Bir Yanık Ülke Kuladokya hakkında bilmedikleriniz? Türkiye'nin gizemli peri bacalarının yer aldığı Kuladokya ve Kula Evleri ile Ulubey Kanyonu gezisi...
Merhaba değerli gezginler;
Bugün sizlere Kula, Kuladokya ve Ulubey Kanyonu rotasını tanıtmak istiyorum. Rotamız: Kuladokya - Kula Evleri - Ulubey Kanyonu
Bu rota, İzmir ve Ankara karayolu üzerinde yer alan zengin bir gezi çeşitliliğine sahiptir. Ülkemizin peri bacaları ile ünlü Kapadokyası'nın ardından, Kula Peribacaları da büyük ilgi görmeye başladı. Kuladokya olarak ün yapan bu rota kesinlikle çok güzel.
Yol üstünde, Manisa Salihli yolu üzerinde bulunan kadim Sardes antik kenti ve Bintepe Tümülüslerini, Gymnasion ile Sinagog’u, Artemis Tapınağını ve St. John’un 7 kilisesini görmeden geçmek doğru olmaz. Ayrıca muhteşem doğası ve serinliğiyle Kurşunlu Şelalesi ise kısa bir çay molası için çok uygun ve rahatlatıcı bir mesire alanı.
Rota üzerine giderken ayrıca Yunus Emre Türbesi ve Tapduk Emre dergâhı da ziyaret edilebilinir. Sonrası ver elini Uşak yolu ile Kula ilçesi. Çünkü Ege’nin Kapadokya’sı sayılan Kuladokya ve Jeopark ziyaret alanı tam yol üstünde sizi selamlıyor.
Belki de kaçımız araçlarımızla kaç kez önünden geçtik ama solda kaldığı için içeri girmeye üşendiğimiz ünlü Katakekaumene diğer adıyla Yanık Ülke hemen yol üzerinde bir km. içeride gezmeniz ve fotoğraflamanız için sizleri bekliyor.
Üstelik ücretsiz ve gezilmesi çok rahat bir alan. Kendinizi neolitik bir köyde hissedebileceğiniz yer.
Muazzam bir coğrafya ve jeolojik formasyonlar deryası, Divlit Dağları ve Gediz Nehri sayesinde dünyanın en genç yanardağlarının yarattığı doğal bir sanat eserini izliyorsunuz ve manzaraya doyamıyorsunuz.
Aslında Kuladokya çok büyük bir alan üzerine kurulu ve Divlit yanardağlarının etrafından oluşmuş büyük bir Jeopark alana sahiptir. Tam bir gün buraya zaman ayırmak gerekiyor.
Jeopark, dünyanın en genç yanardağ patlamalarının oluştuğu bir nokta da olup 15 bin yıl önce Sandal Dağı eteklerinden lavların fışkırdığı konusunda uzmanlar hem fikir.
Peri bacaları ise Gediz çayının etrafında oluşmuş, uzun ve büyük Bazalt kolonlar etrafı sarmış ve yıllarca yağmur ve rüzgâr aşındırmasıyla bugünkü şeklini almış. Doğa harikası oluşumlar etrafınız sarıyor bir anda ve bu görsel resitale bakmaya doyamıyorsunuz.
Kuladokya için tam gün ayırsanız bile olur çünkü Jeopark ta yürümek tırmanmak ayrı bir zevk. Sandal dağının kenarına gitmek ve orada yanardağın patlama sonrası kalan krater ağzını görmek paha biçilemez. Çünkü bu tur yanardağ kraterleri genellikle çok yükseklerde olur ve Süphan Dağı veya Bitlis’in Nemrut Dağı’na çıkınca ancak tecrübe edile bilinir ama bu rota da kısa bir tırmanışla krater ağzını görmek ve fotoğraflamak mümkündür.
Diğer bir önemli konu, bu geç dönem yanardağ patlamaları sonrası çevreyi gezen neolitik insanlara ait olduğu düşünülen Anne; Baba ve Çocuktan oluşan 3 kişilik bir aileye ait en az 10 bin yıllık ayak izleri. Bu bölgede ortaya çıktı ve bugün Kula yakınlarında bir müzede sergileniyor.
Kula’da bulunan bu oluşumları gördükten sonra Kula Evleri’ni ziyaret etmeden ileri gitmeyin derim. Eski Kula, tam bir açık hava müzesi. Ahilik geleneğinin halen sürdüğü geleneksel çarşısıyla ve kadim dar sokaklarıyla burada zaman tamamen durmuş gibi.
Tarihi evler çoğu koruma altında ve bazıları ise anıtlar kurulu izniyle restore ediliyor.
Tarihi kasaba çarşısında, Osmanlı Ahilik Kültüründen kalma devam ederken yürüyüş anında dükkânlardan gelen demir dövme sesleri, semercilerin tahta ustalıkları ve ekşi maya ekmeği üreten fırınlardan gelen mis kokular ve keten helvacı dükkânları size eşlik ediyor.
Kula’da konaklamak ta mümkün. Tarihi evlerden restore edilmiş olan güzel butik oteller var ama büyük grupların kalabileceği yerler değil.
İlçedeki yemek kültürü, pide ve köfte üzerine yoğunlaşmış ve esnaf lokantaları dışında bölge de tur grupları için büyük çapta restoran bulmak pek mümkün değil gibi.
Eğer tek gününüz var ise Kuladokya ve Kula çevresini gezmek tüm gününüzü doldurabilir ama daha çok yer görmek istiyorsanız mutlaka Uşak Ulubey'de bulunan Ulubey Kanyonu’na da gitmeniz çok doğru olur.
Ama öğle yemeğinizi mutlaka Kula veya Uşak merkezde alın. Çünkü Ulubey Kanyonu civarı henüz çok bakir sadece tesisler içinde tek bir kafeterya benzeri restoran var.
Uşak merkez, ünlü Karun Hazineleri ile Frig ve Midas kültürünün sergilendiği müzeleri olan tarihi bir kent fakat şu anda müze binası yeniden yapılıyor ve henüz ziyarete açık değil.
Ulubey Kanyonu’na iki yoldan gidilebilir, İzmir tarafından Eşme yolu diğer Uşak merkez tarafından Ulubey karayolu.
Uşak merkez yolunu tercih ederseniz daha iyi olur çünkü karayolu daha düzgün. Uşak merkezden yaklaşık 30 dakika yolculukla dünyanın ikinci derin kanyonuna varabilirsiniz.
Kanyon için, “Dünyanın İkinci Büyük, Uzun ve Derin Kanyonu” olduğu deniliyor ama biz rehberler bu konuda pek emin değiliz sanki fazla iddialı bir slogan.
Tartışma götürmez ki; bir numara, USA’daki Arizona Kanyonu.
İki veya üç konusunda turistik rekabet söz konusu olsa da Çin’de devasa kanyonlar olduğu gerçeği de göz ardı edilemez. Aksaray da Ihlara Vadisi var, bir de Safranbolu Kanyonu.
Ulubey, jeolojik bir alandan oluşuyor ve milyonlarca önce deprem, erozyon ve su aşındırmaları ile oluşmuş devasa ve derin bir kanyon.
Ama yazık ki bu kanyonun içinden fabrika atıklarından oluşan oldukça kirli bir dere akıyor.
Ulubey deresi, etrafında bulunan maden ve mermer fabrikaların kimyasal atıklarını muhtemelen taşıyor Yazık!
Kanyon içinde Uşak Ulubey Belediyesi tarafından yapılan güzel çevre düzenlemeleri var.
Özellikle, Cam Teras yaklaşık 180 metrenin üzerinde bulunuyor ve yükseklik korkusu olanların bile üzerinde yürümeye çalıştığı ilginç bir platform.
Oldukça sert bir camdan yapılan, 35 cm eninde olan bu sağlam malzeme üzerinde dakikalarca kanyonun güzelliklerini seyretmek çok ilginç bir duygu.
3 TL gibi uygun bir giriş ücretiyle ve ayakkabılarınıza sadece birer galoş giyerek cam teras üzerinde yürümek gayet mümkün, ayrıca teras etrafında çoğu ören yerinde olmayan birçok aydınlatıcı bilgi veren bilgi panoları var.
Halk burada gelen gidenin değerini anlamış olmalı ki kendi çapında kitle turizmi için yatırım yapmaya başlamış. Bir girişimci genç, klasik para kazanma yolunu seçerek yurtdışından 15 bin liraya papağan getirtmiş ve gelen gidenler papağanla fotoğraf çektiriyor.
Sonra kıl çadırlarda çay ve kahve servisi ve at turları diğer hoş etkinlikler.
Ama bu noktada bölgesel gelişime katkı bazında birkaç eleştirim olabilir.
Gezi alanında çevresel temizliğine dikkat edilmiyor, üzerinde manzara için yürünen cam teras çok kirli. Bizce düzenli temizlik yapılmalı, tuvaletler çok bakımsız, tek bir restoranı olan tesislerde bazen çay kahve dışında pek bir şey bulmak mümkün değil.
Yemek servisi var gibi görünüyor ama gelen tur gruplarına açık büfe tarzı bir kahvaltı veya öğlen yemeği verseler daha akıllıca olur.
En kötüsü çalışanların ve esnafın yüzü fazla asık ve bu da turizm için en kötü şey.
Unutmayalım Turizmin ana sermayesi güleryüz’dür
Lafın özün, kısa bir gün için çok şeyler yapılabilecek bir tur rotasıdır Kula ve Ulubey rotası.
Türkiye’mizin her noktası gezilmeye değerdir ve eşsiz bir ülkede yaşıyoruz.
Dışarı çıkın! Binin aracınıza ya da acente turlarına katılın, gezin, öğrenin ve keşfedin.
Unutmayın. Hayat bir gündür o da bugündür.