eserler bulunmuştur. Buradan çıkarılan eserler Marmaris  Arkeoloji Müzesi’ndedir.

Datça merkeze gelmeden önce yol üzerindeki yel değirmenleri de dikkatinizden kaçmayacaktır. Rüzgarın bol olduğu Datça’da yel değirmenlerini görmek olağan elbet. Şimdi burada dilerseniz önce Eski Datça evlerinin olduğu yere uğrayın, dilerseniz de merkeze inin.

“Tanrı çok sevdiği kullarını uzun ömürlü olsun diye Datça’ya gönderirmiş.”

Datça Yarımadası Hakkında Genel Bilgi

Can Yücel Datça Yarımadası için “Anadolu’nun uzak zürafası” demişti. 70 kilometre boyunca uzanan Datça Yarımadası (Reşadiye Yarımadası) 235 kilometrelik sahil şeridine sahiptir. Kıyı uzunluğu böylesi olunca enfes koylara da sahiplik yapıyor elbet yarımada. İrili ufaklı 52 koy vardır yarımadanın kıyılarında ve hangisinde yüzseniz pişman olmazsınız.

Yarımadanın üç tarafı da denizlerle çevrili olduğu için yaz-kış rüzgar eser ve aslında kavurucu sıcakların etkisini azaltır bu rüzgar. Havası tertemizdir o yüzden Datça’nın, nem oranı düşük oksijeni boldur. Belki de o yüzden demişti Coğrafyacı Strabon “Tanrı çok sevdiği kullarını uzun ömürlü olsun diye Datça’ya gönderirmiş.”

Datça’nın Koyları ve Plajları

Halkın genel tabiriyle “Bük” denilen koylar, Datça’nın olmazsa olmazlarıdır. 50’den fazla koya ev sahipliği yapan yarımadada bazı koylara ulaşım imkanı kolayken bazılarına kara yolu ile ulaşmak mümkün değildir. 9 plajı ise Mavi Bayraklı plajdır.

Palamutbükü en popüler koyların başında gelir, billur mavisi suyu, tertemiz havası ile taşlık bir plajdır. Bunun dışında Hayıtbükü, Domuzbükü, Kızılbük, Ovabükü, Kargı Koyu, Bağlarözü, Değirmenbükü, Mersincik Koyu, Bağla Koyu, Çatı Koyu, Akvaryum Koyu, Sarı Liman, Kurucabük, Lindos, Mersincik, Akbük, Karaincir, Bencik Koyu ve daha bir çok koy Datça’nın incileridir.

Datça'nın En Güzel ve Özel Koyları -Plajları hakkında daha fazla bilgi için TIKLAYINIZ...

Datça'da Gezilecek Yerler Listesi

Datça’da gezilecek, görülecek yerleri maddelersek;

1. Datça Merkez

Datça merkez üç mahalleye ayrılmış durumdadır; İskele Mahallesi, Eski Datça ve Reşadiye.

Merkezi çok büyük olmamakla birlikte hem küçük bir keşif gezisi yapıp hem de denize girme imkanına sahip olabilirsiniz. Datça merkezde üç plaj yer alır; Kumluk Plajı, Taşlık Plajı ve Hastane Altı Plajı. Datça’nın kıyı şeridinde yürürken göreceğiniz Kumluk plajı mavi bayraklı plajdır ve en çok tercih edilendir. Sığ olması ve restoran, kafe, çarşı gibi yerlere yakın olması buraya talebi artırıyor.

Datça merkezde beyaz boyalı ve begonvillerin süslediği evlerin arasından yürüyüp badem satan dükkanlara girebilirsiniz. Atatürk Caddesi üzerinde bulunan ev yemekleri yapan Zekeriya Sofrası’nda yöresel yemeklerin tadına bakabilirsiniz.

Kıyı boyunca balıkçı restoranlarının sıralı olduğu mekanlarda taze balık ve mezeler bulacaksınız. Kumsala kurulu masalarda güzel bir öğün de tercih edilebilir.

Datça merkez doyasıya keyif yapabileceğiniz bir yer; deniz-kum-güneş, yemek, alışveriş... Hepsi bir adım ötede.

Buradan dilerseniz yine mavi bayraklı olan Taşlık Plajı’na geçip tertemiz koyda yüzme molası verebilirsiniz. Taşlık plajının hemen üst tarafında küçük bir göl bulunur ve gelenlerin yüzüp şifa aradığı  bu göl pek popülerdir. Burada bulunan doktor balıklarla tedavi yapıldığını ve koruma altında olduklarını söyleyelim.

Özellikle cilt hastalıklarına karşı bu doktor balıkların ölü derileri yiyerek tedavi sağladığı bilinmektedir. Taşlık Plajı hem çok temiz hem de daha az kişi tercih ettiği için, sakin bir yüzme molası verebilirsiniz burada.

2. Eski Datça Evleri ve Can Yücel

Datça Yarımadası’nda antik dönemden bu yana üzerinde yaşamın devam ettiği tek yer burası. Taş evlerin arasına kıvrıldığınızda tarihi dokusunun cezbediciliği ile karşı karşıya kalacağınız bir yer Eski Datça. Ünlü şair rahmetli Can Yücel de bu cazibenin etkisi altında kalmış olacak ki, “Mekanım Datça Olsun” dediği bu yerde hayatının son 9 senesini geçirmiştir.

Datça evleri hakikaten çok otantik ve etkileyici. Mübadele dönemine kadar Rum ve Türk ahalinin birlikte yaşadığı Eski Datça evleri, taştan inşa edilirdi ve toprak damlı olurdu. Kiremitin henüz yeni yeni tanındığı dönemde zengin kesim bu kiremitleri kullanır, gücü yetmeyen ise toprak damla örterdi evini. Günümüzde artık kiremit çatılar yaygınlaşmıştır, lakin az da olsa toprak damlı ev bulunmaktadır.

Evlerin ana mekanında bir ocak yer alırdı. Bir aile için tek bir odanın içinde hayat devam eder, tüm ihtiyaçlar yeme-içme, oturma, ısınma bu tek oda içinde gerçekleşir, evlerin bahçeleri ise günlük işlerin yapıldığı yer olurdu.

Aslına uygun olarak yenilenmiş taş evler arasında yürürken otantik hediyelikler, yöresel ürünler,mis gibi begonviller ve çiçekler dikkatinizden kaçmıyor.

Gazoz ağaçları bile ayrı bir görsellik katmış badem gazozunun meşhur olduğu Eski Datça’ya. Ruhunuzu dinlendirecek kadar tılsımlı bir güzelliğe sahip burası.

Can Yücel Evi ise gelen herkesin uğrak noktası. Fakat şunu belirtelim evin içerisine girilmiyor. Kapısına varıp fotoğraflar çekebileceğiniz ev ünlü şairin 9 senesini geçirdiği evdir. Kapının üzerinde Can Yücel’e ait sözler, şiirler yer alıyor. İçeride halen ailesi kaldığı için rahatsız etmemek, kapıyı çalmamak lazım.

Eski Datça içerisindeki cami ise dikkatinizden kaçmayacak. Camii, taş evlerin arasında taş mimarisi ve minaresiyle öylesine şirin ki... Tam da buraya özgü, Eski Datça kokuyor adeta.

Buraya gelmişken Orhan’ın Yeri’ne mutlaka uğrayın. Orhan abinin mis kokulu bademli kahvesini tadarken, Can Yücel’in sık sık gelip oturduğu köşede hatıra fotoğrafları çekilin.

Orhan Abi, Can Yücel’e ait bir çok eşyayı burada sergiliyor. Hatta ölmeden önce içtiği ve yarım kalan şarabını bile... Bir de Orhan Abi’den dinleyin Can Yücel’i ve kurdukları dostluğu, hiç sıkılmadan seve seve anlatır size gözleri buğulanarak.

“Ne harika bir yer burası, nereden buldun bu Datça’yı?”

“Elimle koymuş gibi buldum.” Can Yücel

3. Knidos Antik Kenti

Çağının en modern antik kentlerinden biri olan Knidos, Datça Yarımadası’nın en uç noktasında Ege ile Akdeniz’i kucaklayan eşsiz bir yerleşimdi. Merkeze 40 kilometre mesafedeki Knidos’a ulaşım sıkıntısı olduğu gerekçesiyle çoğu ziyaretçi uğramaz, fakat siz siz olun bir fırsat yaratıp Knidos’a mutlaka gidin.

Kültür, ticaret, sanat, bilim; kısacası döneminin her açıdan en zengin kentlerinden biri olan Knidos, ilk olarak Burgaz mevkiinde kurulmuştur. Burgaz, Datça merkeze sadece 2 kilometre mesafede bulunmaktadır. Fakat Knidos, M.Ö. 4. yüzyılla beraber şimdiki yeri Tekir Burnu’na taşınmıştır.

Akdeniz’den Kuzey Ege’ye, oradan da Karadeniz’e açılacak ticaret gemileri için, Knidos bir limandı ve bu limanda gemiler dinlenir, erzaklarını temin eder, hava kötüyse şayet Knidos’un kuytu limanında bir kaç gün mola verirdi. Bu Knidos için vergi ve gelir demekti elbet.

Antik Çağda “Çıplak Aphrodit” heykeli ile meşhur Knidos’un bilim alanında büyük başarıları vardı. O dönemin en ünlü gözlemevi Knidos’ta yer alıyordu, Knidos’lu Eudoksos burada astronomi, fizik ve matematik alanlarında sürekli araştırmalar yapıyordu. Dünyanın 7 harikasından biri kabul edilen İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos Knidos’luydu.

Şehri gezerken surlar, odeon, bouleterion, büyük tiyatro, küçük tiyatro, antik mendirek, nekropolis, Dionysos Tapınağı, stoa, merdivenli caddeler, liman caddesi, anıtsal çeşme, kilise, tapınaklar, kutsal alanlar, güneş saati ve dahası... Heyecanla gezeceğiniz bir antik kent burası.

Knidos hakkında ayrıntılı bilgi için TIKLAYINIZ...

4. Datça Açık Hava Heykel Müzesi

Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi’nin (UKKSA) bahçesinde sergilenen heykeller ve çeşitli sanat eserlerinin bulunduğu müzedir. Özellikle sanat severlerin mutlaka uğraması gereken bir açık hava müzesi burası. 2000’li yıllarda açılan müzenin bahçesindeki heykeller bir çok sanatçının eseri. Köklü geçmişe sahip Datça’nın zamanında malesef yurtdışına kaçırılan heykellerinin bir gün geri getirileceğini umarak, buradaki heykelleri ve eserleri ziyaret edebilirsiniz.

 

Datça’da Konaklama

Nerede ve nasıl konaklamak istediğiniz size kalmış; şık bir butik otel mi yoksa deniz kıyısı mütevazi bir yer mi?

Reşadiye Mahallesi’nde Olive Farm of Datça Guesthouse otantik taş mimarisi ve doğanın içindeki zeytin ağaçlarıyla kaplı konumuyla beğeni toplayan yerlerden.

Eski Datça içinde Kaya Guesthouse Butik Otel, La Petra Eski Datça Otel, Eski Datça Otel harika bir tercih olabilir.

Datça merkezde Uslu Otel Royal Yatching, Datça Sapphire Otel, Kumluk Otel, Datça The Green Goose Hotel, Doada Otel ve dahası tercih edilebilir.

Yine Palamutbükü Koyu da konaklamak için iyi bir adres, gündüz bol deniz gece sakinlik arayanlar için bir çok pansiyon ve apart otel bulunmakta.

Datça’da Ne Yenir? | Datça Mutfağı

Üç tarafı denizle çevrili yarımadanın deniz ürünlerinden başlamak lazım öncelikle. Datça merkezde yemek yiyebileceğiniz yer alternatifi çok. Sadece merkezde değil, köylerde ve bazı koylarda da yeme-içme şansınız var.

Palamutbükü’nde denize girecek ya da konaklama yapacaksanız, koy içerisinde bir çok alternatif var. Deniz ürünleri arayanlara Sarıhoş Restoran, Liman Restoran, Le Jardin De Semra, Dostlar Restoran, Müdavim Palamutbükü, yine farklı seçenek arayanlara Payam Restoran, Meltem Cafe ve dahası seçenek olabilir.

Datça merkezde Kumluk Plajı boyunca deniz kıyısında kurulu bir çok balıkçı restoranları da enfes seçenekleri ve taze mezeleri ile gelenleri ağırlıyor. Dilerseniz kumsalda kurulu masalarda güzel bir akşam yemeği tercihi dilerseniz salaş meyhanelerde deniz ürünleri, tercih sizin.

Hüsnü’nün Yeri, Balıkçıköy Fahri Datça, Fevzi’nin Yeri, Tuna Restoran, Dutdibi Fish Mekan, Aylak Balık, Eski Meyhane, Kekik Restoran, Emek Restoran Kaptanın Yeri ve dahası...

Şayet yöresel bir şeyler tadalım diyorsanız Datça merkezdeki Zekeriya Sofrası’na mutlaka uğrayın. Burada bölgeye has lezzetlerle birlikte sulu yemek çeşitleri bulabilirsiniz; kabak çiçeği dolması, mücver, sarma, nohutlu pazı yemeği, ısırgan otlu çorba, karışık ot kavurma, damat tatlısı gibi yöreselleri tatmak size kalmış.

Culunarium Restoran ise dünya mutfaklarından örnekler sunan şık ve farklı bir mekan arayanlara göre.

Bademli Köfte birçok yerde mevcut, bademi meşhur ilçenin Bademli Köftesi’nin tadına bakın. Bademli Gözleme ve bademli Türk kahvesi de kesinlikle denenmesi gerekenlerden. Çay bahçeleri ya da kafelerde bu lezzetleri bulabileceksiniz.

Ayrıca eski yel değirmeninin yenilenip restoran olarak hizmet verdiği Zeynep’in Yeri de farklı ve otantik bir adres. Tarihi Yel Değirmeni Kafe Restoran farklı bir seçim.

Şu var ki siz en iyisi yürürken gözünüze ilişen ve sizi cezbeden mekanda dilediğinizi tadın. Çünkü damak tadı kişiye göre değişir, Datça’da seçenek çok size uyan hangisiyse afiyetle yiyin.

Datça’nın 3B’si; Bal Balık, Badem

Datça’ya yakışan bir tabirdir bu 3B; Bal, Balık, Badem. Datça’ya gelip de bunların tadına bakmıyorsanız eksik bir şeyler kalır tatilinizde. Datça’nın taze balıkları her daim restoranlarda mevcut.

Bal ise Datça bölgesinin olmazsa olmazlarındandır; çam balı ve kekik balı vazgeçilmezlerdendir. Bölgede bulunan yüzlerce çam ağacı beraberinde mis gibi çam kokulu çam ballarını ortaya çıkarmıştır. Kekik balı ise tadı biraz ağır olsa da mutlaka tadılmalı ve şifa niyetine de olsa alınmalıdır. Bunların dışında badem çiçeği balı, keçiboynuzu balı da çok leziz.

Datça Bademi ise dünyaca ünlü ve ülkemizin en lezzetli bademidir. Dünyada hiç bir yerde olmayan badem çeşitliliği vardır Datça’da ve yaklaşık 97 farklı türü tespit edişmiştir bademin. Bu arada kendi dillerinde bademe “Payam” der Datçalı.

Özellikle Nurlu Badem, eşsiz bir tür olup sadece Datça’da yetişen endemik türdür ve şu anda dünyanın en iri bademi olarak bilinmektedir. Bir özelliği daha var ki Datça bademleri susuz tarımla yetişir yani badem ağaçlarına su verilmez.

Gerek merkezde çarşı içinde gerekse eski Datça mahallelerinde ve koylarda badem bulmanız mümkün. Hatta ballı badem denilen ürünlerden de bulacaksınız, bal ve badem bir arada Datça’nın sağlık deposu adeta.

Bu arada 3B dedik ama 4B de desek yanlış olmaz sanırım Datça için; 4. B: Bük... Bunca güzel büklere sahip Datça’ya 4B de yakışır diyelim o halde.

Datça Festivalleri ve Etkinlikleri

- Datça Badem Çiçeği Festivali: Her yıl Şubat ayında tam da badem çiçeklerinin açıp yarımadayı sarıp sarmaladığı dönemde gerçekleştirilen festivaldir. Geçmişi çok uzun olmasa da Datça Badem Çiçeği Festivali çok dikkat çekti ve festival zamanı yarımada yoğun ilgi görüyor. Çeşitli konserler, yarışmalar, halk oyunu gösterileri, şiir okumaları, fotoğraf sergileri, yemek yapımı gerçekleşirken, festival boyunca bir çok yerde kurulan stantlardan alışveriş yapma imkanınız oluyor.

- Datça Edebiyat Günleri: 12 Ağustos 1999 yılında hayatını kaybeden ünlü şair Can Yücel anısına düzenlenen Datça Edebiyat Günleri, yine aynı tarihlerde yani 12 Ağustos’a denk getirilerek gerçekleşiyor. 2019 yılında ilk defa gerçekleşen Datça Edebiyat Günleri büyük ilgi görüyor. Datça’ya gönül vermiş şairimiz Can Yücel anılıyor ve aynı zamanda çeşitli etkinlikler gerçekleştiriliyor.

- Datça Bademli Pilav Şenliği: Her sene 15-22 Nisan arası Turizm Haftası olması münasebetiyle Datça merkezdeki Cumhuriyet Meydanı’nda gerçekleşen etkinliktir. Bademi meşhur olan ilçenin Bademli Pilavı yapılıp halka ikram ediliyor.

- Knidos’un Sır’ı Sanat Festivali: Yaz sonu gerçekleşen bu festival Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi’nde gerçekleştiriliyor. 2010’dan bu yana devam eden festivalde onlarca farklı etkinlikle sanat ve kültüre duyulan açlık gideriliyor adeta.

- Can Yücel Kültür ve Sanat Festivali: Nisan ayında yapılan festival, bir çok sanatçının katılımı ile sergilere ve etkinliklere kapısını açıyor.

- Datça Süslü Kadınlar Bisiklet Turu: 2013’den bu yana yapılan bisiklet turu ile farkındalık yaratan kadınlar kendi bisikletlerini süsleyip bu tura katılıyorlar. Renkli ve keyifli görüntüler ortaya çıkan bu etkinlik eylül ayında yapılıyor.

- Oktoberfest Datça: Almanya’nın Münih şehrinin en özel festivallerinden Oktoberfest,  bira festivalidir ve 2016’dan bu yana Datça’da gerçekleşerek yoğun ilgi gördü. Ekim ayı Datça’nın güz dönemini yaşamak isteyenler için ideal bir festival.

- Datça Tiyatro Festivali: “Tiyatro Muhabbettir” düşüncesinin sonucu ortaya çıkmış festival temmuz ayında gerçekleşmekte ve yoğun ilgi görmekte.

- Datça Bit Pazarı: Her ayın son Pazar günü kurulan bu Pazar yoğun ilgi görüyor. Eski ile yeniyi harmanlayan ziyaretçiler için nostaljik bir alışveriş imkanı sunuyor Bit Pazarı.

Datça’dan Ne Alınır? | Datça'da Alışveriş

- Bademi meşhur Datça’nın nefis bademleri, badem ezmesi, badem şekeri,

- Kekik balı, çam balı, çiçek balı, harnup (keçiboynuzu) balı, badem çiçeği balı, hayıt balı ve dahası,

- Zeytinyağ ve zeytinyağlı sabunlar,

- Şifalı otlar; altın otu, kapari, kekik, adaçayı, karabaş otu, keçiboynuzu (harnup), yarpuz, kantaron,

- Kapari turşusu (makarna, salata ve et yemeklerine çok yakışan kapari denemeye değer),

- Kuru incir, badem ve bal ile yapılan Ballı Badem,

- El işi ürünler, iğne oyaları...

Bunları Yapmadan Dönme;

- Datça’nın deniz ürünlerini ve eşsiz mezelerini tatmadan,

- Bademli kahvesini içip bademli gözlemesini yiyip, bademli gazozunu tatmadan,

- Datça badem çiçeği kolonyası almadan,

- Tekne turuna katılıp masmavi suları tertemiz koyları keşfetmeden,

- Knidos Antik Kenti’ni gezmeden,

- Eski Datça evlerini ve Can Yücel’in yaşadığı evi görüp, taş evleri fotoğraflamadan,

- Eski Datça’da Orhan’ın Yerinde bademli kahveni içip Can Yücel’i anmadan,

- Cumartesi günü Datça’nın büyük pazarı kurulur, kendi ürünlerini satan köylülerden birşeyler almadan,

- Bazaar Datça’ya uğrayıp, hediyelik eşyalar, kilimler ve otantik takılara göz atmadan,

- Sardunya Cakes Pastanesi’nin enfes tatlılarının ve kahvesinin tadına bakmadan,

- Palamutbükü’nde denize girmeden,

- Kargı Koyu’nda denizin keyfini çıkarıp, Cennet Köy Beach’in farklı lezzetlerini ve yoğurtlamasını tatmadan,

- Fırsat ve zaman varsa bükleri ve koyları görmeden,

- Datça’nın sessiz huzur verici akşamında yıldızları izlemeden,

- Kızlan Köyü’ndeki meşhur yel değirmenlerini fotoğraflamadan,

- Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi (Datça Heykel Müzesi)'ni gezmeden,

- Meraklısıysanız şayet, yaklaşık 3 gün süren Datça Yarımadası doğa yürüyüşüne katılıp Karya Yolu’nu keşfetmeden,

- Yine vaktiniz varsa şayet Simi Adası’na geçip adayı gezmeden (Simi Adası Yunanistan KapıVizesi uygulamasına dahil değil, o yüzden Shengen vizenizin olması gerekiyor. Datça-Simi arası 50 dakika sürüyor fakat seferleri kontrol etmekte fayda var),

- Ayın son Pazar gününe denk gelirseniz Bit Pazarı’na uğramadan,

- Endemik bir tür olan Datça hurmasını tadıp fotoğraflamadan,

- Bol bol yüzmeden GERİ DÖNMEYİN...

Son bir tavsiye; Datçalı Nihat Akkaraca’nın “Datça’da Zaman” adlı kitabını alın, okuyun ve Datça’yı kendi insanından dinleyin bir de. Nihat Akkaraca’nın dediği gibi “Datça’da zaman yekparedir. Datça’da dün, bugün, yarın yoktur!”

Datça ile vedalaşmak, Datça’nın aydın ve güleryüzlü insanına hoşçakal demek zor gelecek size, yine gelin hep gelin. Elinizle koymuş gibi bulacaksınız Datça’yı tıpkı Can Yücel gibi...

Seyahatleriniz Rehbername tadında olsun...

 

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.