Kilise Nedir? Kiliselerin Bölümleri ve Türleri

Kilise Nedir? Kiliselerin Bölümleri ve Türleri

Kiliselerin tarihi, mimari bölümleri ve türleri! Narteks, nef, altar gibi yapıların anlamı ve farklı mezheplere göre kilise özellikleri bu rehberde!

Bu yazımızda kilise kavramını ele alıyoruz. Dünya üzerinde ve özellikle de Anadolu’da sıkça karşımıza çıkan kiliselerin özellikleri, bölümleri ve türleri nelerdir?

1. Kilisenin Tanımı ve Tarihi

Kilise, Hristiyanlık inancına mensup kişilerin ibadet ettiği kutsal mekanlara verilen isimdir. Hristiyanlık tarihinde kiliseler, hem ibadet yerleri hem de dini toplulukların bir araya geldiği önemli merkezler olmuştur. "Kilise" kelimesi Yunanca "ekklesia" kelimesinden türemiş olup, başlangıçta "topluluk" veya "çağrılmış olanlar" anlamına geliyordu. Ancak zaman içinde bu kelime, Hristiyan topluluklarının bir araya geldiği binalar için kullanılmaya başlanmıştır.

Ihlara Vadisi, Kırkdamaltı Kilisesi – Kapadokya

İlk kiliseler, Roma İmparatorluğu'nun Hristiyanlığı yasakladığı dönemlerde gizli yerlerde, özellikle evlerde veya yeraltı mezarlarında (katakomplarda) kurulmuştur. Bugün ülkemizde özellikle Kapadokya bölgesinde bu tarz kiliselere rastlarız. Fakat M.S. 313 yılında Milano Fermanı ile Hristiyanlığın serbest bırakılmasının ardından, kiliseler belirgin bir mimari yapıya kavuşmuş ve büyük ibadet merkezleri haline gelmiştir. Orta Çağ boyunca kiliseler, toplumun en önemli yapıları arasında yer almış ve şehirlerin merkezinde inşa edilmiştir. Rönesans ve Barok dönemlerinde ise daha sanatsal ve süslemeli kilise yapıları ortaya çıkmıştır.

Hristiyanlık mezheplerine göre kiliselerin yapısı ve ibadet şekilleri değişiklik gösterebilir. Katolik, Ortodoks ve Protestan mezhepleri kendi liturjik (ibadet ve dini törenlerle ilgili) geleneklerine göre kiliselerini tasarlamıştır. Mesela Katolik kiliseleri genellikle büyük katedraller şeklinde inşa edilirken, Protestan kiliseleri daha sade ve işlevsel bir mimariye sahiptir.

2. Kilisenin Bölümleri ve Anlamları

Kiliseler, tarih boyunca farklı dönemlerde ve farklı mezheplere göre çeşitli mimari tarzlarda inşa edilmiştir. Ancak genel olarak bir kilisede belli başlı bölümler bulunmaktadır. Bu bölümler, hem ibadet düzenini sağlamak hem de liturjik (ibadetle ilgili) işlevleri yerine getirmek için tasarlanmıştır. Diyelim bir kiliseye girdiniz dikkatlice baktığınızda birçok farklı bölümle karşılaşırsınız. Gelin şimdi bu bölümleri madde madde inceleyelim.

2.1. Narteks

Narteks, erken Hristiyan, Bizans ve bazı Batı kiliselerinde, kilisenin ana girişinde bulunan, cemaatin ibadet alanına girmeden önce toplandığı kapalı veya yarı açık giriş bölümüdür. Genellikle kilisenin batı tarafında yer alır ve ayin öncesinde hazırlık, bekleme veya bazı dini ritüellerin gerçekleştirildiği alan olarak kullanılır. Bazı büyük kiliselerde, narteks oldukça geniş bir alanı kapsar ve ziyaretçiler buradan ana ibadet alanına giriş yapar. Narteks, özellikle Bizans ve Romanesk dönem kiliselerinde oldukça belirgin bir yapıdır.

Trabzon Ayasofya Batı Narteksi

Cemaatin ibadet alanına girmeden önce toplandığı ilk bölüm olan narteksler Kapalı (İç Narteks) veya Açık (Dış Narteks) şeklinde olabilir. Dikdörtgen planlı, genellikle kilisenin genişliği boyunca uzanan bir yapıdır. Bazen ayrı bir bölme ile Ana Nef’ten ayrılır. Cemaatin bazı gruplarının (örneğin vaftiz edilmemiş kişiler veya tövbekarlar) ana ibadet alanına girmeden beklemeleri için kullanılmıştır. Bazı kiliselerde nartekslerde çeşme veya vaftiz alanı bulunur. Ayin öncesinde temizlenme ritüelleri için su kapları veya vaftiz havuzları yer alabilir.

Narteksler Erken Hristiyanlık Dönemi’nde vaftiz edilmemiş kişilerin, tövbekarların veya ayine katılamayanların beklediği bir alan olarak kullanılmıştır. Doğu Roma (Bizans) Dönemi’nde büyük katedrallerde iç ve dış narteks olarak daha belirgin hale gelmiştir. Orta Çağ ve sonrasında ise Doğu Ortodoks kiliselerinde narteks geleneği korunmuş, özellikle manastır kiliselerinde önemli bir bölüm olmuştur. Batı Avrupa’da Gotik katedrallerde narteks yerini genellikle büyük giriş hollerine bırakmıştır.

Narteks’in günümüzdeki kullanımına baktığımızda Ortodoks Kiliselerinde, geleneksel mimariyi koruyan kiliselerde hala bulunur. Katolik ve Protestan Kiliselerinde, genellikle "giriş holü" veya "vestibül" adıyla daha modern versiyonları görülmektedir.

Narteks, kiliseye girişin ve ibadete hazırlığın sembolü olarak, dini ritüellerde ve mimari tasarımda önemli bir yer tutan bir bölümdür.

Kiliselerdeki Narteks, camilerdeki Son Cemaat Yeri ile mimari ve işlevsel açıdan büyük benzerlik göstermektedir. Her iki alan da ibadet alanına girişten önce bulunan geçiş bölgesi olarak kullanılır. Ancak, kullanım amaçları ve bazı mimari detaylar açısından farklılıklar da mevcuttur. Narteks, kilisenin batı tarafında, ana kapının önünde yer alır. Son Cemaat Yeri, caminin giriş kısmında, genellikle ana kapı önünde bulunur. Narteks, bazı kiliselerde açık (dış narteks) veya kapalı (iç narteks) olabilir. Son Cemaat Yeri, Osmanlı mimarisinde genellikle revaklı (sütunlu ve kemerli açık alan) olarak inşa edilmiştir. Narteks, erken dönem Hristiyan kiliselerinde ayin sırasında belirli grupların beklediği bir alan olarak da kullanılmıştır. Son Cemaat Yeri, camiye giriş öncesinde abdest alan kişilerin beklediği veya yer kalmadığında namaz kılmak için kullanılan bir alan olup, cemaatin dışarıda da ibadet edebilmesine olanak tanır.

Aralarında Kapalı ve Açık Alan farkı da vardır ki; Narteks genellikle kapalı bir alan olarak tasarlanmıştır. Son Cemaat Yeri genellikle açık veya yarı açık bir revaklı yapı olarak düzenlenmiştir. Mimari gelişime baktığımızda Narteks, Batı Hristiyan mimarisinde zamanla büyük giriş hollerine dönüşmüş, bazı kiliselerde tamamen kaldırılmıştır. Son Cemaat Yeri, Osmanlı döneminde revaklı cami tasarımlarının ayrılmaz bir parçası olmuştur ve günümüzde de camilerde korunmaktadır.

2.2. Nef (Nave)

Nef, kilisenin ana ibadet alanıdır ve genellikle cemaate ayrılmıştır. Yani kiliselerde ana kapıdan koroya uzanan ve apsise dik doğrultuda bulunan, birbirlerinden sütun ya da ayak dizileriyle ayrılmış, uzunlamasına mekanların her biridir nef. Bu bölüm, genellikle uzun ve dikdörtgen şeklinde olup, banklarla (sıralarla) donatılmıştır. Nefin iki yanında koridorlar (yan nefler) bulunabilir ve bu bölümler ana ibadet alanının genişletilmesine olanak tanır. Gotik mimaride nefler oldukça yüksek tavanlı olup, vitray pencerelerle süslenmiştir.

2.3. Koridorlar (Aisle)

Bazı büyük kiliselerde, ana nefin sağında ve solunda yer alan koridorlar bulunur. Bu bölümler, özellikle gotik ve Romanesk mimari tarzında yaygın olarak görülmektedir. Yan koridorlar, hem ibadet eden kişilere ek alan sağlamakta hem de kilisenin içyapısını desteklemektedir.

2.4. Transept (Çapraz Nef)

Bazı kiliseler, özellikle bazilika tipi yapılar, haç şeklinde inşa edilmiştir. Bu yapıların kesişim noktalarında "transept" adı verilen çapraz neflere rastlanır. Transept, kilisenin ana eksenine dik açıyla uzanan bölümdür ve çoğunlukla yan şapeller, özel ibadet alanları veya kutsal eşyaların sergilendiği alanları barındırır. Gotik katedrallerde bu bölümler, genellikle büyük kemerlerle desteklenir.

2.5. Koro Alanı (Choir)

Koro alanı, genellikle kilisenin doğu kısmında, apsisin hemen önünde bulunur. Bu alan, ilahileri söyleyen koro üyeleri için ayrılmıştır ve koro sıralarıyla donatılmıştır. Katedral gibi büyük kiliselerde koro bölümü oldukça geniş olabilir. Bazı Rönesans dönemi kiliselerinde bu bölüm, heykeller ve fresklerle süslenmiştir.

2.6. Apsis

Apsis, kiliselerde, bazilikalarda ve bazı diğer dini yapılarda genellikle doğu yönünde yer alan, yarım daire veya çokgen şeklindeki çıkıntılı ve kubbeli kutsal alandır. Bu bölüm, başlıca ayinlerin gerçekleştirildiği kutsal mekandır ve genellikle başrahip veya piskoposun bulunduğu yerdir. Apsis, büyük kiliselerde freskler, vitraylar veya mozaiklerle süslenmiş olabilir. Bizans kiliselerinde apsis genellikle altın mozaiklerle bezenmiştir. Apsis, genellikle ana sunağın (altar) bulunduğu bölge olup, Hristiyanlık mimarisinde önemli bir rol oynar.

Apsis’in mimari konumu ve özelliklerine bakacak olursak: geleneksel olarak kilisenin doğu yönünde konumlanır. Yarım daire veya çokgen şeklindedir; yuvarlak, beşgen veya çokgen bir plana sahip olabilir. Ana sunak (altar) burada bulunur; ayinlerin en kutsal kısmı olan Eucharistiya (Komünyon) burada gerçekleştirilir. Kubbeli veya tonozlu olabilir; büyük kiliselerde apsis genellikle iç mekanda yüksek bir kubbe ile örtülüdür. Freskler ve mozaiklerle süslenir; Orta Çağ ve Bizans kiliselerinde, apsis genellikle İsa, Meryem ve azizlerin tasvir edildiği mozaiklerle süslenmiştir.

Apsis’in tarihçesi ve kullanımına bakacak olursak: Antik Roma Dönemi’nde ilk olarak Roma bazilikalarında yargıçların oturduğu bir alan olarak kullanılmıştır. Erken Hristiyanlık Dönemi’nde; kiliselerde sunak alanının merkezi olarak önem kazanmıştır. Bizans Dönemi’nde mozaik süslemelerle zenginleştirilmiş, görkemli bir kutsal alan haline gelmiştir. Gotik ve Rönesans Dönemi’nde; büyük katedrallerde apsisler daha büyük ve ayrıntılı hale getirilmiştir.

Apsis günümüzde Ortodoks ve Katolik Kiliselerinde hala ana sunak bölgesi olarak kullanılmaktadır. Modern kiliselerde, geleneksel apsis formları korunarak daha sade tasarımlar benimsenmiştir. Sanat ve kültür mirası olarak tarihi apsisler, mimari ve dini önemleri nedeniyle korunmaktadır. Apsis, ibadetin merkezi ve kutsal alanın simgesi olarak kilise mimarisinde temel bir unsurdur.

2.7. Altar (Sunak)

Altar, kilisenin en kutsal noktalarından biridir ve genellikle apsisin merkezinde yer alır. Bu alan, özellikle Katolik ve Ortodoks mezheplerinde önemli bir rol oynar ve ekmek-şarap ayininin (Eucharist) gerçekleştirildiği yerdir. Sunak, genellikle süslenmiş taş, mermer veya ahşaptan yapılmıştır. Barok dönemi kiliselerinde sunak, genellikle büyük heykeller ve altın süslemelerle donatılmıştır.

Altar’ın mimari konumu ve özelliklerine bakacak olursak: Kilisenin en kutsal alanında yer alır; genellikle apsisin içinde, kilisenin doğu tarafında konumlanır. Dikdörtgen veya taş blok şeklindedir; mermer, ahşap veya taş gibi malzemelerden yapılabilir. Üzerinde kutsal nesneler bulunur; haç, mumlar, İncil, kutsal kaplar ve ikonalar yer alabilir. Bazı kiliselerde baldaken veya kubbeyle örtülüdür; büyük katedrallerde altarın üzerine sütunlar ile desteklenen bir örtü (baldaken) yapılabilir. Çoğu kilisede kutsal relik içerir; geleneksel olarak, altarlarda bir azize ait kutsal bir kalıntı (relik) saklanır.

Altar’ın tarihçesi ve kullanımına bakacak olursak: Antik Dönem’de Pagan tapınaklarında kurban sunmak için kullanılan taş sunaklardan evrimleşmiştir. Erken Hristiyanlık Dönemi’nde ilk kiliselerde Eucharistiya ayinleri için tahta veya taş sunaklar kullanılmaya başlandı. Orta Çağ ve Bizans Dönemi’nde altarlara büyük önem verildi ve kiliselerin en ihtişamlı bölümü haline geldi. Rönesans ve Barok Dönemi’nde sanat ve mimari süslemelerle görkemli altar tasarımları ortaya çıktı.

Altar günümüzde Katolik ve Ortodoks Kiliselerinde, Eucharistiya (Komünyon) ayininin merkezi olarak varlığını sürdürmektedir. Protestan Kiliselerinde, bazı mezheplerde altar yerine masa şeklinde bir sunak kullanılmaktadır. Modern Kiliselerde, daha sade tasarımlar tercih edilerek altarın kutsal işlevi korunmaktadır.

Altar, Hristiyan ibadetinin en kutsal noktası olup, dini ritüellerin temel merkezi olarak kilise mimarisinde büyük bir öneme sahiptir.

2.8. Ambon (Vaaz Kürsüsü)

Ambon, kutsal yazıların okunduğu ve vaazların verildiği yükseltilmiş bir kürsüdür. Genellikle nef bölgesinde, cemaatin rahatça duyabileceği bir noktada bulunur. Ambon, Ortodoks kiliselerinde ikonostasın yanında yer alırken, Katolik kiliselerinde genellikle sunak bölgesine yakın bir yerde bulunur. Orta Çağ'da ambonlar, oyma taş işçiliği ile süslenmiştir.

2.9. Bema

Erken Hristiyan, Bizans ve Ortodoks kiliselerinde, ana sunak alanının bulunduğu yükseltilmiş platform anlamına gelir. Litürjik törenlerin gerçekleştirildiği, kutsal ritüellerin icra edildiği en önemli bölümlerden biridir.

Bema’nın mimari konumu ve özelliklerine bakacak olursak: Kutsal alanın merkezinde yer alır; apsis önünde, genellikle yükseltilmiş bir platform olarak bulunur. Sunak (Altar) burada bulunur; ayin sırasında kullanılan kutsal ekmek ve şarap burada hazırlanır. İkonostasis ile ayrılabilir; Ortodoks kiliselerinde, cemaat alanından ikonostasis (ikonalarla süslenmiş perde veya duvar) ile ayrılabilir. Basamaklarla çıkılır; cemaat alanına göre genellikle birkaç basamak yüksektedir. Rahipler ve piskoposlar için özel bir alan; ayinlerde sadece yetkili din adamları giriş yapabilir.

Bema’nın tarihçesi ve kullanımına bakacak olursak: Antik Dönemde; Antik Yunan ve Roma'da "bema", mahkemelerde ve kamu toplantılarında konuşmacının durduğu yükseltilmiş platform anlamına geliyordu. Erken Hristiyanlık Dönemi’nde kiliselerde, dini törenlerin yapıldığı kutsal alan haline geldi. Bizans Dönemi’nde Ortodoks kiliselerinde ikonostasis ile cemaatten ayrılan bir alan olarak gelişti. Orta Çağ ve sonrasında Katolik kiliselerinde koro ve sunak alanının birleştiği bölüm olarak kullanıldı.

Bema günümüzde Ortodoks kiliselerinde hala ikonostasis arkasında yer alarak kutsal törenlerin merkezi olmaya devam etmektedir. Katolik ve Protestan kiliselerinde, mimari farklılık gösterse de sunak alanı olarak kullanılmaktadır.

Bema, kilise hiyerarşisi ve litürjik düzenin simgesi olan önemli bir kutsal mekan olarak kilise mimarisinde büyük bir yere sahiptir.

2.10. Atrium

Atrium, antik Roma mimarisinde ve daha sonraki dönemlerde kullanılan açık avlu veya merkezi iç avlu anlamına gelen bir mimari öğedir. Başlangıçta Roma evlerinde merkezi bir alan olarak kullanılan atrium, daha sonra bazilika, katedral ve modern binalarda da önemli bir tasarım unsuru haline gelmiştir.

2.11. Pastoforion

Pastoforion erken Hristiyan ve Bizans bazilikalarında, genellikle apsisin iki yanında yer alan küçük odalara verilen isimdir. Bu odalar, kilise görevlileri tarafından farklı dini işlevler için kullanılmıştır ve bazilika mimarisinde önemli bir yere sahiptir.

Pastoforion’un mimari konumu ve özelliklerine bakacak olursak: Apsisin iki yanında bulunur; kilisenin doğu kısmında, sunak alanının sağında ve solunda yer alır. İki türü vardır: Prothesis (Prothesis Odası); Genellikle sol tarafta bulunan, ayinlerde ekmek ve şarabın hazırlandığı bölümdür. Diakonikon (Diakonikon Odası); Sağ tarafta yer alır ve diyakonların (kilise hizmetlileri) ayin giysilerini ve dini eşyaları sakladıkları odadır.

Dikdörtgen veya kare planlıdır; küçük, kapalı alanlar olarak inşa edilir. Rahip ve Diyakonlar için hazırlık alanı işlevi görür; ayinlerde kullanılan objeler burada muhafaza edilir.

Pastoforion’un tarihçesi ve kullanımına bakacak olursak: Erken Hristiyanlık Dönemi’nde ilk bazilikalarda pastoforion odaları ayin hazırlıkları için temel mekanlardı. Bizans Dönemi’nde Ortodoks kiliselerinde daha belirgin hale gelmiş ve dini törenlerin düzenlenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Orta Çağ sonrasında; Gotik ve Rönesans dönemi katedrallerinde farklı adlar ve işlevlerle varlığını sürdürmüştür.

Bugün, özellikle Ortodoks ve Katolik kiliselerinde bu gelenek devam etmektedir. Günümüz kiliselerinde benzer alanlar "sakristi" veya "hazırlık odası" olarak adlandırılmakta ve rahiplerin ayin öncesinde hazırlandıkları bir yer olarak kullanılmaktadır.

Pastoforion, kilise mimarisinde ritüel hazırlığın ve düzenin bir parçası olarak önemli bir rol oynamıştır.

2.12 Sakristi

Sakristi, rahiplerin ayin öncesi hazırlıklarını yaptıkları ve kutsal giysilerin, kitapların ve diğer ibadet malzemelerinin saklandığı odadır. Genellikle altarın yakınında bir yerde konumlandırılmıştır. Büyük katedrallerde sakristi, oldukça geniş bir alana sahip olabilir ve içinde tarihi değer taşıyan eşyalar bulunabilir.

2.13. Prothesis

Prothesis, erken Hristiyan ve Bizans kiliselerinde, Eucharistiya (Komünyon) ayini için ekmek ve şarabın hazırlandığı özel bir oda veya alan anlamına gelir. Genellikle kilisenin apsisinin sol tarafında yer alan bir pastoforion (yan oda) olarak inşa edilmiştir.

2.14. Diakonikon

Diakonikon, erken Hristiyan ve Bizans kiliselerinde, diyakonların (kilise hizmetlilerinin) litürjik malzemeleri sakladıkları ve ayin giysilerini giydikleri özel oda veya bölümdür. Genellikle apsisin sağ tarafında yer alan bir pastoforion (yan oda) olarak inşa edilmiştir.

Diakonikon’un mimari konumu ve özelliklerine bakacak olursak: Apsisin sağında yer alır; kilisenin doğu tarafında, sunak alanının sağında konumlanır. Kutsal eşyaların saklandığı alan; ayin sırasında kullanılan kutsal kaplar, kitaplar ve giysiler burada muhafaza edilir. Diyakonların hazırlık alanıdır; ayin öncesinde diyakonlar (kilise görevlileri) burada hazırlanır ve litürjik giysilerini giyerler. Dikdörtgen veya kare planlıdır; genellikle basit bir oda şeklindedir, bazı büyük kiliselerde daha geniş tasarlanmıştır. Sadelikten ihtişama değişen yapılar; bazı diakonikonlar sade iken, bazıları freskler ve mozaiklerle süslenmiştir.

Diakonikon’un tarihçesi ve kullanımına bakacak olursak: Erken Hristiyanlık Dönemi’nde ilk bazilika planlı kiliselerde, ayinlerde kullanılan eşyaların düzenlenmesi ve saklanması için ayrılmıştır. Bizans Dönemi’nde Ortodoks kiliselerinde Prothesis (Ekmek ve şarabın hazırlandığı sol oda) ile birlikte standart bir mimari unsur haline gelmiştir. Orta Çağ ve sonrasında; Batı Avrupa’da farklı işlevler kazanarak sakristi adıyla varlığını sürdürmüştür.

Diakonikon günümüzde Ortodoks ve Katolik kiliselerinde, sakristi (sacristy) olarak benzer bir işlevle kullanılmaktadır. Rahiplerin ve diyakonların ayin için hazırlık yaptığı, kutsal eşyaların ve giysilerin saklandığı özel bir bölüm olarak varlığını sürdürmektedir. Diakonikon, litürjik düzenin sağlanmasında ve kutsal eşyaların korunmasında önemli bir rol oynayan tarihi bir kilise mekânıdır.

2.15. Synthronon

Synthronon erken Hristiyan ve Bizans kiliselerinde, piskopos ve din adamlarının oturduğu, apsiste yer alan basamaklı oturma sırasıdır. Episkopal tahtın (piskoposun koltuğu) bir parçası olarak, genellikle apsisin kıvrımını takip eden yarım daire şeklinde inşa edilmiştir.

İznik Ayasofyası’ndaki Synthronon

Synthronon’un mimari konumu ve özelliklerine bakacak olursak: Apsisin içinde yer alır; genellikle kilisenin doğu ucundaki apsiste, ana sunak arkasında konumlanır. Merkezde Piskoposun tahtı (Katedra) bulunur; en yüksek ve ortada yer alan koltuk piskoposa aittir, yanında ise rahipler ve diyakonlar oturur. Basamaklı yapıya sahiptir; oturma yerleri genellikle birkaç basamaktan oluşur. Yarım Daire (yarı ay) şeklindedir; kilisenin mimari planına uygun olarak kıvrımlı bir tasarımı vardır. Taştan veya mermerden yapılmıştır; çoğu örnekte taş veya mermer kullanılmış, bazen mozaikler veya ikonalar ile süslenmiştir.

Synthronon’un dini ve tarihsel önemine bakacak olursak: Erken Hristiyanlık Dönemi’nde piskopos ve din adamlarının toplu olarak oturması, kilisenin hiyerarşik yapısını yansıtırdı. Bizans Dönemi’nde Ortodoks litürjisinde önemli bir yer edinmiş, piskoposun cemaate oturduğu yerden hitap etmesini sağlamıştır. Orta Çağ ve sonrasında; Batı Avrupa’da katedrallerde piskopos koltuğu (cathedra) bağımsız bir mobilyaya dönüşürken, Bizans ve Ortodoks kiliselerinde Synthronon varlığını sürdürmüştür.

Synthronon günümüzde Ortodoks kiliselerinde hala kullanılmakta olup, piskoposun ibadet sırasında oturduğu kutsal bir alan olarak önemini korumaktadır. Batı kiliselerinde ise piskoposun tahtı bağımsız bir mobilya olarak yer almaktadır. Synthronon, kilise otoritesini ve litürjik düzeni temsil eden önemli bir mimari öğedir.

2.16. Templon

Templon, erken Hristiyan ve Bizans kiliselerinde, bema (sunak alanı) ile cemaatin bulunduğu ana nef arasını ayıran sütunlu, korkuluklu veya perdeyle kapatılmış bir bariyerdir.

Templon’un mimari konumu ve özelliklerine bakacak olursak: Bema ile cemaat alanını ayırır; kilisenin kutsal alanı olan bema (sunak bölgesi) ile cemaatin bulunduğu ana bölümü birbirinden ayırır. Sütunlar ve korkuluklardan oluşur; genellikle mermer veya ahşap sütunlar ile desteklenen bir bariyer şeklindedir. İkonalar ile süslenmiştir; üzerinde genellikle İsa, Meryem, azizler ve melek tasvirleri bulunan ikonalar yer alır. Orta bölümde giriş kapıları bulunur; ayin sırasında din adamlarının geçtiği kapılar vardır. Bazı kiliselerde perde kullanılır; Bema'nın görünürlüğünü sınırlamak için perde ile kapatılabilir.

Templon’un tarihçesi ve evrimine bakacak olursak: Erken Hristiyanlık Dönemi’nde ilk kiliselerde sadece basit bir korkuluk veya alçak bir bariyer olarak kullanılmıştır. Bizans Dönemi’nde 6. yüzyıldan itibaren templonlar yüksek sütunlar ve ikonalarla süslenmiş daha belirgin bir yapıya dönüşmüştür. Geç Bizans ve Ortodoks Kiliseleri’nde 14. yüzyıldan itibaren templon, ikonostasis olarak adlandırılan tam boyutlu bir ikon duvarına dönüşerek Ortodoks kilise mimarisinde önemli bir unsur olmuştur. Batı kiliselerinde değişim; Katolik kiliselerinde templonlar zamanla kaybolmuş ve yerini yüksek sunak (high altar) alanına bırakmıştır.

Templon ve İkonostasis Arasındaki Fark: Templon, genellikle açık sütunlar ve korkuluklardan oluşur. İkonostasis, tamamen kapalı bir ikon duvarıdır ve günümüzde Ortodoks kiliselerinde kullanılır.

2.17. Solea

Solea, Bizans ve Ortodoks kiliselerinde, bema (sunak alanı) ile ana nef (cemaatin bulunduğu alan) arasında yer alan, genellikle hafif yükseltilmiş bir platformdur. Solea, din adamlarının ayin sırasında hareket ettiği ve halk ile kutsal alan arasında bir bağlantı kurduğu özel bir bölümdür.

Solea’nın mimari konumu ve özelliklerine bakacak olursak: Bema ile ana nef arasında yer alır; sunak alanı (bema) ile cemaatin bulunduğu ana salonu birbirine bağlayan bir geçiş alanıdır. Hafif yükseltilmiş platformdur; genellikle birkaç basamakla çıkılan, uzun ve dar bir yapıdır. Din adamlarının geçiş yolu olarak kullanılır; Diyakonlar ve rahipler, kutsal sunak ile cemaat arasındaki geçişi sağlamak için solea üzerinde yürürler. Ambon ile bağlantılıdır; Ambon, soleanın merkezinde bulunan, rahiplerin vaaz verdiği veya kutsal yazıları okuduğu bir çıkıntıdır. İkonostasis önünde yer alır; Ortodoks kiliselerinde, ikonostasis (ikonalarla süslenmiş ayırıcı duvar) ile bütünleşmiş bir alan olabilir.

2.18. Çan Kulesi (Campanile)

Trabzon Ayasofya Çan Kulesi

Çan kulesi, kilisenin dış cephesinde yükselen ve genellikle içinde büyük çanların bulunduğu kuledir. Kiliselerde çanlar, ibadet saatlerini bildirmek, dini bayramları duyurmak ve toplumu önemli olaylar hakkında bilgilendirmek için kullanılır. Özellikle Orta Çağ'da inşa edilen çan kuleleri, şehir siluetinin önemli bir parçası haline gelmiştir.

3. Kilise Mimari Tarzları

Kiliseler tarih boyunca farklı mimari tarzlarda inşa edilmiştir. Kilise plan tipleri dönem dönem değişiklik göstermiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:

3.1. Bazilika Tarzı

Erken dönem Hristiyanlıkta kullanılan, uzun ve dikdörtgen planlı yapı tarzıdır. Antik Roma bazilikalarından esinlenerek tasarlanmıştır. Genellikle büyük bir merkezi nef ve yan nefler içerir. Çatısı ahşap olabilir ve geniş iç mekânlara sahiptir. Bu tarz, Roma İmparatorluğu döneminde Hristiyanların ibadet mekanı olarak kullandığı ilk resmi kilise yapılarında yaygındır.

3.2. Romanesk Tarz

Speyer Katedrali – Almanya

Romanesk kilise mimarisi, 10. ve 12. yüzyıllar arasında gelişmiş olup, kalın taş duvarlar, yuvarlak kemerler ve küçük pencereler ile karakterizedir. Bu tarz kiliseler sağlam ve ağır görünümleriyle dikkat çeker. Dış cephelerde az süsleme bulunurken, iç mekanda kemerli yapılar ve freskler yer alabilir. Kuleleri genellikle kısa ve masif yapıdadır. En ünlü Romanesk kiliseler arasında Fransa’daki Saint-Sernin Bazilikası ve Almanya’daki Speyer Katedrali yer almaktadır.

3.3. Gotik Tarz

Notre Dame Katedrali – Fransa

12. yüzyılda ortaya çıkan Gotik mimari tarzı, kiliselerin yüksek tavanlar, büyük vitray pencereler ve sivri kemerlerle dikkat çekmesini sağlamıştır. Gotik kiliselerde genellikle uçan payandalar bulunur, bu da duvarları daha hafif ve süslü hale getirir. Bu mimari tarzın en bilinen örnekleri arasında Fransa’daki Notre Dame Katedrali ve Almanya’daki Köln Katedrali bulunur. Vitray pencereler, dini hikayeleri anlatan sahneler içerebilir ve kilisenin içini aydınlatan önemli unsurlar arasında yer alır.

3.4. Barok Tarz

17. yüzyılda ortaya çıkan Barok mimari tarzı, süslü iç mekanlar, dramatik heykeller ve zengin dekorasyonlar ile öne çıkar. Barok kiliseler, duvarlarında altın kaplamalar, büyük freskler ve etkileyici tavan süslemeleri ile görkemli bir etki yaratır. İtalya’daki Gesu Kilisesi, bu tarzın önemli örneklerinden biridir. Barok kiliselerde büyük kubbeler ve oval planlı iç mekanlar sıkça görülür.

3.5. Neoklasik Tarz

18. yüzyılda ortaya çıkan Neoklasik kilise mimarisi, sadelik ve simetriye vurgu yapar. Bu tarz kiliselerde Antik Yunan ve Roma mimarisinin etkileri görülür. Büyük sütunlar, düz hatlar ve dengeli yapılar öne çıkar. İngiltere'deki St. Martin-in-the-Fields Kilisesi, bu mimari tarzın önemli örneklerinden biridir.

3.6. Modern Kiliseler

Çağdaş mimari anlayışına göre inşa edilen kiliseler, minimalist ve işlevsel yapılar içerebilir. Beton, çelik ve cam gibi modern malzemeler kullanılarak yapılan bu yapılar, geleneksel kilise tasarımlarından farklı olabilir. Bazı modern kiliseler, geleneksel haç planından uzaklaşarak daha serbest formlara sahip olabilir. Örneğin, Brezilya’daki Brasilia Katedrali ve Finlandiya’daki Temppeliaukio Kilisesi, modern mimari anlayışını yansıtan önemli örneklerdir. Bu kiliseler genellikle aydınlatma ve akustik tasarıma özel önem verir.

4. Kilise Türleri

Şapel

Tarih boyunca kiliseler, kullanım amacına ve fonksiyonuna göre farklı türlere ayrılmıştır. İşte bazı temel kilise türleri:

1. Katedral: Bir piskoposun yönetim merkezi olan büyük ve önemli kiliselerdir. Genellikle büyük şehirlerde yer alır ve ihtişamlı mimarileriyle dikkat çeker. Örneğin, Notre Dame Katedrali (Fransa) ve Köln Katedrali (Almanya).

2. Bazilika: Papa tarafından özel bir statüye sahip olduğu ilan edilen büyük kiliselerdir. Örneğin, Aziz Petrus Bazilikası (Vatikan).

3. Manastır Kilisesi: Rahip veya rahibelerin ibadet ettiği, manastırlarla bağlantılı kiliselerdir. Genellikle izole yerlerde inşa edilir.

4. Şapel: Küçük ibadet yerleridir ve genellikle büyük kiliselerin veya dini yapıların içinde bulunur. Ayrıca özel mülklerde veya mezarlıklarda da olabilir.

5. Pariş Kilisesi: Belirli bir bölgedeki cemaate hizmet eden yerel kiliselerdir. Küçük kasaba ve şehirlerde yaygındır.

6. Hac Kilisesi: Hristiyan hacılar için özel olarak inşa edilmiş ve kutsal kabul edilen kiliselerdir. Santiago de Compostela Katedrali (İspanya) bu türün önemli bir örneğidir.

7. Protestan Kiliseleri: Reformasyon sonrası ortaya çıkan, genellikle daha sade ve işlevsel tasarıma sahip kiliselerdir.

8. Ortadoks Kiliseleri: Ortodoks mezhebine ait olan, genellikle büyük ikonalar ve fresklerle süslenmiş kiliselerdir. Ayasofya ve Moskova’daki Kutsal Vasili Katedrali bu türün örnekleridir.

9. Yeraltı Kiliseleri: Özellikle erken dönem Hristiyanlar tarafından Roma İmparatorluğu’nun zulmünden kaçmak amacıyla yeraltında inşa edilen kiliselerdir. Kapadokya’daki Derinkuyu ve Kaymaklı yeraltı şehirlerinde bulunan kiliseler buna örnektir.

10. Ahşap Kiliseler: Genellikle Kuzey Avrupa ve Slav bölgelerinde yaygın olan, tamamen ahşaptan inşa edilmiş kiliselerdir. Norveç’teki Stavkirke kiliseleri bu türün en bilinen örneklerindendir.

11. Kubbeli Kiliseler: Özellikle Bizans mimarisinde görülen, büyük ve süslü kubbelerle örtülü kiliselerdir. Ayasofya ve Aziz Marko Bazilikası gibi yapılar bu türdendir.

5. Sonuç

Kiliseler, sadece ibadet yerleri değil, aynı zamanda kültürel ve tarihi mirasın önemli parçalarıdır. Kiliselerin mimari yapısı, tarih boyunca çeşitli değişikliklere uğramış olsa da, temel ibadet alanları ve işlevleri büyük ölçüde korunmuştur. Günümüzde, kiliseler hem inananlar hem de turistler için önemli birer ziyaret noktası olarak varlıklarını sürdürmektedir. Kiliselerin en yoğun olduğu coğrafya Anadolu’yu gezerken bu yazımız umarız işinize yarayacaktır.

Seyahatleriniz RehberName tadında olsun…

Popüler Yazılar

SÖZLEŞME

Bu internet sitesine girilmesi veya mobil uygulamanın kullanılması sitenin ya da sitedeki bilgilerin ve diğer verilerin programların vs. kullanılması sebebiyle, sözleşmenin ihlali, haksız fiil, ya da başkaca sebeplere binaen, doğabilecek doğrudan ya da dolaylı hiçbir zararlardan REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını, tarafımdan internet sitesinde E-Bültene üye olmak için veya başkaca bir sebeple verdiğim kişisel verileri, özellikle de isim, adres, telefon numarası, e-posta adresi, banka bilgisi, yaş ve cinsiyetle ilgili benzeri bilgileri kendi rızam ile paylaştığımı, REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun nin bu bilgileri kullanmasına muvafakat ettiğimi, bu bilgilerin 3.gerçek ve/veya tüzel kişilerin eline geçmesi ve bu şekilde olumsuz yönde kullanılması halinde ve/veya bu bilgilerin başkaca kişiler ile paylaşılması halinde REHBERNAME A.Ş. ('REHBERNAME') nun sorumluluğunun olmadığını gayri kabili rücu, kabul, beyan ve taahhüt ederim.